*Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Defne Devlet Hastanesi'nde [Fotoğraf: AA]
11 ili etkileyen Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinin üzerinden altı ay geçti.
Depremin üzerinden aylar geçti fakat bölgede etkileri hâlâ yakıcı şekilde sürüyor.
Yıkılan kentler bir taraftan yeniden ayağa kalkmaya çalışırken bir taraftan barınma, temiz su, kemirgenler, asbest gibi bir dizi yeni sorunlarla karşı karşıya kalıyor…
"6 Şubat 6 Ay" dosyamız kapsamında, deprem bölgesindeki sağlık kuruluşlarının durumunu, sağlık hizmetlerine erişimi ve sağlık emekçilerinin çalışma koşullarını tabip odalarının yetkili isimleriyle konuştuk.
TIKLAYIN - Dosya: 6 Şubat 6 Ay
Maraş Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Tiyekli, Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz, Adıyaman Tabip Odası YK üyesi ve Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi Dr. Aydın Şirin, Antep-Kilis Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Yılmaz ve Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Selahattin Menteş deprem bölgesindeki mevcut durumu bianet’e anlattı.
Maraş’ta hastanelerin durumu
6 Şubat'ta yıkımın en fazla yaşandığı kentlerin başında depremin merkez üssü Maraş geliyor.
Kentin en yüksek kapasiteye sahip hastanesi olan Necip Fazıl Şehir Hastanesi, depremde ağır hasar aldı ve kullanılamaz durumda.
Bu hastaneye bağlı ek binalardan biri çocuk hastanesi bir diğeri ise Yörük Selim Ek Binası. Her iki bina da depremde hasar görmedi. Kentin sağlık hizmetleri bu iki binada ve kısmen Sütçü İmam Tıp Fakültesi’nde karşılanıyor.
Ayrıca şehir merkezindeki iki büyük özel hastane ve çok sayıda Aile Sağlığı Merkezi (ASM) yıkıldı ya da kullanılamaz hale geldi.
İlçelerde ise hastaneler hizmet veriyor ancak mevcut durumda tüm sağlık hizmetlerini karşılamıyor.
Altı ay geçmesine rağmen kentte ameliyatlar yapılamıyor, acil durumlar dışında birçok sağlık sorunu için hastalar başka kentlere sevk ediliyor.
Maraş: Kamu hastanelerinin deprem sonrası durumları: Sütçü İmam Tıp Fak.: az hasarlı/çalışıyor Necip Fazıl Şehir Has.: Ağır hasarlı/acil servis çalışıyor Yörük Selim Has.: Az hasar/ çalışıyor Kadın Doğum Çocuk Has.: Az hasarlı/ çalışıyor Çağlayancerit Devlet Has: Az hasar/çalışıyor Andırın Dev. Has.: Az hasar/çalışıyor Göksun Dev. Hast: Az hasarlı/acil ve poliklinik Pazarcık Dev. Has: Az hasarlı/acil ve poliklinik Elbistan Dev.: Hasarsız/çalışıyor Türkoğlu Dev. Has.: Ağır hasarlı/İlçe SM binasında acil- poliklinik Afşin Dev. Has.: Ağır-orta hasarlı/acil ve poliklinik Ekinözü Entegre Dev. Has.: Ağır hasar/acil poliklinik Nurhak Entegre Dev. Has.: Ağır hasar/sahra çadır has. Acil Özel Hastaneler: Megapark Has./ Ağır hasar ( yıkıldı) Vatan Has.: Ağır hasar ( yıkıldı) Maraşlife Has.: Hafif hasarlı/çalışıyor Markasi Has: Hafif hasarlı/çalışıyor Sular Akademi Has.: Hafif hasarlı/çalışıyor Uğur Göz Has.: Hafif hasarlı/çalışıyor | |
Tiyekli: Acilen yeni bir hastane yapılmalı
Maraş Tabip Odası Başkanı Dr. Lütfi Tiyekli, kentteki durumun aciliyetini, “Kahramanmaraş’a acil yeni bir hastane yapılması gerekiyor, bu hastane inşa edilene kadar da Hatay’da olduğu gibi acil durum hastanesi yapılarak sağlık hizmeti sürdürülmesi gerekiyor” sözleriyle anlatıyor:
“Şehir Hastanesi 600 yataklı bir hastaneydi, bu devre dışı kalınca şimdi tüm tedaviler 150 yataklı Yörük Selim’de yapılıyor. Bu durum ciddi bir sorun oluşturmaya başladı. Yörük Selim’de yeteri kadar poliklinik yapacak, hasta yatıracak ya da ameliyat yapacak alan yok. Mesela şu an Kahramanraş’ta anjiyo yapılamıyor, bu durumdaki hastaların çoğu sevk ediliyor.
Ayrıca bazı ilçelerde de sorun devam ediyor. Mesela; Türkoğlu Devlet Hastanesi ağır hasarlı, ilçe sağlık binasında hizmet vermeye çalışıyor.
“Çağlayancerit ve Elbistan devlet hastaneleri sağlam. Pazarcık Devlet Hastanesi’nde hasar vardı, giderildi ve şu an hizmet veriyor. Afşin ve Göksun devlet hastaneleri de hizmet veriyor. Bunların dışında yıkılan aile sağlığı merkezleri de var.
Yine yıkılan aile sağlığı merkezleri hâlâ yapılmadı, kış gelmeden prefabrikler tahsis edilmesi gerekiyor ama kadar zaman geçti hiçbir adım atılmadı.”
En önemli sorun hava kirliği ve içme suyu
Dr. Tiyekli, sağlık hizmetinde yaşanan sorunların yanı sıra halk sağlığını tehdit eden sorunlara da değiniyor.
Maraş’ın en önemli ve öncelikli sorunlarının başında hava kirliliği ve içme suyu sorununun geldiğini söylüyor:
“Depremden ağır hasar alan binaların yıkım işlemi devam ediyor ve binalar yıkılırken yerinde ayrıştırma yapılıyor. Bu binaların çevresinde insanlar yaşıyor ve yıkım yaparken çevreye ciddi bir toz bırakıyorlar. Bu tozun içinde silikat, asbest ve başka birçok zararlı madde var.
Dr. Lütfi Tiyekli |
“Bu kirlilik kısa vadede solunum yolu hastalıklarına neden oluyor ancak uzun vadede akciğer kanserine neden oluyor. Dün yapılan binalar denetlenmedi ve bugün depremde on binlerce insanı kaybettik. Bugün yıkımları denetlemiyoruz, yarın da kanserden binlerce insanı kaybedeceğiz.
“Ayrıştırma işleminin insanların yaşam alanlarından uzak bir bölgede yapılması gerekiyor ama bu yapılmıyor ve denetlenmiyor. Yıkım bölgesindeki insanlar gerekirse geçici bir süre için taşınmalı. Göstermelik sulama değil, tozu yere indirecek şekilde sulama yapılması gerekiyor.
“Ayrıca Kahramanmaraş’ta içme suyu temininde de büyük bir sorun var. İçme suyu temin edilen Ayvalı Barajı kuruma derecesinde. Şu an derin kuyular açılarak içme suyu sağlanmaya çalışılıyor ama açılan kuyular moloz döküm alanına çok yakın.
“Molozlar içme suyu kaynaklarına uzak yerlere dökülmeli. Molozların içindeki atıkların içme suyuna karışmasının engellenmesi gerekiyor.
“Şu an bulaşıcı hastalıklarda bir kümeleme yok ama solunum sistemi hastalıklarında artış var. Yaz mevsiminde bu kadar artış varsa kışın durum daha vahim boyuta gelecek demektir.
“Ayrıca günlük ihtiyaçlar için kullanılan suda da kesintiler yaşanıyor. Belediyenin tek başına bu soruna çözüm olması mümkün değil, destek verilmeli.”
Sağlık çalışanlarının sorunları
Sağlık çalışanlarının büyük bir kısmının kentten göç ettiğini belirten Dr. Tiyekli, nedenini ise şöyle açıklıyor: "Kahramanmaraş'ın yüzde 65'i yıkıldı, ciddi bir barınma sorunu var. Evi yıkılan insanlar arasında hekimler ve sağlık çalışanları da var.
"İnsanlar barınma sorunu yaşıyor, ev kiraları da çok yükseldi ve ev bulunmuyor. Ciddi bir destekleme de yapılmadı. Belirsizlikler çok fazla, yarın ne olacağını kimse bilemiyor ve kaygılardan kaynaklı sağlık çalışanlarının büyük bir kısmı Kahramanmaraş’tan gitmeye çalışıyor. En büyük sorun da hekimlerde yaşanıyor. Hem özel sektördeki hem de kamudaki hekimler kentten ayrılmak istiyor.
"Ayrıca aile sağlığı merkezlerinde nüfusa dayalı bir sistem var. Devlet, altı aylığına 1 Ocak’taki maaşları vereceğini söyledi ancak bu düzenleme 6 Ağustos’a kadardı ve sona erdi. ASM'deki hekimler kayıtlı olan kişi sayısı kadar ücret alıyor. Mesela bazı mahalleler yok oldu, orada çalışan hekimin artık hastası yok. Mevcut düzenleme ile sorunları çözemeyiz, özel bir düzenlemeye ihtiyacımız var. Aksi halde buradaki hekimler de gidecekler."
Hatay: Doğum dahi yapılamıyor
Yıkımın en fazla olduğu illerin başında Hatay geliyor. Can kaybının da oldukça yüksek olduğu kentte, 63'ü hekim olmak üzere 600’e yakın sağlık çalışanı hayatını kaybetti.
Şehirde hastaneler de büyük zarar gördü. Bazı hastaneler ağır hasar alırken bazıları ise tamamen yıkıldı.
Hatay’da deprem öncesinde aktif çalışan 10 özel hastaneden 6’sı tamamen yıkıldı.
Antakya ve İskenderun devlet hastanelerinin bazı binaları yıkılırken, 101 milyon liraya mal olan 750 yataklı Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi kullanılamaz hale geldi ve hakkında yıkım kararı verilmesi muhtemel.
Samandağ, Yayladağı, Altınözü, Kırıkhan, Belen, Dörtyol, Reyhanlı, Arsuz ve İskenderun ilçelerindeki devlet hastaneleri aktif durumda fakat poliklinik düzeyinde hizmet veriyor. Hassa ve Kumlu devlet hastaneleri de çalışıyor ancak bu hastanelerde uzman hekim bulunmuyor.
Kentte anjiyo, doğum, ameliyatlar yapılamıyor, yani yatarak hasta tedavi edilmiyor, yoğun bakım hizmeti yok. Daha çok hastaların ayakta tedavisi yapılıyor.
Basit ameliyat gereken hastaların bir kısmı İskenderun, Dörtyol veya çevre illere sevk ediliyor.
Şu an kentte dört tıbbi onkolog var. Dörtyol'da iki, İskenderun Devlet Hastanesi ve bir özel hastanede birer onkolog var. Ancak bu dört hekim yakın çevrelere, yani Hatay’ın kuzey ilçelerine hizmet veriyor.
Belen, Arsuz, İskenderun, Payas, Erzin ve Dörtyol ilçeleri dışında kalan hastalar, hekime doğrudan erişemiyorlar.
Diğer dokuz ilçedeki hastalar, İskenderun’a veya Dörtyol’a gidiyorlar ve eğer sıra bulup tedavilerini sürdüremezlerse çevre illere, hatta İstanbul, Ankara’ya kadar gitmek zorunda kalıyorlar.
Yılmaz: Sorunlar gün geçtikçe büyüyor
Dr. Sevdar Yılmaz |
Hatay Tabip Odası Dr. Sevdar Yılmaz, kentteki sağlık hizmeti ve sağlık sorunlarının gün geçtikçe azalmak yerine arttığına vurgu yapıyor. Dr. Yılmaz, kenttin sorunlarını başlıklar halinde şöyle sıraladı:
“Birinci basamak sağlık sistemi tökezledi. ASM’lere kayıtlı kişilerin çok büyük oranı yer değiştirdi ve gebe ve aşı takipleri doğal olarak yapılamadı. Sanırım Sağlık Bakanlığı bu duruma da çok öncelik vermedi.
“Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için yapılan aşılar uzunca bir süre yapılamadı, düşük oranda kaldı. Şubat ayında yüzde 90 olan aşılar, mart, nisan, mayıs ve hatta haziran ayında yüzde 50’nin altında kaldı. Sağlık Bakanlığı üç hafta önce çadır kentleri, köyleri tek tek gezmeye başladı ancak şimdi aşı ve gebe takipleri yapıyor. Bir gelişme oldu ama devam eden sağlık sorunları var.
“Salgın hastalıkların yaşanmaması için Hatay Tabip Odası, SES ve Türk Tabipleri Birliği’nin oluşturduğu koordinasyon da ciddi eğitimler yaptı. Köyleri geziyoruz, klor ölçümleri yapıyoruz, suların içilip içilmeyeceğine dair tetkikler yapıyoruz. Aylardır klor tabletleri dağıtıyoruz, suyun nasıl dezenfekte edileceğini anlatıyoruz.
"Molozlar yaşam alanlarına dökülüyor"
“Kemirgenler hâlâ sorun, çünkü onların beslenme alanı ortadan kalkmış değil. Nüfusları ciddi bir düzeye ulaşmış durumda ancak kemirgenlerden kaynaklı bir salgın hastalık durumu henüz ortaya çıkmadı.
“Önemli sorunlarımızın başında içme suyu geliyor, şebeke suyu hala kullanılamıyor. Ayrıca binaların yıkımı bütün şiddetiyle devam ediyor. Yıkım sırasında toz kalkmaması için su, taşıma sırasında da branda kullanılmıyor.
"Asbest çevreye yayılıyor ve molozları döktükleri yerler de yaşam ve tarım alanlarına yakın. Hatta dökülen yerlerde rüzgar hesaplanmadan döküm yapılıyor ve tozlar, insanların yaşadığı bölgeye doğru gidiyor. Altı ay geçmesine rağmen bunlar hesaplanmadı. Yetkililere bunu dile getiriyoruz ama sonuç alamıyoruz.
“Ayrıştırma yerinde yapılıyor. Sebep olacağı sağlık sorunlarını bildiklerini söylüyorlar ancak ‘acelemiz var, molozları kaldırıp binaların yapımına geçmek istiyoruz’ diyorlar. Vahşi bir yıkım yapılıyor, halk sağlığı göz önünde bulundurulmuyor. Antakya, Altınözü, Samandağ, Defne buralar sürekli beyaz bir kir bulutunun altında.”
"Sağlık çalışanları ve hekimler gitmek istiyor"
Dr. Yılmaz, kentte görev yapan sağlık çalışanlarının ve hekimlerin yaşadıklarına değiniyor ve sorunların her geçen gün katlandığını vurguluyor:
“Sağlık çalışanlarının mevcut sorunları çözülmediği gibi yeni sorunlar ortaya çıkıyor. Mesela, Samandağ Devlet Hastanesi'nde sürekli bir mobbing gündeme geliyor. Hekim ve sağlık çalışanı arkadaşlarımız burada çalışmak istemiyorlar. Bununla ilgili görüşmeler yapsak da sorun çözülmüyor.
“Barınma sorunu başından beridir devam ediyor ve çözüm üretilmeyen sorunların başında geliyor. Eğitim konusu da netleşmediği için halk gibi sağlık çalışanları ve hekimler de gitmek istiyorlar. Öğretmenlerin birçoğu tayin aldı, eğitimin nasıl devam edeceği belirsiz, üstüne diğer sorunlar da eklenince sağlık emekçileri de Hatay’da kalmak istemiyor.
“Sağlık Bakanlığı, her yıl haziran ayında iller arası hekim kurası açar. Mesela Ankara’da çalışıyorsunuz, Hatay’da kendi branşınız ile ilgili kura açıldı, başvuruyorsunuz ve tayin isteyebiliyorsunuz. Bu sene Hatay’ın tamamında 73 kadro açıldı. 63’ü uzman hekim kadrosu, 10’u ise pratisyen hekim kadrosu. Sadece 6 kişi başvurdu; 4’ü uzman hekim, 2’si pratisyen hekim ve gelip gelmeyecekleri de belli değil. Diğer yandan 60’a yakın hekim de tayin istedi ve buradan gidecekler.
"Hekim kadrosu açıldı, başvuru yapılmadı"
“Mesela çok konuşulan Defne Devlet Hastanesi’nde 17’si uzman, 3’ü pratisyen hekim kadrosu açıldı ama kimse başvuru yapmadı. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İskenderun Devlet Hastanesi’nde de kadro açıldı ve buralara da başvuran olmadı. Yine Mustafa Kemal Üniversitesi’nde birçok branş kapandı. Defne Devlet Hastanesi’nin kadrolu hekimleri hala yok, hekimler dışarıdan geliyor.
"Burada görev yapan sağlık emekçilerinin büyük bir kısmının ailesi şehir dışında yaşıyor, gidip gelmek durumunda kalıyorlar. Yani masrafları fazlasıyla katlanmış durumda. Bu nedenle ek ödeme artırılmalı veya tavandan ödeme yapılması gerekiyor ki burası hekimsiz kalmasın. Aksi halde önümüzdeki süreçlerde ciddi şekilde hekim sıkıntısı yaşayacağız.”
*Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi [Fotoğraf: Vecih Cuzdan] |
Adıyaman: Tam kapasite bir hizmet yok
Adıyaman’da Sağlık Bakanlığı ile üniversite aynı hastaneyi kullanıyor. Tüm hastalara 400 yataklı bu afili hastane bakıyor.
Depremde doğum ve çocuk hastanesi ağır hasar aldı ve şu an hizmet vermiyor. Çocuk ve doğum da afili hastanede hizmet veriyor.
Ayrıca diş hekimliği fakültesi de ağır hasarlı binalar arasında. Yanı sıra merkezde yedi aile sağlığı merkezi ağır hasarlı veya yıkılmış olduğu için kullanılmıyor.
Dr. Aydın Şirin |
Şirin: Hastane şehrin ihtiyacını karşılamıyor
Adıyaman Tabip Odası YK üyesi ve aynı zamanda TTB Merkez Konseyi üyesi olan Dr. Aydın Şirin, kentteki sağlık hizmetinin tam kapasiteyle sürdürülemediğine vurgu yapıyor ve hastanelerin şehrin ihtiyacını karşılayamadığını söylüyor:
“Çocuk kliniği ve yeni doğan ünitesi az, bu bölümlerde tam kapasite bir hizmet yok, riskli hastalar çevre illere sevk ediliyor. Diğer bölümlerde de komplike ameliyatlar yapılamıyor ve dışarıya sevk ediliyor. Daha basit ameliyatlar ve tedaviler yapılıyor. Mesela onkoloji bölümü hizmet veriyor ama orada da bir takım tedaviler uzun süreye yayılıyor, çünkü hastane şehrin ihtiyacını karşılamıyor."
Adıyaman'da da asbest tehdidi
Dr. Şirin, Hatay ve Maraş’ta olduğu gibi Adıyaman’da da asbestin halk sağlığını ciddi şekilde tehdit ettiğini belirtiyor. Yaşanan halk sağlığı sorunlarını şöyle anlatıyor:
“Bir binanın yıkımı belki birkaç saatte bitiyor fakat ayrıştırma işlemi yerinde yapılıyor ve bu birkaç gün sürüyor. Ortaya korkunç bir toz çıkıyor ve şehrin üstünde toz bulutları oluşturuyor. Şehir merkezinde maskesiz gezmek mümkün olmuyor.
“Bir diğer önemli sorunumuz da şebeke suları. Şebeke suyu içmek uygun değil. Ayrıca bazı yerlerde kızamık, ishal ve uyuz vakaları ortaya çıktı. Uyuz da oldukça dirençli kolay kolay geçmiyor.”
Fotoğraf: Anadolu Ajansı |
Adana: Hatay'ın yükünü taşıyor
Depremden etkilenen ancak yıkımın az olduğu kentlerden biri Adana. Ancak her ne kadar yıkım büyük olmasa da depremin sonuçları, özellikle sağlık alanından doğru kentte oldukça derin hissedildi.
Seyhan Devlet Hastanesi'ne bağlı Meydan Çocuk Hastanesi depremde ağır hasar gördü ve hizmet veremez hale geldi.
20 Şubat depremlerinde ise Adana’nın en büyük hastanesi Balcalı hasar gördü. Balcalı Hastanesi için 'orta hasarlı' denilerek onarım kararı alındı ve şu an hastanede hizmet verilmiyor.
Bu iki hastane dışındaki hastaneler ise hizmet vermeye devam ediyor.
Ancak diğer deprem bölgelerinin, özellikle komşu kent Hatay’ın yükünü taşıması nedeniyle Adana’da sağlık sisteminde yaşanan tıkanıklık altı aydır devam ediyor.
Menteş: İki yıl sonrasına ameliyat tarihi veriliyor
Dr. Selahattin Menteş |
Adana Tabip Odası Başkanı Dr. Selahattin Menteş, kentteki durumun yakıcılığını, “Adana’da Şehir Hastanesi ve bazı büyük hastanelerimizde neredeyse yatacak yatak yok. Ameliyatlarımız erteleniyor, çok büyük bir yoğunluk var. Bazı branşlarda iki yıl sonrasına ameliyat tarihi veriliyor” sözleriyle anlatıyor.
Dr. Menteş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zaten pandemi sürecinden çıkmıştık ve bu süreçte tedavisi ertelenen hastalarımız nedeniyle bir yığılma vardı. Sağlık sisteminin kendisinden kaynaklı sorunlar da yaşanıyordu. Üstüne deprem olunca Adana’da sağlık sistemi durma noktasına geldi.
“Yoğun bakımlarda ciddi sorunumuz var. Adana’nın en büyük yoğun bakım kapasitesine sahip özel hastanesi kapandı ve el değiştirdi. Şu an yoğun bakım ihtiyacı olan hastalara hastane arıyoruz.
“Ameliyatlar erteleniyor. Özellikle plastik cerrahi ve kulak buran boğaz bölümlerinde tıkanıklık var. Beyin cerrahisi ve genel cerrahideki ameliyatlar için de üç aydan öncesine tarih verilemiyor.
“Hatay’ın sağlık ihtiyacını da Adana’na karşılıyor. Hatay’da ameliyatlar yapılamıyor, sezaryen doğum dahi yapılamıyor, tüm bunların yükü Adana’da.
"Bölümlerde hekim sayımız düştü"
“Altı ay geçti, Balcalı Hastanesi’nde bir çalışma yapılmadı. Hal böyle olunca sorunlar gün geçtikçe büyüyor. Bazı bölümlerde hekim sayımız düştü, özellikle çocuk nöroloji, çocuk endokrin alerji, erişkin alerji gibi bölümlerde doktor sayısı çok az ve neredeyse randevu bulmanız imkansız.
“Bütün bu sorunlar sağlık emekçilerinin iş yükünü de arttırdı. Artık dayanılmaz ve çalışamaz hale gelmiş durumdalar. Üstelik hekimler ve sağlık emekçileri de depremzede ve arkadaşlarımızın büyük bir kısmı depremde hasar gören bölgede yaşıyordu. Şu an çok büyük bir sayıda hekim ve sağlık emekçisi barınma sorunu yaşıyor.
“Ayrıca bu deprem bölgesine ek atamalar yapıldı ama barınma sorunu çözülmüyor. ‘Ben atadım, başınızın çaresine bakın’ deniliyor. Böyle devam ederse ve sağlık alanındaki sorunlar bir an önce çözülmezse büyük bir krize neden olacak.”
Fotoğraf: Anadolu Ajansı |
Antep'te sağlıkçılar hâlâ barınma sorunu yaşıyor
Depremin etkilediği kentler arasında yer alan Antep’te, en büyük yıkım İslahiye ve Nurdağı ilçelerinde yaşandı. Antep merkezde ise toplam 24 bina yıkıldı.
Depremin etkisi Antep’te diğer kentlerdeki gibi hissedilmese de hastaneler ciddi zarar gördü.
Kent merkezinde bulunan Ersin Arslan Eğitim ve Araştırma Hastanesi ağır hasar aldı ve şu an kullanılamıyor.
Az hasar gören Mücahitler Hastanesi, 25 Aralık Devlet Hastanesi, Abdülkadir Yüksel Devlet Hastanesi de çalışmaya devam ediyor. Ayrıca merkezde bulunan bir ASM de depremde ağır hasar gördü ve kullanılamaz duruma geldi.
Kentteki özel hastaneler ise depremi hasarsız atlattı.
Antep'e komşu Kilis'teki Prof. Dr. Alaeddin Yavaşça Devlet Hastanesi de bölgede yoğun hizmet veren hastaneler arasında yer alıyor.
Yılmaz: Hekimler hastanede kalıyor
Dr. Mehmet Yılmaz |
Antep-Kilis Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Yılmaz, diğer deprem bölgeleriyle kıyaslanamayacak şekilde olsa da Antep’te sorunların yaşandığını söylüyor:
“Deprem bölgesi Nurdağı ve İslahiye’de hastanelerin ayakta kalması çok büyük bir avantaj, ağır vakalar söz konusu olmadığı sürece her iki ilçede de sağlık hizmeti devam ediyor.
“Nurdağı Devlet Hastanesi ağır hasar aldı ancak onarım yapıldığı belirtildi ve şu an kullanılıyor. İslahiye Devlet Hastanesi'ne az hasarlı raporu verildi ve burası da kullanılıyor.
“Hastanelerde sorun yok ama deprem döneminde barınma, duş ve beslenme sağlık çalışanları için büyük bir sorundu. Haziran ayına kadar da devam etti. Barınma yerleriyle ilgili sorunlar hâlâ devam ediyor. Nurdağı’nda hiç konut yok. Konutların büyük kısmı yıkık, birçok hekim ve sağlık çalışanı sabah gidip akşam dönmek zorunda kalıyor.
“İslahiye’de ise hastane bahçesine konteyner yapıldı fakat sadece sağlık çalışanları kullanıyor. Bunu hekimler için de talep ettik yapılacağı söylendi fakat henüz bir adım atılmadı. Hekimler hâlâ hastane içinde kalıyor ve bu durum kaygı yaratıyor."
Dr. Yılmaz, Antep’te deprem sonrası ciddi sağlık problemleriyle karşılaşılmadığını ancak İslahiye ve Nurdağı’nda kızamık, uyuz, bit vakalarının oldukça sık görüldüğünü vurguluyor:
“Konteyner kentlerde hijyen büyük bir sorun bu nedenle görülen bir vaka hızla yayılabiliyor. Fakat halk sağlığı uzmanları ilçede de ciddi çalışma yürütüyor ve vakalar salgına dönüşmeden müdahale ediliyor.”
Malatya'da hastaneler hasarsız
1237 kişinin hayatını kaybettiği, 46 bin binanın yıkık, acil yıkılacak ve ağır hasarlı olarak kayıtlara geçtiği Malatya'da, en son yapılan incelemelerde hastanelerin tamamı için hafif hasar veya hasarsız raporları verildi.
Bölge illerinden de sevkler alan İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi de depremde hasar almadı. Polikliniklerin açık olduğu hastane, tam kapasite hizmet vermeye devam ediyor.
TTB raporunda sağlık çalışanlarının psikolojik sorunlarıTürk Tabipleri Birliği'nin 6. ay raporunda sağlık çalışanlarının yaşadığı psikolojik sorunlara da yer verildi. Raporda şu ifadelere yer verildi: "İnceleme yapılan illerde, hangi basamak olursa olsun, tüm sağlık emekçileri, intörnler, tıp öğrencileri ve sağlık yöneticileri belirsizlikler içinde, oldukça yorgun ve tükenme eşiğine gelmiş durumdalar. Sağlıkçılar 'hafif hasarlı' tespit edilen binalarda çalışırken tedirginler, güven duymuyorlar. Adıyaman'da psikososyal risklerin yoğun olduğu gözlemlendi. Sahada sağlık çalışanları sıklıkla şunları söylediler: "Yöneticiler, sağlık çalışanlarının depremzede olduğunu unuttular. O zamanki kaos olmasa da 6. ayda da barınma sorunları sürüyor, çalışma ortam ve koşullarımız güvenli ve sağlıklı değil, koordinasyonsuzluk, yoğun çalışma, hakkaniyet ve yönetimsel sorunlar sürüyor ve bu sorunların bu haliyle çözüleceğine inanmıyoruz. Tükendik; kimse bizi duymuyor, görmüyor. Herkes kendi çözümünü bulmaya çalışıyor. Hekimler ve sağlık çalışanlarında genel bir yorgunluk hali ve gitme isteği gözlemlendi. Çoğu sağlık çalışanı depremin ilk iki haftasına eve gidemediğini, uykusuz kaldığı ya da bulduğu herhangi bir yere uzanarak dinlenmeye çalıştığını, o günlerin etkisinin ve korkusunun hâlâ sürdüğü ifade edildi. Yöneticiler tarafından sorunlarının dikkate alınmadığı ve çözüme yönelik adım atılması konusunda güvensizlik yaşanması ciddi bir motivasyon sorunu yaratıyor. Tayin süreçleri, yaşanacak yerin belirlenmesi, düzen kurulabilmesi noktasında ciddi belirsizlikler yaşanıyor. | |
(RT)