Evlendikten sonra, kağıt işine dair her şey bitiyor sanıyorsunuz. Üç gününüzü alan o uzun ve bitmek bilmeyen bürokrasi kuyruklarından kurtulduğunuz için fevkalade mutlusunuz. Ama o ne? Bir gün bir bilge adam size "Evlendikten sonra altı ay içinde nüfus işlerinizi halletmelisiniz" diyor. Aslında o anda sorulması gereken soru aklıma aşağıda yazacaklarımı yaşadıktan sonra geldiği için bu işte benim de suçum var. "Altı ay içinde nüfus işlerimizi halletmezsek ne olur?"
Anlaşıldı ki aslında hiçbir şey olmazmış ama bunu öğrendiğimizde her şey için çok geçti.
Bir hafta önce yukarıda ikinci soyadım olarak gördüğünüz Utku'yu nüfus kağıdıma da yazdırmak için Beyoğlu Nüfus Müdürlüğü'nün yolunu tuttuk bizim beyle birlikte. Yanımızda elbette sadece evlilik cüzdanımız vardı, zira onun yeterli olacağını düşünmüştük. Ancak Nüfus Dairesi'ne gittiğimizde muhtarlıktan nüfus kağıdı istek formu almamız gerektiği söylendi. Muhtarlığa gittik, söz konusu formun aslında isim değiştirmiş bir nüfus kayıt örneği olduğunu anladık. Yani Nüfus Müdürlüğü adı üzerinde aslında kendi hakimiyetinde olan bilgilerin onaylanmış hallerini muhtardan istiyordu. Belli ki bu aslında muhtarları geliştirmek ve güçlendirmek için alınmış bir karar ama bunu bizim hayatımızı daha az zorlaştırarak yapsalar da fena olmaz.
Neyse muhtar faslından sonra, Nüfus Müdürlüğü faslına geri döndük. Aslen asıl macera da orada başladı zaten. Belgelerimizi "nüfus memuru bey"e (NMB) uzatırken iki soyadımı da kullanmak istediğimi söyledim. NMB bana uzun uzun baktı ve "Bunu nikah sırasında belirttiniz mi" diye sordu. Anlamamışçasına bakmışım adamın yüzüne, bizim beyden anladığım kadarıyla. Yani Nüfus Müdürlüğü benim evlenirken, hani hayatımın önemli günlerinden birini yaşarken, saçım, başım, makyajım derken soyadım da dememi beklemiş ama ben eğitimsiz vatandaş akıl edememişim elbet. Hayır dedim NMB'ye, söylemedim nikah sırasında. Bana öyle bir baktı ki bir anda hayatımın sonuna kadar sadece beyimin soyadını kullanacağıma emin oldum ama neyse ki kazın ayağı öyle değilmiş. NMB bu kıyağımı da unutmayın dercesine "Handan hanımı bekleyin, onda dilekçe formu var, o formu doldurun ve kaymakam beye onaylatın" dedi. Dilekçeleri dolabında koruyan Handan Hanım bu tip hikayelerde daima olduğu gibi tabi ki yerinde yoktu. Bir süre sonra beklemekten sıkılınca önce kendi kendime, sonra kocama, en sonunda da Beyoğlu Nüfus Müdürü'ne söylenmeye başladım. "Bu bir yasa değil mi? Biz neden zaten kanuna geçmiş bir madde için dilekçe vermeliyiz? Ben bu konuda bilgi edinme hakkımı kullanmak istiyorum..."
Nüfus Müdürü belli ki halden anlayan bir insan, bana dili döndüğünce anlatmaya çalıştı dilekçe istenme nedenini, ikna olmadım ama ben de sizinle paylaşayım; "Bizim elimizde kadının iki soyadını da kendi isteğiyle kullanmaya başladığına dair bir kanıt olmalı ki, ileride sorulursa gösterebilelim..." Anlaşılan o ki söz konusu kanıtı ancak kadın "kocasından izinsiz" iki soyadını da kullanmaya kalkarsa sinirli kocaya karşı kullanıyor; "Biz yapmadık kardeşim, bak karın kendisi imzalamış iki soyadı da istiyorum diye..."
Neyse, Handan Hanım gelmesi gereken zamandan epey bir zaman sonra yerine geldi, biz de formumuza kavuştuk. Form ilginç, 4721 sayılı kanunun 187. maddesine dayanarak babamın soyadını da kullanmak istediğime dair bir matbu kağıt. Altında da nüfus bilgilerimi tekrar girmem gereken bir bölüm. Zaten bu nüfus müdürlüklerinin olmazsa olmazı yazdığınız her kelimenin altına bir de nüfus bilgilerinizi girmeniz. Neyse, formu imzaladıktan sonra bu kez de kaymakama imzalatmamız gerekiyor. Orada bir duruyorum, sonra geçiyor. Aşkımızı belediyeye onaylattığımıza göre soyadımızı da kaymakama onaylatmamız son derece mantıklı. Ama ben bu bürokrasiden sıkıldım... Böyle okurken kolay geliyor ama bu form da, kaymakam da, müdür de, NMB de farklı odalarda, katlarda... Tek ortak yönleri aynı binayı paylaşıyor olmaları yani...
Neyse, kaymakam bölümü de bittikten sonra kağıda birkaç imza daha attırıp NMB'nin önüne geliyoruz yine. Bu kez ben boş bir zamandan faydalanıp NMB'ye İzmirli Avukat Ayten Tekeli Ünal'ın sadece kızlık soyadını kullanmak için AIHM'den çıkardığı kararı hatırlatarak "Ben de sadece kızlık soyadımı korusam olmaz mı" diye soruyorum. Cevap net: "Bizi ilgilendirmiyor öyle kararlar..."
Zaten sorunun bu bölümü net bir ütopyaydı. Sadece şansımı denemek istemiştim, zira aslen babamın soyadını koruyabileceğimden bile kuşkuluydum o ana kadar...
Neyse işin sonuna çok yaklaşmışken, yani yeni nüfus cüzdanı aşamasına geldiğimizde ki bu aşamaya gelmek yaklaşık dört saatimizi aldı, beş dakikada nüfus cüzdanı veriyoruz diyenlere duyurulur, bu kez bir nüfus memuru hanım (NMH) kilit soruyu sordu, "Kütüğünüze de eklettiniz mi iki soyadını?". Bir anda her şey yeniden başlıyor sandım, kendi kendime "Devlet aslında anarşist bir yapı, hatta bir yandan da feminist. İnsanların evlenmesinden, beraberliklerini resmiyete dökmesinden yana değil, tam tersine evlenmeyin, özgür yaşayın, kayıtlı, kuyutlu olmayın diyor" diye sayıklarken bizim bey kolumdan çekip başladığımız yere döndürdü beni, yani bir numaralı odaya...
İlk görüştüğümüz NMB bana baktı ve günün bomba cümlesini kurdu...
"Aslında biz pek önermiyoruz iki soyadını, ileride çok sorun oluyor, çocuk yapsanız, çocukla soyadınız farklı olacak, bir sürü devlet dairesinde sorun yaşayacaksınız..."
Bu aşamadan sonra ben şuurumu kaybetmek üzere olduğum için bizim bey el attı duruma, "Önemli değil, sorun olmaz bizim için" şeklinde sakin başlayan ama "ya kardeşim bizim derdimiz, tamam" diye pek de sakin bitmeyen bir konuşmayla mevzuyu halletti. Ben de uzun bir günün ardından iki soyadlı nüfus kağıdıma kavuştum, biri babamın, biri kocamın soyadı olan iki soyadına...
Ve anladım ki, göz boyamak için yapılan bu muhteşem yasalar aslında göz bile boyayamayacak kadar geriden uygulanıyor... (ÇM/BB)