İşyerine HIV pozitif olduğunu söyledikten sonra kovulan, açtığı işe aide davasını kazanan A.S. "Yola çıkma nedeninin HIV pozitiflilerin çalışma hayatında yaşadıkları ayrımcılıklara dikkat çekmek ve kendisi gibi sorunlar yaşayanlara cesaret vermek olduğunu" söylüyor.
A.S.'nin hastalıkları nedeniyle ayrımcılığa maruz kalan HIV pozitiflilere tavsiyeleri şöyle:
"Muhakkak ki Pozitif Yaşam Derneği'ne (PYD) ulaşsınlar. Kafalarındaki tüm soruları sorup, bilgi alsınlar. Dernek psikolojik danışmanlık da yapıyor yardım da. Hiçbiri kendisini yalnız hissetmesin. Zira değiliz. HIV sayısı artıyor ve bununla beraber önyargılar ve ayrımcılık da. Bunlarla mücadele edecek olanlar da bizleriz. Bu nedenle haklarımız için bir araya gelmek durumundayız."
A.S. bu süreçleri yaşayanlara deneyimlerini anlatmak ve bilgiler vermek amacıyla arkadaşlarıyla birlikte www.aidsvebiz.com sitesini kurdu. Bir yıl önce açılan sitenin şu anda bine yakın üyesi bulunuyor. HIV pozitif tanısı konanlar ya da konu hakkında bilgi almak isteyenlerin yazıştıkları bölümlerin bulunduğu site hastalıkla ilgili son gelişmeleri de üyeleriyle paylaşıyor.
"Çünkü" diyor A.S. "70 milyondan fazla kişinin yaşadığı Türkiye'de AIDS/HIV konusunda çalışan bir kurum var; o da PYD. Bu Sağlık Bakanlığı açısından utançtır. Devlet bu konuda bir politika yürütmeyi bırakın, rutin kontroller dışında tedaviye dair hiçbir şey yapmıyor. Virüsün yayılmasını engellemek için çalışmalar yürütmüyor. Virüsün yayılmasını engellemek üzerine çalışmayı bırakın, HIV pozitif tanısı konmuş kişilerin tedavisi konusunda da yetersiz durumda. Bu site bir anlamda bu açığı kapatmak için açıldı."
HIV pozitifin tedavisi çok pahalı. A.S. "Yılda ilaç ve tedavi için 20 bin liraya yakın para harcamak durumunda kaldığını" söylüyor. Eğer özel hastaneleri ve laboratuarları kullanırsanız bur rakam daha da artıyor.
A.S.'ye göre devletin konuyla ilgili yapması gerekenleri şöyle anlatıyor:
"Virüsün yayılmasının engellenmesi için yapılacak en acil şey konuyu eğitim müfredatına sokmak. Bilgilendirme, insanların konuya dair sorularını yanıtlama ve yapabileceklerini anlatma ilk adımlardan biri. Çünkü insanlar hastalığı tanımıyorlar. Tanımadıkları şeyden korkuyor, onunla ilgili önyargılar üretiyorlar."
İkinci adım danışma merkezlerinin sayısının artması.
"PYD dışında İstanbul'da da Türkiye genelinde de danışma merkezleri yok. hadi diyelim Pendik'ten PYD'ye gelebildi biri ama Trabzon'daki, Şırnak'taki, Burdur'daki insanlar ne yapacaklar."
Ücretsiz test, ilaca erişimin kolaylaştırılması da diğer yapılması gerekenlerin başında geliyor.
"AIDS/HIV cinsel yolla bulaşan hastalıklar içinde 'namus' ve 'ahlakla' anılan tek hastalık" diyor A.S. "Bu da önyargılı düşüncelerin üremesi için en uygun alan ülkede."
"Oysa ki Hepatit, Sifilisis, Frengi gibi hastalıklar da cinsel yolla bulaşıyor. Ama toplum HIV pozitiflilere 'ahlaksız' ve/veya 'namussuz' gibi bakıyor. Devletin bakışı da bu şekilde. Bu nedenle de tedavi süreçlerinde insanlar ayrımcı uygulamalara maruz kalıyorlar. Erkek egemen, ahlakçı yaklaşım beraberinde cinsel yönelim ayrımcılığıyla da birleşiyor."
A.S. heteroseksüel. "AIDS bir cinse ya da cinsel yönelime mal edilemeyecek bir hastalık" diyerek bu konudaki algının homofobik ve transfobik olduğunu belirtiyor.
"Hastalıkla ilgili önyargıların yayılmasında en büyük rollerden biri de medyanın" diye devam ediyor A.S. konuşmasını şöyle sürdürüyor:
"Medya devletin açıktan yapamadığını yapıyor ve konuyla ilgili haberlerde hedef gösteren, ayrımcı, yoz, bilgiden, bilimsellikten uzak bir tavır takınıyor. Medya her fırsatta önyargı kusuyor. AIDS'le ilgili haberlerdeki di hep negatif, benzetmeler de öyle. O haberlerin nasıl yapıldığını, kendisine 'duayen' denilen gazetecilerin bilimsellikten ve gerçeklerden nasıl bu kadar rahat uzaklaşabildiklerini aklım almıyor."
A.S. dünyada HIV pozitif sayısının azaldığını, Türkiye'de ise hızla arttığını, bunun da sorumlusunun yetersiz adımlar atan devlet olduğunu sözlerine ekliyor.
"Yine de" diyor, "tüm bu olumsuzluklara rağmen HIV pozitifler ve bizlerin haklarını önemseyen herkes yılmadan mücadele etmeli, derdimizi herkese anlatmalıyız. Bizi görmek, duymak ve anlamak istemeyenlere bile..."(BÇ)