Fotoğraf: Temiz Gelecek Derneği
Dünyada asla tükenmeyeceğini düşündüğümüz metalardan biri de toprak. Oysa inşaat, yanlış tarım arazisi kullanımı, sel ve erozyon derken her yıl binlere hektarlık toprak alanı yok oluyor. Bu nedene de Birleşmiş Milletler, 2015'i Uluslararası Toprak Yılı ilan etti.
Ancak, toprağın maruz kaldığı kirlenmeler sona ermedi. Özellikle son olarak Covid-19 salgını nedeniyle doğada çözünmeyen temizlik maddelerinin kullanımın artması toprağa olumsuz olarak yansıdı. Ağır kimyasallar içeren temizlik ürünleri toprağın kirlenmesine yol açarken kirli topraktan üretilen gıdalar da insan sağlığı açısından tehlikeli.
"Toprak canlılığın ölmesi demek bitki besin ağının yok olması demek"
“Geleneksel yöntemlerle ve makinelerle monokültür tarım yaparken topraktaki canlılığa zarar verebiliyoruz. Örneğin; traktörler toprağı sıkıştırıyor, tarım ilaçları ve kimyasal gübreler toprakta yaşayan organizmaları katlediyor, su ve rüzgâr ise üstü açık kalan verimli toprağı alıp götürüyor.
“Topraktaki kimyasal, petrol, plastik ve hatta radyoaktif kirliliği bile şu anda mantar ve bakterilerle temizlemek mümkün ve bu konuda Ar-Ge çalışmaları tüm dünyada devam ediyor. Fakat eğer topraktaki canlılık, içinde yaşayan mokroorganizmalar ve böcekler ölürse o zaman tekrar yerine geri getirmek mümkün değil. Topraktaki canlılığın ölmesi demek toprak ve bitki besin ağının da yok olması demek.”
“Her yıl 24 milyar ton verimli toprak kayboluyor”
Temiz Gelecek Derneği Yönetim Kurulu üyesi Buket Atlı toprağın zehirlenmesi üzerine bunları söylüyor ve devam ediyor:
“Toprağın içerisinde solucan, mikroorganizmalar, bakteriler, mantarlar, algler, böceklerden oluşan ve hakkında hala çok az şey bildiğimiz bir dünya var. Örneği, 1 metrekarelik arazide yaklaşık 1,5 kilo mikroorganizma olduğu söyleniyor.
“Yakın dönemde de, yeraltındaki mantarların ağaçların köklerinde oluşturdukları bazı ağlarla ağaçların haberleşmesini sağlayan neredeyse bir internet sistemi gibi çalıştıkları keşfedildi. Topraktaki canlılar ise sürekli kimyasal ve radyoaktif kirliliğin yanı sıra; ormansızlaşma ve bilinçsiz tarım faaliyetleri sonucu tuzlanma ve erozyon gibi sorunlarla da karşılaşıyor. Yanlış kullanım sebebiyle her yıl yaklaşık 24 milyar ton verimli toprağı kaybediyoruz.
"Toprakta yaşayan organizmalar kendi varlıklarını devam ettirirken bizim için de hayati işler yapıyorlar. Bu organizmalar atıkları ve toksik kimyasalları ayrıştırıp zararsız hale getiriyor; suyu arıtıyor, erozyonu önlüyor, verimliliği yeniden sağlıyorlar.
‘İnsan sağlığı tehlikede'
“Bu günlerde daha da fazla kullandığımız bazı temizleyiciler ise maalesef toprak ve sudaki canlılığa oldukça büyük zararlar verebilir. Özellikle petrol temelli bazı temizlik kimyasalları, yüksek miktarda olmaları durumunda, yüzey sularının biyolojik oksijen ihtiyacını artırabilir ve atık su arıtma tesislerinde bakteriler için zararlı olabilir.
“Deterjanların içerdiği biyolojik bozulmaya (biyodegradasyon) uğramayan maddelerin oranı onun çevre kirlenmesi ve sağlığa olan zararlarının göstergesi olarak ifade edilir. Bu maddeler su ve toprakta bozulmadan kalıp, akarsularla göl ve denizlere ulaşarak buralarda yaşayan canlıları ve onlarla beslenen insanların sağlığını tehdit edebilir.
‘Fosfat çok önemli sorunlara yol açıyor’
“Çok amaçlı temizlik malzemelerinin çoğu özellikle banyo ve tuvalet temizleyicileri, amonyum, klor ve hidroklorik asit içerir. Bunlar kötü bakterileri öldürürken, sistem boyunca atıkların bozunmasını sağlayan yararlı bakteri ve mikroroganizmaları da öldürebilir. Ayrıca klor diğer organik bileşiklerle reaksiyona girerek furanlar ve diyoksinler gibi zararlı bileşikler oluşturabilir. Çamaşır ve bulaşık deterjanlarının performansını artırmak ve suya yumuşaklık vermek için deterjanlarda kullanılan fosfat diğer önemli çevre sorununa, 'alıcı su ortamlarında Ötrifikasyon' a yol açar.
"Fosfat, ırmakları, gölleri ve fazla akıntı olmayan körfezleri istila eden zehirli mavi-yeşil alg (yosunların) oluşumunun ana nedenidir. Suyun yeşil ve bulanık bir renge dönüşmesine, kıyılarda fosfatla beslenen yosunların (alglerin) birikmesine yol açar. Aşırı fosfat ile birlikte insan tarafından sulak alanlar ve denizlere yüklenen diğer bitki besin maddeleri, bu yosunların çok fazla üremesine ve hızlı büyümesine sebep olur. Bu yosunların dibe çöküp ayrışması sonucu, dip suların oksijeni tükenir ve hidrosülfit gazı (çürük yumurta kokusu) ortaya çıkar. Bu durum, suda yaşayan canlı hayatın sonunu hazırlar. Marmara Bölgesi ve Edremit Körfezi'nin de benzer bir tehdit altında olduğu görülmektedir.
“Petrol temelli temizlik kimyasallarına alternatif olarak yayınlaşan doğa dostu olan temizlik ürünleri kısa zamanda biyolojik bozulmaya uğramaktadır. Temiz Gelecek Derneği olarak bu konuda farkındalık yaratmaya ve Kazdağları bölgesinde Nusratlı Köyü'ndeki kadınlarla birlikte herkesin kendisinin evinde yapabileceği ekonomik ve sağlıklı, doğa dostu temizlik kitleri ürettik. Ayrıca herkesin yapabilmesi için internet sitemizde tariflerin olduğu bir rehberimiz de var.”
"Temiz Gelecek Derneği olarak, dünyada giderek yaygınlaşmakta olan onarıcı tarım hareketinin de toprak sağlığı için oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'de bu konuda çalışan Anadol Meraları ekibinden Durukan Duru'nun dediği gibi onarıcı tarım olması için biyolojik/ekolojik göstergeleri iyileştiriyor yani toprağa karbon gömüyor olması lazım. Karasal ekosistemlerde uygulandığında onarıcı tarımın ilk ve temel (diğer onarımları da tetikleyen) etkisi, topraktaki organik maddeyi arttırmak."
TIKLAYIN - Temiz Gelecek Derneği'nin Zehirsiz Temizlik Ürünleri rehberi
Onarıcı tarım nedir? Nasıll Yapılır? Onarıcı tarım, biyolojik çeşitliliği artıran, toprakları zenginleştiren, havzaları iyileştiren ve ekosistem hizmetlerini geliştiren bir tarım ilke ve uygulamaları sistemidir. Onarıcı Tarım, atmosferik birikimin mevcut küresel eğilimlerini tersine çevirerek toprak ve yer üstü biyokütlesindeki karbonu yakalamayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda, artan verim, iklim istikrarsızlığına karşı dayanıklılık ve çiftçilik ve çiftlik toplulukları için daha yüksek sağlık ve canlılık sunar. Sistem, organik tarım, agroekoloji, bütüncül yönetim ve tarımsal ormancılık toplulukları tarafından onlarca yıl süren bilimsel ve uygulamalı araştırmalardan yararlanmaktadır. Onarıcı tarım, biyolojik çeşitliliği artıran, toprakları zenginleştiren, havzaları iyileştiren ve ekosistem hizmetlerini geliştiren bir tarım ilke ve uygulamaları sistemidir. Onarıcı Tarım, atmosferik birikimin mevcut küresel eğilimlerini tersine çevirerek toprak ve yer üstü biyokütlesindeki karbonu yakalamayı amaçlamaktadır. Aynı zamanda, artan verim, iklim istikrarsızlığına karşı dayanıklılık ve çiftçilik ve çiftlik toplulukları için daha yüksek sağlık ve canlılık sunar. Sistem, organik tarım, agroekoloji, bütüncül yönetim ve tarımsal ormancılık toplulukları tarafından onlarca yıl süren bilimsel ve uygulamalı araştırmalardan yararlanmaktadır Oysa ki onarıcı tarım pratikleri ile üretim yaparken hem topraktaki canlılığı onarmak, hem kendi organik atıklarımızla toprağı beslemek, hem toprağa karbon gömerek iklim değişikliği ile mücadeleye katkı sağlamak mümkün. Yeşil Gazete'den Durukan Duru "Onarıcı Tarım 101" başlıklı yazısında onarıcı tarıma dair şunları yazıyor: Herhangi bir alanda (çiftlik/tarla/mera, vb.) “onarıcı tarım” yapıldığını söyleyebilmek için iki temel şart var: 1) “Tarım” olması gerekiyor – Yani bu araziden belli planlamalar eşliğinde (ormandan rastgele mantar toplamanın aksine) gıda veya yapı malzemesi üretimi yapılıyor olacak. 2) “Onarıcı” olması gerekiyor – Yani bu üretim sırasında, temel biyolojik ve ekolojik göstergelerin iyileşmekte oldukları çeşitli ölçüm yöntemleriyle kanıtlanacak. “Ölçmek”, “kanıtlamak” gibi kelimeler korkutmamalı. Onarıcı tarım “yurttaş bilimi” denen ve bilim yapma şeklinde önemli kalıpları kıran (kalıp kırmak iyidir) yaklaşımla kol kola ilerler. Yöntemler de, bunların farklı ekolojik şartlarda sonuçları da, olası ekonomik yansımaları da binlerce onarıcı tarımcı/çiftçi tarafından farklı şekillerde ve platformlarda karşılıklı paylaşımla oluşuyor. Bu anlamda, onarıcı tarımı en başından beri “açık kaynak/özgür yazılım” hareketine benzetiyorum şahsen. Ölçümler içinde de en yaygın olanı, “onarım” süreçlerinin bir nevi lider göstergesi olan toprak organik maddesindeki değişim. Otlak ekosistemlerinde arazinin yıl boyu besleyebildiği hayvanbirim miktarının ölçümünden (ki bunlar hep bütüncül yönetim/bütüncül planlı otlatma sayesinde çiftçi tarafından “gömlek cebindeki kağıt” rahatlığında takip edilebilen unsurlar) de arazideki biyokütle üretiminin artışı, haliyle fotosentez çıkarsaması yapılabilir. Onarıcı tarımın daha bilimsel yöntemlerle ölçülüp tanımlanmasında yeni inisyatifler de var. Bunlardan biri (ve en olgunu) Savory Enstitüsü’nün başlattığı ve Güney Amerika’da uygulanan GRASS modelinden (ki bunu yaratıp Patagonya firmasıyla yürüten de Savory’nin Arjantin gözesindeki dostlarımız) esinlenen EOV, yani “Ecological Outcome Verification” (Ekolojik Çıktı Doğrulama) modeli. Aynı zamanda FAO’nun uluslararası düzeyde yeni bir model geliştirmeye çalıştığını içeriden bilen birisi olarak söyleyebilirim. Teknolojik yaklaşımlarla, özellikle ileri düzey uydu/uzaktan görüntüleme ve ölçme sistemlerini dahil etmeye çalışan bazı tekno-girişimler de var, ancak henüz başlangıç aşamasındalar. |
Zehirsiz temizlik ürünü örneğiMalzemeler: • Doğal ve ilaçsız istediğiniz kadar elma, • İçme suyu • Sirke anası veya doğal sirke • (bal ya da nohut) • Cam kavanoz • Tülbent • Paket lastiği/Etiket Elma Sirkesi Sirke yapımı için en uygun elma türü şeker oranı yüksek kış elmalarıdır. Değişik çeşitlerin bir araya getirilerek kullanılması da sirkeye ayrı bir lezzet katar. Sirke yapımında kaçınılması gereken elma türleriyse ham ve ekşi olanlardır. Sirke yapımında dikkat edilecek en önemli konuysa hijyendir. Elmalar yıkandıktan sonra kurulamayın, kabuğundaki iyi bakteriler kaybolmasın diye kendi kendine kurumaya bırakın. Kullanılacak malzeme ve kavanozlar sıcak suyla iyice yıkanmalıdır. Elmaları kabukları ve çekirdekleriyle birlikte doğrayın. Kavanozun en az yarısına kadar doğranmış elmalar gelmeli. Üzerini içme suyuyla tamamlayın ama sakın kavanozu ağzına kadar doldurmayın ve sakın musluk suyu kullanmayın. Kavanozun ağzını 4 parmak boş bırakmanız, gaz çıkışı esnasında kavanozun taşmamasını sağlar. Kavanozun içine varsa sirke anası, yoksa bir çay bardağı kadar gerçek ev sirkesi ilave edin. Bunlar da yoksa bal veya nohut ekleyebilirsiniz. Güzelce karıştırıp kavanozun üzerine bir tülbent örtüp, paket lastiğiyle sabitleyin. Sirke kavanozunun üzerine tarih yazan bir etiket yapıştırın ve kavanozu mutfağın kuytu loş bir köşesine koyun. Artık tek yapmanız gereken, elmalar suyun altına çökene kadar her gün temiz bir kaşıkla kavanozu bir ya da iki kez karıştırmak. Elmaların çökmesi takribi olarak 3 hafta sürüyor. Elmalar suyun altına çökünce karıştırmayı bırakın. Artık sirkenin üzerinde incecik tül gibi sirke anası oluşmaya başlayacak, sakın dokunmayın. Sirke anası oluşumunu tamamladığında o da elmalar gibi suyun altına çökecek. İşte o zaman sirke anasını içinden bir kaşık yardımıyla alın ve sirkenizi bir tülbentten iyice süzün. Süzülen sirkenin tadına bakın, eğer sirkeleşme olmuş tadı sirke gibi keskin ise veya karbonat dökünce köpürürse; şişelere doldurup ağzı kapaklı olarak loş bir yerde muhafaza edin. Bu şekilde sirkedeki fermantasyon devam eder. Sirkeniz henüz keskinleşmemişse süzdükten sonra yine kendi kavanozuna dökün, posasını çöpe atın. Kendi anasını da içine bırakın, tülbentle kapatıp, fermantasyon sürsün diye kavanozu yerine koyun. Bundan sonra yine beklemeniz gereken süre, bu zamana kadar geçen süreyle aşağı yukarı aynı olacak. Bu süreyi sirkenin tadı belirleyecek. Sirke keskinleşip, sirke gibi olduğu zaman, tekrar sirkenizi süzün ve bu sefer kapaklı bir cam şişeye sirkeyi koyup, ağzı kapalı olarak loş bir yerde fermente olmaya devam etmesi için bırakın. Not: Bu ürün koronavirüse karşı önerilen bir değildir, sadece zehirsiz temizlik ürünüdür. |
(EMK)