Kimilerine göre, göstermelik bir makamdır, yetkileri sınırlı ve temsil mahiyetindedir, bu nedenle yarattığı kavga sunnidir. Kavgayı siyasiler, kendi menfaatleri için yaratmaktadırlar. Kimilerine göre de cumhurbaşkanlığı makamı herhangi bir devlet makamı değil, devletin kendisidir ve bir devlet meselesidir. Çankaya'yı ele geçiren devleti ele geçirmiş olacağından, oraya bir çapulcu getirilemez, "seçkin" birisi getirilmelidir.
Gerçi seçilenler her zaman "seçkin" kişiler olmamışlardır. Tuhaf adamların da cumhurbaşkanı seçildikleri olmuştur. Örneğin devlet adabına hiç yakışmayan biri, Cevdet Sunay bile cumhurbaşkanı seçilebilmiş, hatta oradan indirilmesi mesele olmuştu. Bir dış gezisinde (Amerika'ya giderken İngiltere'de) "Sizin anayasanız sosyalizme açık mı?" diye soran gazeteciye, çok bilirmiş gibi "kapalıdır" demiş, o sıra Meclis'te sosyalist bir parti (TİP) bulunduğu hatırlatılınca, "Ne yapalım, seçildiler, kollarından tutup dışarı mı atalım?" şeklinde cevap vermiş ve gülenlerle birlikte kendisi de gülmüştü.
Bir başkasının (Korutürk) Moskova Büyükelçisi iken, Türk ziyaretçileriyle, "dinleniyoruz" korkusuyla masanın altına saklanıp görüştüğü bilindiği halde cumhurbaşkanı seçildiği olmuş, bu kere seçildiği makamdan korktuğu için geceleri sık sık Çankaya'dan firar etmiş, yakalanıp yeniden koltuğuna oturtulmuştur. Kenan Evren'in 1980 Aralığı sonunda kendisine gelip, "darbe yapacağız" dediğinde ona, "Şimdi yapmayın, kışta Ankara sokakları çamurdur, tankları yürütemezsiniz, Mayıs'ta yapın" diyen cumhurbaşkanı da budur. Kenan Evren'i ise herkes biliyor. "Asmayıp da besleyelim mi?"demesi ağzından çıkanı kulağının duyduğu zamana rastlar, terbiyesi yerinde herhangi biri Kenan Evren'den alıntı yapmaya bile utanır. Makam böyle bir makam, kavga niye?
Cumhurbaşkanlığı seçiminin her defasında demokrasinin ve halkın başına bela olması, orada kaynağı halkta olmayan, meşruiyetini bu devletin oluşum tarihten alan bir kuvvetin somutlanmasıdır. "Sivil" ve askeri kuvvetlerin uzlaşma zemini, çatışan toplumsal güçlerin sulh masası orasıdır ve kitabında "uzlaşma" diye bir şey yazmayan TÜSİAD'ın bile "uzlaşarak seçin" demesi, Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma korkusudur, "ulus-devlet"in somutlandığı bu yer demek ki sermaye için daha kıymetten düşmemiş!
Cumhurbaşkanlığı makamı siyasetin çoğu orada yapıldığı halde "siyasi" değildir, "sorumsuz"dur, niye? Çünkü bütün kirli işler halının altına orada süpürülür. Halktan ancak soyutlamayla kaçılır, bu nedenle Çankaya ileri derecede soyutlanmış, itibarlı kılınmıştır. Orada oturan birinin canını kurtarmak için olsun kadın kılığına girip kaçtığının söylenmesi bile (İpek Çalışlar) illüzyonu bozduğu için kabul edilemezdir. Bu çoğumuzun, farkına varmadan büyük değer biçtiğimiz bütün demokrasilerde böyledir. Kürtaj yasasını mı imzalamak istemedi, bir geceliğine görevden alır yerine naib atarsın, kral yine kralmış gibi kalır, Belçika'nın yaptığı gibi.
Türkiye'de oyun sürüyor. laik Kemalist Cumhuriyet şeriatçı tehlikeye maruzdur. Kürtler Kemalist Cumhuriyetin temeline koydukları rızayı geri çekiyorlar, Türkiye bölünecek! Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına seçilmesi engellenmeli. buna izin verilmemeli. Türk devleti korunmalı vb. Sanki şeriatın geleceği ya da Kürtlerin çekip gideceği vardır da, bunu şu değil bu cumhurbaşkanı engelleyecek!
Yalan. Bir çok solcu da bu yalana alet oluyor. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne (AKP) ve ifade ettiği çıkara karşı mücadelesini sokakta kuramayanlar, bunu devlette yoğunlaşmış hassasiyetlerden birine yaslanarak yapmaya çalışıyorlar. Ama yanılıyorlar. Onların yaslandıkları soyut devlettir. Somut devlet başkadır. Bir de orduya güveniyorlar. En azından bir 28 Şubat refleksi gösterir de siyasi insiyatif bize geçer diye umuyorlar. Karşılarında bir NATO ordusu durduğunu unutuyorlar. Bütçenin 2/5'i ordunun, 3/5'i de hükümetin ama iktidar bir "bütün", bu paylaşım Çankaya'da gerçekleşiyor, bunu gözardı ediyorlar.
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) fabrika var mı? Yok. Ama en büyük ekonomik gürültü orada kopuyor. Düşüyor, çıkıyor, yürekleri hoplatıyor. Basit bir rulet masası. Çankaya'yı ve etkilerini borsaya benzetmek mümkün. Kavga gerçek hayatta, sokakta cereyan ediyor, biz onun kırılmış ve soyutlanmış biçimini, ekranda seyreder gibi Çankaya'ya savaşları olarak izliyoruz.
Mayıs'tan itibaren orada, Çankaya'da, Sivas'ta 35 aydın diri diri yakılırken Türkiye'nin asayişinden sorumlu silik bir figürün oturduğunu görürsek her halde, ancak o zaman o tepeye bakmaktan vazgeçip, gerçek hayatın içine dönebileceğiz.(HH/EÜ)
* Hüseyin Hasançebi'nin bu yazısı Siyasi Gazete 'nin Nisan 2007 tarihli 21. sayısında yayınlandı.