Bundan 223 gün önce İstanbul’daki Desa fabrikasında Emine Arslan işten atıldı. Emine Arslan’dan önce Düzce’deki Desa fabrikasında çalışan arkadaşları işten atıldılar. İşten atılma gerekçeleri ise sendikaya üye olmaktı.
Desa’da çalışan kadın işçilerin bazılarının söylediklerini aktarıyoruz:
"22 yaşındayım. Evli değilim. Direnişe her zaman gelemiyorum, ailem izin vermiyor, babamdan ağabeyimden kaçıp geliyorum. Onlar evden çıkıyorlar, ben de hemen arkalarından..."
"Hamile kadınlar tuvalete çok gittiklerinden, onları tuvalete göndermemek için tuvaletleri kilitliyorlardı..."
"Kadınız diye temizlik işleri de bize kalıyordu..."
Bizler, Desa Direnişiyle Dayanışma İstanbul Kadın Platformu olarak Desa fabrikasında sendikalı olduğu için işten çıkartılan Emine Arslan’ın fabrika önündeki direnişiyle dayanışmak için yola çıktık. Çünkü Emine Arslan, fabrikada iş bulup çalışan çok az sayıda kadından biriydi. Çünkü Emine Arslan, sendikalı olmuş ve iş yerine sendikanın girmesi için çalışan bir kadın işçiydi.
Direndi...
Çünkü Emine Arslan sekiz yıldan bu yana Desa’da çalışıyor olmasına rağmen kadın işçilerin kaderi olan ucuz işgücü olmaktan kurtulamamıştı. Üstelik "en iyi eleman" olmasına rağmen. Çünkü Emine Arslan işinden olmak istemiyorsa, patronların kadın işçilerde aradığı itaatkar, sesini çıkartmayan bir işçi olarak çalışmak zorundaydı. Ve öyle çalıştı sekiz yıl boyunca. Ancak kendi lehine olan sendikayı isteyip sendika için arkadaşlarını örgütlemeye başlayınca, “suskun olacaksın” altın kuralını da ihlal etmiş olduğundan bir anda kendisini fabrikanın kapısının önünde buluverdi.
Yılmadı, usanmadı. Fabrikanın önünde, egzoz ve gürültünün tam ortasında, yazın sıcağında kışın soğuğunda İstanbul şehrinde yalnız başına direnişini sürdürdü. Direndiği için hakaretlere uğradı, birileri tarafından çocuğu kaçırılmaya çalışıldı, direnişi bitirmesi için kendisine para teklif edildi, polis baskısına maruz kaldı, parasız pulsuz kaldı ama direnmekten vazgeçmedi
Üstelik Desa fabrikasında çalışan ve sendikayı fabrikaya sokmak için uğraşan sadece Emine Arslan değildi.
Düzce’deki fabrikada çalışan, çalışma hayatına 16 yaşında başlayan ve şimdi 24 yaşında olan Dilek Aktürk, Desa’daki çalışma koşullarını "Gece gündüz, sürekli çalışıyordum. Kızıma orda çalışırken hamile kalmıştım, altı-yedi aylık hamileydim, gece saat 12’ye kadar çalışmak zorunda kalıyorduk. Asgari ücret alıyorduk, hatta ilk girdiğimde asgari ücretten de düşüktü ücretim" diye anlatıyor.
"Hamile kadınlar tuvalete sık gidiyor diye üstlerine kapı kilitleniyor"
Geçen hafta yaptığımız Düzce’deki direnişini ziyaretimizde de direnişteki arkadaşlarımız bizlere neler yaşadıklarını anlattılar. Desa'da kreş yok, emzirme odaları yok, hamile bir kadına diğer işçilerle aynı muamele uygulanarak, dile kolay günde tam 12 saat çalıştırılıyorlar. Çocuklu kadınlara da fazla mesai yaptırılıyor, gece saat 12’lere dek çalıştırılıyorlar. Üst üste birkaç gün sabahlayarak çalıştırılıyorlar. Hamile kadınlar tuvalete sık gittikleri bahanesiyle tuvaletlerin kapıları kilitleniyor. Sabah saat 10’dan öğle yemeği saati 12’ye dek tuvaletler kilitli kalıyor. Kimi kadınlar kocalarının baskısından ötürü sendikaya üye olamıyorlar. “Kocam izin vermiyor” diyorlar. Direnişi sürdüren kızlar için çevrenin çıkardığı, “Sabah evden çıkıp akşam geliyorlar, bunlar ne yapıyorlar” söylentisiyle baş etmeye çalışıyorlar. Ve nihayet sendika isteyen kadınlar jandarma tarafından üst üste üç gün gözaltına alınıyorlar.
Kocalar da "sendika neyinize" diyor...
Direnişteki kadın işçiler, fabrikanın önündeki direnişlerini karda kışta yanlarında bir buçuk yaşlarındaki çocuklarıyla sürdürüyorlar. Çünkü evde çocuklarına bakacak başka kimseleri yok ve zaten evde koca, ağabey baskılarına rağmen onlardan gizlice bu direnişi yürütüyorlar. Evdeki patronlar da bu kadınlara tıpkı Desa patronu gibi "sendika sizin neyinize?" diyor.
Bu kadınlar hem evde hem de iş yerindeki patriarkayla aynı zamanda mücadele etmek zorunda kalıyorlar. Ne yazık ki çok az kadının kocası sendikal mücadelede eşini destekliyor ve yanında oluyor.
Gerek Emine Arslan gerekse de Düzce’de tüm bu zorluklara karşı direnen kadınlar bizim için artık birer semboller. İşyerindeki, direniş anındaki ve evdeki erkek egemenliğine karşı duruşları kadın hareketi için çok kıymetli deneyimler yarattı. Bu kadınlar bizlere çok şey öğrettiler.
Bu gerekçelerden dolayıdır ki bizler de sendikalaşmanın önündeki engeller kaldırılana ve işçiler sendikayla beraber işyerlerine dönene dek, gerekli iş sağlığı ve güvenliği koşulları sağlanana dek, zorunlu mesai kaldırılana dek, kreş ve emzirme odaları açılana dek direnişçi kadınlarla dayanışmamızı sürdüreceğiz.
Bu yüzden sendika dostu olduğunu söyleyen Desa patronunun, sendikal nedenlerle işten atmalara son vermesini, mahkeme kararlarına uymasını istiyoruz. Sendika ile anlaşmaya çağırıyoruz.
Yaşasın kadın dayanışması. (GA/NZ)
* Bu yazıda Petrol İş Kadın Dergisi, sayı 29’dan yararlanılmıştır.
** Gülfer Akkaya, Desa Direnişiyle Dayanışma İstanbul Kadın Platformu
*** Fotoğraflar: Nilgün Yurdalan