İstanbul 1. Aile Mahkemesi Hâkimi İzzet Doğan, kocası H.D.'den şiddet görünce evini terk edip sığınma evine yerleşen E.D.'nin tedbir talebiyle ilgili kararında "Türkiye'nin sorunu yasalarda düzenlenen kadın erkek eşitliğinin yaşama geçirilmemesi, uygulamalarda erkek egemen bakış açılarını değiştirememesidir" dedi.
Doğan, E.D.'nin devlet tarafından korunma hakkı olan "savunmasız bireyler" kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ve korunma isteği karşısında devletin ve yargının eylemsiz kalamayacağını da ifade etti.
4320 sayılı Kanunun uygulanmasını istedi
Hürriyet gazetesinin haberine göre, 1999'da evlenen ve iki çocuğu olan E.D., eşinden şiddet gördüğü, kaburgalarının kırıldığı, boğulmaya çalışıldığı iddiasıyla evini terk edip bir kamu kuruluşuna sığındı.
Sürekli içki kullanan eşinin mesaj atarak tehdit ettiğini ileri süren E.D., 7 Haziran'da İstanbul 1. Aile Mahkemesi'ne başvurarak, Ailenin Korunmasına Dair 4320 sayılı yasadaki tedbirlerin uygulanmasını talep etti.
Talebi kabul eden Hâkim Doğan, bir karşılaşma halinde koca H.D.'nin E.D.'ye 15 metreden fazla yaklaşmamasına ve varsa silahının alınmasına karar verdi.
"Şiddet, silinmesi zor izler bırakır"
Hakim Doğan, kararda şu ifadeleri kullandı:
- 14 Ocak 1998'de 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kabul edilmiştir. Bu yasanın genel gerekçesinde, "Aile içi şiddetin zararları sadece toplum açısından değil, birey açısından da tehlikeli sonuçlar yaratmaktadır. Aile içi şiddet, sevgi, şefkat ve merhamet göstermesi gereken bir kişi tarafından uygulandığından, şiddete maruz kalan aile bireyinin ruhi yapısında hayatı boyunca silinmesi zor izler bırakmaktadır" denilmektedir.
- 7 Mayıs 2004'te anayasamızda yapılan değişiklikler kapsamında "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10. maddede değişiklik yapılarak "Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir, devlet, bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür" hükmü getirilmiştir.
- Türkiye'nin sorunu da bu eşitliğin yaşama geçirilmemesi, uygulamalarda erkek egemen bakış açılarını değiştirememesidir.
- E.D, devlet tarafından korunma hakkı olan "Savunmasız bireyler" kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Başvurucunun korunma isteği karşısında devletin ve yargının eylemsiz kalması söz konusu olamaz.(BB)