Dicle Üniversitesi Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları öğrencisi Tuba Çelebi’nin Siirt E Tipi Kapalı Cezaevi’nde yazdığı mektubu “Adalet arıyorum. Duyan, bilen varsa ses verin!” * diye başlıyor.
Çelebi 21 yaşındayken, 19 Nisan 2011’de gözaltına alınıp 21 Nisan’da tutuklandı. Dicle Üniversitesi’nden dört öğrenciyle birlikte yargılandığı davanın 26 Şubat 2013’te görülen duruşmasında iki öğrenci tahliye edilirken Çelebi ve Muğdat Demir toplam 7’şer yıl 11’er ay 18’er gün hapis cezasına çarptırıldı.
Avukatlar gerekçeli karar açıklanmasından sonra kararı temyiz edecek.
“Neredeyse hepimizin devamsızlığı sınırdaydı”
Tutukluluklara sebep olan konu ise 18 Nisan 2011’de vize sınavları öncesi sınıfça alınan, derse gitmeyip bir haftalık kampa girme kararı. Üniversite öğrencileri arasında yaygın olan bu “Hep beraber derse gitmeyip, vizelere çalışalım” kararları alındığında bir kişinin bile derse gitmesi devamsızlık sıkıntısı olan öğrenciler için sorun oluyor. Ancak bu kez devamsızlıktan daha büyük bir sorunla karşı karşıya kalmış öğrenciler.
19 Nisan’da sınavlar öncesi fotokopi çektirmek için aynı davada tutuksuz yargılanan arkadaşıyla okula gittiklerinde bir arkadaşlarının ve onların sınıfından olmayan birkaç öğrencinin derse girdiğini gördüklerini söylüyor Çelebi. Sonrasını ise şöyle anlatıyor:
“Dersi bitirip çıkmalarını bekledik. Çıktıktan sonra sınıf arkadaşımızla aramızda bir tartışma geçti. Sonuçta sınıfça bir karar alınmıştı ve neredeyse hepimizin devamsızlığı sınırdaydı, bir kişi yüzünden en az 50 öğrenci ders tekrarı yapacaktı. Ben ve arkadaşım bu ani duygusallıkla derse giren kişiyle tartıştık. Bu tartışmaya derse giren hoca da şahit oldu. O tartışmadan hemen sonra arkadaşım eve gitmek için çıktı, ben de bir arkadaşımla kantinde çay falan içtim. Yaklaşık 1 saat sonra eve gitmek için kalktığımda sivil polisler tarafından kampüste gözaltına alındım.”
İddianamede bu tartışma öğrenciyi “tehdit ettikleri” şeklinde yer alırken, Çelebi ve Demir’in 18 Nisan’da sınıfa giderek ertesi gün dersleri boykot edeceklerini söyleyerek derse girenleri "tehdit ettikleri" söyleniyor.
Çelebi, ne ile suçlandığını bilmeden geçen üç günün sonunda “eğitim ve öğrenimin engellenmesi”, “terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek”, “terör örgütü propagandası yapmak” ve “2911 sayılı yasaya muhalefet etmek”le suçlandığını öğreniyor. Aynı gün tutuklanıyor.
“Hem de barışın konuşulduğu bu günlerde böylesi bir şok ile karşı karşıya kaldım.”
“Boykot diyorlar ama bir tek bizim sınıf dersleri ekmiş"
İddianamede “Terör örgütü propagandası” suçlamasının gerekçesi ise öğrencilerin dersi, “PKK adına yayın yaptığı” söylenen internet sitelerinde yayınlanan haberlerde yer alan, KCK yöneticilerinin çağrısına göre 19 Nisan 2011’de görülecek KCK duruşmasını protesto etmek, tutuklu ve tutuksuz yargılanan şahıslara destek vermek, YSK’nin aralarında BDP’nin de desteklediklerinin de bulunduğu milletvekili adaylarının başvurularının reddedilmesini protesto etmek kapsamında “boykot ettikleri” ve diğer öğrencileri zorla dersten çıkararak eğitim-öğrenimi engelledikleri olarak belirtiliyor.
Çelebi, KCK duruşmasından savcının söylemesiyle haberdar olduğunu, okulların ise kendisinin duruşmada olduğu 21 Nisan’da boykot edildiğini söylüyor.
“Boykot yaptığım söyleniyor ama bütün üniversite derse girmiş bir tek bizim sınıf dersleri ekmiş. Ve hatta ben tutuklandıktan sonra açık bir şekilde okulda boykot yapıldığı bilinmektedir.”
Çelebi ve arkadaşının tartıştıkları derse giren öğrencinin ve “Baykuş” adlı gizli tanığın beyanı suçlamalara dayanak olarak gösterildi. Ancak tartışmaya şahit olan öğretim elemanının öğrencilerin derse girmemek için kendisinden izin aldığını, siyasi bir tavırları olmadığını, eğitim-öğretimi engellemediklerine dair ifadesi dikkate alınmazken avukatların talebine rağmen diğer öğrencilerin beyanlarına başvurulmadı.
Kürtçe basın açıklaması, halay çekmek, anadil eylemi
İddianame’de Çelebi’nin 10 Kasım 2010’da fakülte yemekhanesinde “Yaşasın Ana Dilimiz” başlıklı etkinliğin bildirilerini dağıttığı ve üniversitede gerçekleşen ve Kürtçe basın açıklaması okunup halaylar çekilen bu etkiliğe katıldığı belirtiliyor.
Tutuklu diğer öğrenci Demir hakkında ise polis tarafından öldürülen Dicle Üniversitesi öğrencileri Aydın Erdem ile Mahsun Karaoğlan’ı anma etkinlikleri ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için okulda düzenlenen “Jin, Jiyan, Azadi” sloganlarının atıldığı ve Dicle Üniversitesi Öğrenci Derneği’nin düzenlediği etkinliklere katıldığı yazıyor.
Yargılanan diğer öğrencileri için de yer alan benzer bilgiler “terör örgütü propagandası yapmak ve örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçlarıyla ilişkilendiriliyor.
“Eğitimim engelleniyor”
Davanın 26 Şubat’ta görülen duruşmasında iki öğrenci tutuklu kaldıkları süre ve aldıkları ceza gözönüne alınarak tahliye edildi. Çelebi ve Demir haklarındaki “terör örgütünün propagandasını yapmak ve 2911 sayılı yasaya muhalefet etmek” suçlarına dair kovuşturma düşürülürken; “eğitim ve öğrenimin engellenmesi” suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun (TCK) 112/1-a maddesinden ikişer yıl altışar ay; “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” suçundan 5237 sayılı TCK 314/3 ve 220/6 maddeleri sebebiyle ise beşer yıl beşer ay 18’er gün hapis cezası aldı.
Çelebi’nin mektubu şöyle sonlanıyor:
“Şimdi soruyorum herkese; ben mi başkasının eğitimini engelledim yoksa boş bir ifadeden kaynaklı benim mi eğitimim engelleniyor ve engellenmeye devam ediyor. Suçsuz yere yaklaşık iki yıldır cezaevindeyim ve dört yıl daha burada tutulmam hem bende hem de ailemde düzetilmesi imkansız tahribatlar yaratacaktır. Umarım sesim adaleti arayanların sesine kavuşur." (BK/HK)
* Bu mektubu bianet’e Çelebi’nin bir arkadaşı ulaştırdı.