Konrad Adenauer Vakfı, Türk Demokrasi Vakfı ve Arı Hareketi işbirliğiyle düzenlenen "Devlet ve Sivil Toplum Bağlamında Halk Katılımcılığı ve Sivil Toplum Kuruluşları" sempozyumunda bugün de (Cuma) Erzincan ve Marmara depremlerinin ardından, sivil toplum hareketlerinin kazandığı ivme tartışıldı.
17 Ağustos depreminin ardından sivil toplum alanında yaşanan yükselişi değerlendiren gazeteci Ümit Kıvanç , devlet güçlerinin depreme müdahale etmekte yetersiz kalmasının sivil insiyatifi harekete geçirdiğini söyledi:
"Türkiye'de 80'li yıllardan sonra devletçe kamusal alandan uzaklaştırılan vatandaşlar, deprem sayesinde, devletin bulunmadığı bir alanda harekete geçme fırsatı buldular. Depremin ilk iki günü devlet ortada yoktu. İnsanlar harekete geçtiklerinde devletçe cezalandırılmayacak, devletle birlikte hareket edebileceklerdi. Böylece ilk kez sivil girişimciler ortaya çıktı . Sivil toplum şahlanmadı, ancak insanlar, kamusal alana dahil olabileceklerini geçici bir süre için de olsa farkettiler."
"Devlet görevlileri insiyatif kullanamıyor"
Deprem sayesinde devlet görevlilerinin "inisiyatif kullanma" konusundaki yetersizliklerinin ortaya çıktığını da anlatan Kıvanç, "Orada devlet görevlilerinin korku dolu olduğunu gördük. Varolan prosedürler afet durumunda geçerliliğini yitirdi. Eğer inisiyatif geliştiren, prosedürleri yıkan devlet görevlileri olmasaydı hiç birşey yapamazdık" dedi.
"Halkın demokrasiyle işi yok"
Toplantıda, 1992 yılında yaşanan Erzincan depremiyle ilgili deneyimlerini anlatan Merkez Valisi Recep Yazıcıoğlu da devlet organlarının işleyişini ve dernekler yasasını eleştirdiği konuşmasında, sivil toplum temsilcilerini de sert bir dille suçladı .
Yazıcıoğlu, Erzincan depreminin ardından bölgeye gönderilen yardımların pek çoğunun örgütsüzlük nedeniyle değerlendirilemediğini belirtti ve başvurdukları sivil toplum temsilcilerinin çalışmalara katılmamasından yakındı.
Yazıcıoğlu, "Sadece demokratik devletler, sivil toplum kuruluşlarıyla çalışır. Demek ki, sorun bürokratik devletten demokratik devlete geçiştir. Bu süreçte halkımıza çok iş düşüyor, ama onların da demokrasiyle işi yok" diye konuştu.
"İnisiyatif kullanan devlet görevlisi yargılanır"
Depremin ardından, valilik yetkisini kullanarak 10 bin dolarlık yatırım yaptıklarını anlatan Yazıcıoğlu şunları söyledi:
"İş yapabilmek için yatırım yaptım. Bölgenin kalkınması için Doğa Sporları Derneği'ne yardım ettim. Ama bu derneğin kamu yararına çalışmadığı gerekçesiyle yargılanıyorum . Uyanıklık yaptığımı iddia ediyorlar. Oysa ben uyanıklık yapmadım, sadece inisiyatif kullandım . Yeni dernekler yasasında, kamu görevlilerinin inisiyatif kullanmasına imkan veren düzenlemeler var. Ben diyorum ki, bu adamların hepsi yargılanacak."
"Derneğimiz polis tarafından basıldı"
Toplantıya AKUT adına katılan Dr. Yıldırım Güngör , 26 Ocak'da yaşanan deprem felaketinin ardından Hindistan'a gittiklerini ve bu nedenle denetime tabi tutulduklarını anlatarak, "Biz orada Türkiye'yi temsil ettik. Ancak derneğimiz iki kere dernekler masası ekipleri tarafından basıldı . Denetime tabi tutulduk" dedi.
"Mesai bitti!"
Depremden hemen sonra, enkaz başında karşılaştıkları güçlükleri dile getiren Güngör , kurtarma çalışmaları sırasında mesai saati bittiği gerekçesiyle enkazdaki çalışmaları durduran devlet görevlileriyle karşılaştıklarını, buruk bir gülümsemeyle anlattı. Bir türlü organize olamayan ve inisiyatif kullanmak yerine, kurtarma ekiplerinin harekete geçmesini engelleyen bürokatları eleştirdi.
AKUT'un 3 yılı aşkın süredir faaliyet gösteren bir dernek olmasına rağmen Marmara depreminden sonra adını duyurduğunu anımsatan Güngör şunları söyledi:
"Depremin ardından kahraman ilan edildik. Ardından sivil toplum ve kurtarma ekibi modası çıktı. Şu anda binden fazla kurtarma ekibi var. Ancak, bu örgütlerin çoğu bilgisiz ve yetersiz . Bu örgütler nedeniyle trilyonlarca liralık kurtarma araçları piyasası oluştu. İnsana yatırım yapmak yerine gösterişe önem veriliyor."