Bu sözler yıkım tehdidiyle yaşayan bir Derbentliye ait.
Sarıyer ilçesine bağlı İstinye sırtlarındaki Derbent Mahallesi'ne tebligat yapılmaksızın 16.03.2006 tarihli belediye başkanı imzalı "17.03.2006 sabahı saat 07.00'de yıkım yapılacağı" duyurulan belgeyle ve kaymakamlıktan emniyet gücü isteyen yazı üzerine Perşembe günü (23 Mart 2006) Belediye ekipleri polis eşliğinde, Derbentliler Dayanışma Derneği binasının yıkımına başlamış, kısa süre sonra bölgede toplanan ve sayıları 500'ü aşan mahalleli, Akgün Caddesi üzerinde tahta ve otomobil lastiklerinden barikat kurup yıkım ekibine direnmişti.
Panzer ve çevik kuvvetle takviye edilen polis, mahallelilere göz yaşartıcı gazla müdahale etmişti. Bölge ilköğretim öğrencilerinden bazıları, okula gittikten sonra göz yanması ve mide bulantısı nedeniyle hastaneye kaldırılmıştı.
9 yüz 60 evin yıkımına dair Belediye Başkanı Yusuf Tülün imzalı yazının ortaya çıkmasıyla başlayan gerginlik aslında uzun zaman öncesine dayanıyor. Her ne kadar Tülün "Kentsel dönüşüm kapsamında sağlık ocağı yapmak için derneği yıktık" dese de, mahalle hazine arazisi üzerine kurulu.
Üstünde yüz binlerce kişinin yaşadığı belediye, vakıf ve Hazine arazilerinin satışa çıkarılması ve trilyonlarca liralık gelir beklentisi söz konusu. Üstelik bu mahallenin bir gecede konmadığı ilk bakışta anlaşılıyor. Yedi katlı binaların olduğu mahalle için yetkililer zamanında ödenen paraları geri çevirmedikleri gibi her hizmeti götürmüşler.
Gerginlik devam ediyor
Cumartesi günü gittiğimiz Derbent Mahallesi meydanında bulunan Derbentliler Dayanışma Derneği artık yoktu. Mahallede hala büyük bir gerginlik söz konusu. Çocuklar Perşembe günü yaşadıkları şoku birbirlerine bağıra çağıra anlatıyor.
Erkekler yıkımın yapıldığı bölgede toplaşmışlar, gazetelerde çıkan haberleri yorumluyor. Bizi görünce yanlarına davet eden grup haber yapmak için geldiğimizi öğrenince tavır değiştiriyor. Gazetelerde çıkan haberler canlarını sıkmış.
"Medya bizi terörist ilan etti"
Aralarından biri "Bakın gazeteler ne demiş? 'Ellerinde molotof kokteyli var' demiş. Halbuki çektikleri fotoğrafa bakın. Mahallelinin elinde pet şişe içinde limon suyu var. Yüzünü de ıslak bezle kaplamış. Neden? Biber gazına en iyi gelen şey limon suyu. Limon suyundan molotof kokteyli olur mu? Gözümüz yanmasın diye sardığımız bezden maske olur mu? Şakın mı bunlar? Biz terörist değiliz" diyor.
"Çocuklar olumsuz etkileniyor"
Yıkım arbedesinden en çok etkilenen çocuklar olmuş. Çoğu polisin kasıtlı olarak biber gazını onlara verdiğini söylüyor. Diğer yandan da evlerini, okullarını kaybetme kaygısı yaşıyorlar. Ama en önemlisi medyanın onlara yaklaşımı. Aralarından birisiyle konuşuyoruz. 9 yaşında bir oğlan çocuğu. Yaşadıklarını şöyle aktarıyor:
"Abla benim fotoğrafım bir sürü gazetede çıktı. Belki oradan hatırlıyorsun. Sen hangi gazetedensin? Abla benim başıma gaz bombası geldi. Kafam şişti. Çok ağladım. Canım çok acıdı. Polis ağabey bana küfretti. Abla fotoğrafım ne zaman çıkar gazeteye? Arkadaşlara göstereceğim de."
"Bir oluruz diye korktular. Oysaki biz biriz"
Sonra 40 senedir Derbent'te yaşayan Poyraz ailesinin evine konuk oluyoruz. Cemal Poyraz Almanya'da çalışmış yıllarca. Derbent'te üç katlı bir apartmanı var. Çocukları mahallede doğmuş. Önce yıkılan Derbent Güzelleştirme Derneği'nden bahsediyor:
"Derbent Güzelleştirme Derneği yıkılmadan önce orada ne yaptığımızı ben açıklayayım sana. Orada dincisi, sağcısı, solcusu, orta yolcusu bir araya gelir, güzel şeyler konuşurduk. Bizim mahalleye girdin de sana selam veren olmadı mı? Tanımaya gerek yok. Bizim mahallelinin insani yönü eksilmedi daha. Eksilmesin diye uğraş veriyoruz. İşte dernekte bu birliği dayanışmayı çekemediler. Bir oluruz diye korktular. Oysaki biz biriz. Daha çok birleşeceğiz."
Güçlü devlet medyayı da yanına almış
Medyanın konuya yaklaşımından Poyraz da şikayetçi. "Devlet 'Güç, para bizde. İstediğimiz yeri satarız. İstediğimiz yeri yıkarız' diye meydan okuyor. Medyayı da almışlar yanlarına" diyor.
Poyraz ailesi uzlaşma yolunun bulunmamasından ve her gece "Ya yarın sabah yıkım ekipleri kapıya dayanırsa" diyerek kaygı duymaktan bıkmış. Poyraz yapılanların hukuk dışı olduğunu söylüyor ve elindeki belgeleri gösteriyor.
1986 yılında Turgut Özal zamanında çıkan af yasasıyla gecekondularına tapu almışlar. İstenilen parayı da taksitle ödemişler. Poyraz önce dekontunu gösteriyor sonra da tapu belgesini. Ellerinde yıkımı engelleyecek mahkeme kararı da var. Poyraz gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuracaklarını söylüyor.
"Burada gecekondu görebiliyor musunuz?" diye soruyor Poyraz. Gerçekten de Derbent mahallesi bir zamanlar öyleyse de şimdi gecekondu mahallesine benzemiyor. Geniş sokakları, otobüs durakları, camisi, okulu, elektriği, suyu, doğalgazıyla her hizmetten yararlanan bir mahalle.
"Derbent bizim kimliğimiz"
Poyraz'ın eşi Menekşe Poyraz giriyor araya: "Biz bu binaları sırtımızda çimento taşıyarak yaptık. İki nesildir buradayız. Vergilerimizi veriyoruz. Burası bizim kimliğimiz. Ya ölürüz ya öldürürüz. Başka çaresi yok."
Perşembe günü yaşanan arbedede beş kişi göz altına alınmış. 35 kişi de yaralanmış. Poyraz gözaltına alınanlardan birinin biber gazından yüzünü korumak isteyen ve bu nedenle yüzüne bez parçası takan bir genç olduğunu söylüyor ve "Komşumuzun oğlu, gözümüzün önünde alıp gittiler masumu" diyor.
"Bizde plastik mermi ne arar?"
Hastaneye kaldırılandan bazılarına plastik mermileri kendi kendilerine sıktıkları yönünde baskı uygulanmış. Poyraz "Sanki biz plastik mermilerle dolaşıyoruz. Bizde plastik mermi ne arar?" diyerek tepkileniyor.
"Dernek binasını sağlık ocağı kurmak için yıktıkları söylüyorlar ama bu yalana kimse kanmaz. Sağlık ocağının güzelini biz yaparız. Onlar binayı göz dağı vermek için yıktı. Gazetelerden öğrendik ki, Ülker şirketine satmışlar araziyi. Ülker'le kim sıkı fıkı biliyoruz. Bu halkı ayağa kaldırmasınlar"
Dernek binasının yıkıldığı gece yenisini yapmış mahalleli. Poyraz keyiflenerek anlatıyor: "Binayı tekrar yaptık, tam içine yerleşecektik ki gelip yine engel oldular. Onlar engelledikçe biz mücadele edeceğiz."
Derbentliler tek şey istiyor: Emek verdikleri evlerinin ve yaşamlarının üzerinden devletin elini çekmesi. Devlete para ödemeye razılar. Çünkü devletin gözünde gecekonducu olmaktan rahatsızlar. Çocuklarına da bırakmak istedikleri Derbent'te o kadar uzun süredir yaşıyorlar ki, artık onlar Derbentliler.(EZÖ)