Fakat gazeteciler bu tanımlamayı devletin değil basın kuruluşlarının yapmasını istiyor. Çünkü basın kartı olmayan gazeteciler yasal olarak gazeteci statüsüne girmediği için kamu kuruluşlarındaki kolaylıklardan yararlanamadıkları gibi, kamu kuruluşu görevlilerinin keyfi uygulamalarına maruz kalabiliyor.
Göktepe "resmi gazeteci" değildi
Bu durumun önemli bir örneği öldürülmesinin üzerinden 7 yıl geçen Metin Göktepe'nin yaşadıkları. Göktepe, polisler tarafından götürüldüğü kapalı bir spor salonunda basın kartı olmadığından gazeteci olduğunu da "yasal" olarak polislere kanıtlayamadığı için öldürülmüştü.
Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü'nden son yapılan düzenlemeler çerçevesinde basın kartı alabilen gazeteciler kamuya ait kuruluşların hizmetlerinden indirimli veya ücretsiz yararlanma imkanı buluyor. Aynı zamanda basın kartı sahibi olan gazeteciye yönetmelik gereği güvenlik güçlerinin de yardımcı olması öngörülüyor.
Devlet değil, basın kuruluşu vermeli
Siirt Mücadele Gazetesi sahibi Cumhur Kılıççıoğlu on yıl önce basın kartını almış. İki üç yıl öncesine kadar kartın bir çok avantaj sağladığını söylüyor: "Şimdi ise hiçbir fonksiyonu kalmadı. Kimlik yerine kullanabiliyoruz ama bazen yetkililer kartı tanımadıkları için gerçek kimliğini de soruyorlar.
Kılıççıoğlu, basın kartını devletin vermesine karşı, kartın gazeteci kuruluşları tarafından verilmesini istiyor: "Çünkü gazeteci kendi kimliği ile ortaya çıkmalı. Türkiye'de basının en büyük sorunu devlet basını olmasıdır. Özgür basın olmamasının bir nedeni de basın kartını bile devletin veriyor olmasıdır...Mesela gazeteci devletin yanlışlarını ortaya çıkaracak yayın yaptığında basın kartı alması da zorlaşabiliyor.
"Devlet gazetecisi" mantığının ürünü
Bursa Radyo Söz muhabiri Rüstem Avcı ve dört gazeteci arkadaşı 1993'te basın kartı almak için başvuruda bulunmuş fakat bu kartı devletten almaya sıcak bakmadıkları için başvurularını geri almışlar.
Avcı, Metin Göktepe davalarına basın kartı olmadığı için önceleri alınmıyormuş, ancak "ortalığı karıştırınca" davaları izleyebilmiş. Avcı, devletin basın kartlarını vermesine karşı çıkıyor, gazeteci örgütlerinin vermesi gerektiğini savunuyor. Avcı'ya göre "Devlet gazeteciye de devlet sanatçısı mantığıyla yaklaşmamalı. Basın kartını devletin vermesi bu mantığa hizmet ediyor."
Bursa'da basın kartı olmadan habere ulaşmak konusunda sıkıntı yaşadıklarını da söylüyor Avcı:
"Birçok yerde devlet kurumları bizi gazeteciden saymıyor. Mesela iki aydır belediye ile ilgili bir haber hazırlamaya çalışıyorum ama kartım olmadığı için gerekli olan belgeye ulaşamıyorum. Haberlere daha çok ahbap çavuş ilişkileri sayesinde ulaşabiliyoruz. Emniyet müdürlüğü ile de o tür ilişkileri oluşturmak zorunda kalıyoruz."
Mersin Radyo Metropol muhabiri Kıymet Gökçe, geçtiğimiz sene basın kartı almak için Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğüne başvurmuş, fakat müdürlük kendisinden Radyo Televizyon Üst Kurulu'ndan (RTÜK) alması gereken bir belge istemiş. Belge için RTÜK'e başvuran Gökçe bir yıldır dilekçesine cevap alamadığı için başvurusunun sonucunu alamamış.
Alabilmek için önce devlet incelemesi
Basın kartını alabilmek için ise kişinin 212 sayılı kanun hükümlerine uyan kuruluşta çalışma zorunluluğu var.
Devletin "gazeteci" olarak tanınmayı sağladığı kartı alabilmek için önce Başbakanlığa bağlı Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü'ne başvurmak gerekiyor. Başvuruyu yapan kişinin gazetecilik kriterlerine uyup uymadığını müdürlüğe bağlı yılda en az üç defa bir araya gelen Basın Kartı Komisyonu araştırıyor. On üç üyeden oluşan komisyon, başvuruyu yapan kişinin uygun olup olmadığını yaptığı haberlerinden değerlendiriyor. Tüm değerlendirmelerden sonra komisyonun kabul ettiği kişilerin basın kartını alabilmeleri eğitim derecelerine göre de değişiyor. Gazetecilik bölümü mezunları 12 ayda, gazetecilik dışındaki bölüm mezunları 18 ayda, yüksekokul mezunları ise basın kartını 24 aydan sonra kartı almaya "hak" kazanarak "gazeteci" olabiliyor.(NK/BB)