Almanya’yla Türkiye arasındaki gerilim, genel seçim sürecindeki Almanya’nın gündemini belirlemeye devam ediyor.
Bir yandan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Almanya’daki Türkiye kökenli seçmenlere yönelik boykot çağrısının ardından başlayan tartışmalar sürerken, diğer yandan da yazar Doğan Akhanlı olayı nedeniyle Türkiye’nin İnterpol’den çıkarılması çağrıları medyada geniş yer buluyor.
Federal Başbakan Angela Merkel başta olmak üzere hem iktidar partilerinden, hem de muhalefetten bir çok politikacının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sert eleştirileri, iki ülke arasındaki ilişkilerin Almanya’daki seçimlerden sonra yeniden normalleşebileceği yolundaki beklentileri ortadan kaldırıyor.
Son olarak iktidar partilerinden CDU’lu bir milletvekilinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ailesine yönelik uluslararası yaptırım talebinin ardından, görevleri gereği Türkiye’yle sıkı ilişki içinde olmaları gereken iki federal bakanın kaleme aldıkları ortak bir yazı gerilimin önümüzdeki dönem daha da tırmanacağını gösteriyor.
Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ve Adalet Bakanı Heiko Maas, Der Spiegel dergisinin internet sitesinde yayınlanan “Türkiye’yle Çatışma / Erdoğan’ın kültürler savaşına Almanya’da yer yok!” başlıklı yazılarında, Almanya’daki Erdoğan yanlısı cami ve derneklerin daha sıkı bir biçimde kontrol edilmesi gerektiğini savundular.
Her ikisi de Hristiyan Demokrat Angela Merkel liderliğindeki koalisyon hükümetinin sosyal demokrat kanadından olan politikacıların yazısı şöyle başlıyor:
“Almanya’daki cami ve cemaatlerde hangi değerlerin, hangi siyasal yaklaşımların savunulduğuna tam olarak bakmalıyız. Erdoğan’ın radikalleşmesiyle Almanya’da da bir tavır değişikliği gerçekleşti. Erdoğan’dan önceki yönetimlerin laik gelenekleri yerine AKP yanlısı ve milliyetçi örgütler, dini cemaatlerin tavrını değiştirdi. Bu alanda tam olarak bilinmeyen yeni yapılar ve örgütsel ağlar ortaya çıktı. Bu örgütlerin daha şimdiden büyük bir eylemlilik gücüne sahip olduklarını ve içlerinde yer alan farklı düşüncelerin de giderek güç kaybettiğini büyük bir endişeyle gözlüyoruz. Almanya’daki Müslüman cemaatlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etkisi altına girmemesi için dikkatli olmalıyız.”
Medya eleştirisinde de bulunan bakanlar, “Devlete ait televizyonlar Almanya’da yaşayan Türkiyelilerin oturma odalarına maalesef sık sık Türkiye gerçeklerine aykırı bir manzara iletiyor. O nedenle Türkiyeli hemşerilerimizin siyasal tavırlarını oluştururken sadece Erdoğan çizgisindeki medyalara değil, çoğulcu, Avrupa medyalarına da açık olmalarını sağlamalıyız” diyorlar.
Yazılarına “Erdoğan’ın düşman-dost retoriği ve kendisine direnen insanları ‘inançsız’ ya da ‘vatan haini’ olarak suçlaması Almanya’daki demokratik kültür için bir tehlikedir” sözleriyle devam eden bakanlar, “Türk devleti”nin Almanya’daki AKP karşıtlarının takibi amaçlı yapılar oluşturduğu iddiasının da tam olarak açıklığa kavuşturulması gerektiğini savunduktan sonra şöyle diyorlar:
“Almanya’daki Müslüman cemaatler içinde bu Türkiyeli keskinliklerinin etkili olmasına karşı kendimizi savunmalıyız, bunları yargı yoluyla soruşturmalıyız. Tıpkı Türkiyeli örgütlerin ve de PKK’nin Almanya topraklarındaki kriminel, terörist ve aşırı faaliyetlerine karşı olduğu gibi.”
Bu arada Almanya’daki Türkiyelilerin bu ülkedeki siyasal çalışmalara katılımı konusuna da değinen bakanlar, demokratik ve çoğulcu toplumumuzda göçmen kökenli insanların siyasal katılımlarının büyük bir yeri vardır. Özellikle Türkiyeli göçmenlerin buradaki siyasi partilerde yer almalarını sağlamalıyız” görüşünü savunuyorlar.
Yazılarında Türkiye’de din ve devlet ayrılığının ortadan kaldırıldığını ileri süren Gabriel ve Haas, “Bu demokrasi için zehirdir” dedikten sonra şöyle devam ediyorlar:
“İnsan hakları ve anayasa gibi ortak bir temel üzerinde birlikte yaşam, günümüzde Erdoğan’ın otoriter iktidarı tarafından dini gerekçeklerle ortadan kaldırılıyor. Türkiye’de insan haklarının dinsel gerekçelere nasıl geriletildiğini yaşıyoruz.
“Bu tehlikeli ideolojiler bazı camiler aracığıyla Almanya’ya ithal edilmemelidir.
“Almanya’daki Türkiye kökenli birçok insanı yalnız bırakmamalıyız. Ülkemiz Erdoğan’ın kültürler savaşı ve propagandasına karşı bu insanları korumalıdır.
“Bu nedenle Almanya’da kimleri maddi olarak desteklediğimizi tam olarak kontrol etmeliyiz. Ülkemizde kesinlikle paralel ya da karşı toplumların oluşmasına yol açmamalıyız.
“Ayrıca Almanya’daki Erdoğan’ın devlet ağırlıklı örgütlerinden kaynaklanan tehlikeleri küçümsememeliyiz. Bu nedenle Almanya’daki demokratik Türkiyeli güçlerini desteklemeliyiz.
“Özgürlükçü demokratik devletimize yönelik yoğun tehditlere karşı tavırsız kalamayız. Bu elbette sadece Almanya için değil, tüm Avrupa için de geçerlidir.” (GK/EKN)