Diyarbakır'dan yola çıktığımızda Elazığ'dan sonrasını hiç hatırlamadığım için düzgün asfaltta ilerlerken doğanın güzelliğine, evet kıraç da olsa, güzelliğine dalıyor insan.
Hollandalı meslektaşım Nico, "Yollar neden bu kadar boş?" diye sordu. Çünkü yollar esas olarak yurttaşın özgür dolaşımı için değil askeri birliklerin olay yerine intikali için yapılmıştı.
Kente girerken jandarmanın denetim noktasında askerler pek nazik davrandı bize. Kimlik kontrolü sırasında çay bile ikram ettiler. Diyarbakırlı şoförümüz ise "Abi aranızda yabancı var diye çay verdiler yoksa köylü vatandaşa dipçik sunar bunlar!" dedi.
Nico, yabancı olduğu için özel bir form doldurmak zorunda kaldı. O gün hem Sağlık Bakanı hem ABD'nin Adana Konsolosu Tunceli'de idi. Bir de galiba Kamer'in toplantısı varmış.
Askeri yetkiliye yerel medya eğitim toplantımız hakkında yeterli bilgi vermiş olmamıza rağmen, "Kamer'le görüşecek misiniz?" diye sordu. Biz de "Görüşmemiz mi gerekir?" sorduk. "Yok yok görüşmeyin"dedi.
Kamer bu aralar aile içi şiddete karşı kampanya yürütüyor. Bakan hanım da destekliyor bunu, ama sahada askeri yetkili Kamer'i zararlı görüyor.
Müslüman mahallesinde salyangoz...
"Dört dağ arası Dersim" yorgun bir kent. Nefis bir kış güneşine, sokakların gençliğine rağmen muhabbetin ikinci cümlesinde devreye giren "38 Hadisesi"nin hayaleti dolaşıyor hala bu kentin göğünde.
"İşte burada önce Ermenileri kesmişler 23 yıl sonra da bizimkileri atmışlar suya..."
"Bu kışla eskiden atlar içinmiş şimdi insanlar oturuyor"
"Kentin tek camisi 38'den sonra yapılmış, buradaki Türk asker ve memurlar gidiyor sadece"
"38'den sonra tüm ilçelere gelip cami yaptılar..."
Aslında Dersimliler geçmişleriyle barışık. Olağanüstü yumuşak, olumlu anlamda çok liberal, hoşgörülü ve mizah dolu insanlar. 38 şokunu yaşayıp hala bu kadar sağlıklı bir ruh hali mucize sayılsa gerek.
"Türkiye'de Kürt meselesi çözülse bile, Dersim meselesini ayrıca çözmek gerek..."
"Aslında Aleviliğin Türklükle ya da Müslümanlıkla filan hiçbir ilgisi yok ama bizimkiler, hepsi olmasa da, baskıdan olsa gerek, 'Esas Türk biziz' ya da 'Esas Müslüman biziz' gibi teoriler icat edip kendilerini savunmaya çalışıyor."
"Zaza ve Alevi kültürü bir ihtimal çeyrek asır sonra tamamen kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya, bu nedenle Avrupa'da olsun burada olsun sözlü tarih, belgesel ve kayda geçirme faaliyetleri bu ara çok önemli...Ben bile anneannemden duyduğum mani ve masalları teybe kaydediyorum..."
Nüfus yapısı da zaten bir garip. İl merkezi 25 bin kişi. Galiba 10 bin asker 2 bin de polis var.
Yedi ilçesiyle birlikte tüm vilayetin nüfusu 100 bin kişi. İlginçtir en az 200 bin Dersimli Türkiye metropollerinde, 250 ila 300 bin Dersimli de Batı Avrupa'da yaşıyor.
Dolayısıyla Tunceli, ulaşılamayan bir sevgili gibi. Uzaktan sevmesi hoş... Ancak yazın özellikle de festival zamanı Tunceli, kent ve yurtdışında yaşayan hemşehrilerini ağırlıyor. Dersimli olmak sadece kentsel bir kimlik değil, neredeyse bir ruh hali...
Siyasi manzara da ilginç: Demokratik Toplum Partisi (DTP) son Belediye seçimlerini kazanmış. İkinci büyük parti Emeğin Partisi (EMEP) gibi görünüyor. Bölgede silahlı faaliyet yürüten üç örgüt mevcut.
Modern ama işsiz
Kent merkezinde işsizlik, sokakta kahvelerde göze fena bir şekilde batıyor. Üniversite yok Tunceli'de ama çok sayıda üniversite çağında genç var, işsiz.
Gece yarısı sokaklarda genç kızlar grup halinde ya da tek tek rahatça dolaşıyor. İnsanlar arası ilişkiler çok sıcak. Zaten herkes birbirini bir şekilde tanıyor. Modern bir kent aslında Tunceli. Hatta kimilerine göre "Dersim çoktan AB'ye girdi bile...".
Nasıl geçiniyor Dersimli?
"En önemli gelir kaynağı yurtdışında yaşayan akrabaların gönderdikleri para...Burada aşağı yukarı her ailenin en az bir ferdi dışarıdadır...Sonra günü birlik işler çıkıyor arada sırada...Arıcılık ve hayvancılıktan da geçinen var. Gerisi küçük esnaf filan işte..."
İlk akşam vardığımızda Reina Bi diye bir cafe'ye götürdüler. Munzur manzaralı sempatik bir cafe. Istanbul'da medyatik sosyetenin de Reina adlı bir gece klübü var ya...Tunceli,'de şube mi açmış acaba, diyor insan. Meğerse, İstanbul'daki şube imiş. Çünkü 'Reina Bi' Zazaca "Bir daha gel" demekmiş.
"Burada her evde mutlaka bir Hazreti Ali ve Atatürk portresi vardır. Devlet de kalkmış sabah akşam bize laiklik propagandası yapıyor. Dersim doğuştan laik zaten..."
Dersimliler İnternet kullanımında da başarılı. Tecridi kırmanın, dışa açılmanın, dört dağ arasından çıkmanın önemli bir aracı İnternet. Kent merkezindeki İnternet cafe'lerden birinin adı"Paradoks"!
Bir meslektaş, dolaşmakta olduğumuz meydanın adının Palavra Meydanı olduğunu söyleyince, ben de ''Palavra, İspanyolca 'söz' demektir'' dedim de o da gülerek karşılık verdi "Belki de biz Dersimliler, İspanyol asıllıyızdır".
Bir Latin Amerika isyankarlığı, mizahı ve direnişi var aslında Dersim ruhunda. Pinochet olan her yerde Victor Jara'ların çıkması doğal hatta kaçınılmaz.
Kendine has bir yerel medya
Gelelim yerel medyaya. Diyarbakır'daki toplantıda AB, Hollanda deyince kimi meslektaşlarda bazı istifham işaretleri doğmuştu. Haksız da değiller, çünkü fon, proje adı altında Diyarbakır'a uğrayanların az da olsa bir kısmı, mali ya da siyasi çıkarlar peşinde koşmuş olduğu için, minimum düzeyde tedbirli ve kuşkuluydu bazı gazeteciler.
Dersim'de ise AB konusunda en küçük bir kuşku yok. Ayrıca da Tuncelili gazetecilerin konumu Diyarbakır'daki meslektaşlarına oranla daha zor olduğu için teknik ve mesleki eğitime çok daha istekli yaklaştılar.
Bizim dünkü haberde bir yanlışlık olmuş; Tunceli'de Gazetecilerin derneği yok değil, var, henüz yeni kurulmuş, lokalleri ve etkinlikleri yeni başlamak üzere. Dersimli gazeteciler, dernekleri bir lokale kavuşunca, eğitim çalışmalarını kendi dernekleri çatısı altında sürdürmek amacındalar.
Dersimli gazeteciler yerel kültürün de etkisiyle olağanüstü bir dayanışma içindeler. Dört ulusal haber ajansının (Anadolu Ajansı, Doğan Haber Ajansı, Cihan Haber Ajansı, İHA) yanı sıra NTV, TRT, Sabah, Evrensel, Birgün, Yeni Şafak'ın da temsilcileri var. Tunceli'nin devlet açısından askeri bir önemi var, çünkü mücavir illerden de merkezi Tunceli'deki askeri birlik sorumlu.
Çatışma alanlarında haberciliğin tüm güçlüklerini yaşıyor Dersim yerel medyası. Vilayet ve askeriyenin baskılarını göğüslemeye çalışıyorlar. İki yerel radyo da müzik ağırlıklı bir yayın çizgisinden haber ve konulu programlar yapmak isteğinde. Henüz yerel bir TV yok ama Su TV izleniyor, Düzgün TV'nin de izleyicileri var ama Roj TV burada da karartma kurbanı.
Geçtiğimiz Cuma ve Cumartesi günleri kent merkezinde helikopterler dolaşıyordu. Artık savaş muhabiri kadar uzmanlaşmış yerel meslektaşlar, helikopterlere bakıp "Bunlar personel taşıyor, Nazımiye civarında çatışma söz konusu. Ya birlik sevk ediyorlar ya da oradan birlikler geri dönüyor. Kobra'lar uçmadıkça operasyon yok demektir" dediler.
Aynı saatlerde DTP'nin il örgütü ateşkes konusunda basın açıklaması yapıyordu. Meraklı yurttaş ya da taraftar kadar sivil ve üniformalı emniyet görevlisi vardı meydanda. Kenti çevreleyen dört tepede de askeriyenin denetleme-gözetleme kuleleri var.
Açık cezaevi gibi sanki... Bizim Yerel Medya Eğitim Projesi ön toplantısı da polislerin özel olarak ilgisini çekti ama kimseyi rahatsız etmediler, sokakta izlemekle yetindiler.
Diyarbakır'da olduğu gibi Tunceli'de de ateşkes ve Mehmet Ağar konuları gündemin en üstünde. Dersim'de bir "Güney"(Kuzey Irak) muhabbetine rastlamadım.
83'deki Dersim çok karanlıktı. Bugün o kadar değil. Ama hala bir aydınlık beklentisi...(RD/EÜ)