Kimliğin oluşum süreçlerinde "ortak şeyler" belirleyici önem taşır. Yaşanan acılar, açlık, kıtlık, savaş gibi "felaketler", "ortak" sevinçler, bir toplumsal grubu veya nüfusu belli bir kimlikte bir araya getirir ve zamanla şekillendirir.
Tamamen "doğal" olan bazı olayların yanı sıra bir de "imal edilmiş takvimler" var. Başta resmi hükümetler, genellikle bu tür "günleri" çoğaltmaya ve çeşitlendirmeye pek meraklıdır.
"4 Temmuz Kurtuluş Günü", "Cumhuriyetin ilanı", "Meclisin açılışı", "Gaziantep'in kurtuluşu", "İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşu" vb. günler, diğer şeylerin yanı sıra "resmi kimlik -vatandaş!- inşası" çabasına da hizmet eder.
Muhalifler de bu "alışkanlık" karşısında fazla direnemez ve kısa zamanda "modaya" kapılırlar. "İstanbul'un Fetih Günü", "Komünist Partisinin Kuruluş ilanı", "İlk kurşun" Türkiye'de bilinen birkaç örnek.
Doğal olan şeylerin yanında bu sonuncular pek sönük kalır. Elbette bazı "politik günler"in o grubun yaşamında doğal olaylara göre etkisi derin olabilir. Ya da bazı "doğal" olaylar verdiği zarara karşın politik günlerin gerisine düşebilir. 1999 yılında yaşanan deprem felaketinin vahim boyutuna rağmen devlet ve toplumda oluşan etki ve duyarlılığın gerektiği düzeyde olmaması gibi.
Bir baba intihar etse de yine bayram günüdür
Bayramlar, "ortak sevinçler" denildiğinde akla gelen en önemli zamanlardır. Tarihsel önem ve değeri elbette bulunsa da "Çocuk Bayramı" değil; dini bayramlardan söz ediyoruz. Büyük şehirlerin boydan boya süslenmiş caddeleri, vitrinleri tıka-basa doldurulmuş mağazalar, caddelerin ortasına yayılmış yiyecekler, satıcıların çığlık çığlığa bağırışları veya sokaklarda en temiz elbiseleriyle insanlar, bayramın geldiğinin kanıtıdır.
Renkli bir gazetede, önemsiz haberler arasında, yoksulluğu zayıf bedenine vurmuş, kaç yıldan beri işsiz bir baba, çocuğuna hediye alamadığı için veya normal günlerde de veremediği harçlığı bayramda da veremediğinden intihar ettiği haberi varsa, yine bir bayram günüdür.
Bayramları "farklı" kılan binyıllardır devam eden bir akışa sahip olması. "Küslerin" barışması, dargınların bir araya gelmesi, birbirine "düşman" görünen partilerin parlamentoda bir araya gelmesi vb. bu geleneğin "gücüne" işaret eder. "Bayram harçlığı alma " ve "el öpme" özellikle çocuklar için "kutsal" bir tören gibidir.
Sünnilerin Bayramı Kutlu Olsun derdik
Eğer bir mahkum yakını cezaevine tertemiz giysilerle gitmişse veya normal günlerden birinde yeni ve şık giyinen biri varsa sokakta, onu görenler genellikle "hayrola bayramlıkları giymişsin" diyerek takılırlar.
Benim doğduğum kentte bu görüntüler pek yaşanmaz. Bayramı ilk defa polis ve asker çocuklarının ilkokula gelirken giydikleri takım elbiselerde gördük. Bayram, anne-babaların alışverişlerinde gözlerindeki coşkudaydı.
Birbirlerine gidip-gelen "yabancı" komşuların içten sıcaklığında bayramı hissederdik. Kapısından bile geçmediğimiz camiye hızla "bayram namazı"na gidenlerin telaşından anlardık.
Bayram bizim için "onların" bayramıydı. Zazaca "Bayramê Tırku amo" (*) derdik. Elbette "yabancıların" bayramlarını kutlardık. Ama birbirimizi kutlasak bu defa genellikle "nu bayramê ma niyo" diye uyarılırdık.
Ama tarih boyunca yok edilme seferlerine uğrayan, dışlanan ve horlanan "bizimkiler" bu bayrama da nedense bir biçimde ilgisiz kalamadılar. Televizyon, gazete, medya ve parlamentonun durmadan abarttığı ve yönlendirdiği "Ramazan bayramı"nı, "şeker bayramı"na çevirip çocuklarına armağan ettiler.
Asimilasyon olmasa belki...
Bizim tarihimizde bayram yoktu. Genellikle hiç unutulmayan "felaketler" nesilden nesile aktarılırdı. "Khalkek", "Gağan", "Xêylaş", "Serra Newiye" gibi yılbaşı ve şenlik günlerimiz vardı. Devlet ve hükümetlerin hiçbir zaman tanımadığı bu "ortak günlerimiz" ise olarak asimilasyon politikaları altında -ve son on yıllarda yaşanan kentleşme ile- sönmeye başlamıştı.
Asimilasyon, baskı ve inkar olmasa belki -ve hala- bu günler de "bizim bayramlarımız" olabilir.
Bir bayramın daha başında tüm insanlar için -anadilimizle- "Bayramê Tırku sa vo!" diyoruz. Asimilasyon ve inkar politikaları elbette bir gün son bulacak ve "bizim bayramlar" da korkusuz ve özgürce kutlanacaktır. (HA/EÖ)
(*) Sünnilerin Bayramı Kutlu Olsun!