Tarih ve halk affetmez ve unutmaz... Elverdiler militarizmin bataklığında bir kez, bir tek kez sahte bir şaşaa ile öte yakaya gönderilecektir. 6 Mayıslarda ise Denizleri hep, özgürlük, âşığı, yürekleri sevgi ve dayanışma duygusuyla dolu binler anacaktır...
Sabahın köründe çalışmak için bilgisayarımın başına oturduğumda, Ali Elverdi'nin öldüğünü öğrendim.
Ne kin... ne nefret... ne iyi olmuş gebermiş gitmiş gibi duygular kabardı bende.
Duygusuzdum... Sadece anılar canlandı...
İdam cezası vererek kalemini kırdığı dördüncü gençtim. Üstündekiler sessiz kalsaydı sadece ben değil, yaş ortalaması 22 olan, 18 genç de idam edilecekti.
Sevgili yoldaşım Hüseyin İnan'la birlik idam kararı okunurken, Elverdi'nin yüzüne bakıyorum. Kıpkırmızı, ter içinde, telaşeli ve korkak bir yüz.
Yüzümüze bakamıyor... Korkuyor mu? Belki... Ama üzülmediği her halinden belli...
Hüseyin'in yüzüne, dede İnan'ın yüzüne bakıyorum sonra... Bu resim arşivlerde, gazete köşelerindedir hâlâ... Muzip bir gülümseme var yüzünde...
Bu kararı vereceğinizi biliyorduk, umurumuzda bile değil diyen bir gülümseyiş onunkisi...
Hâkim değildi Ali Elverdi, ipimizi kendisi çekmeye aday bir cellattı...
Bağırıp çağıran, sloganlar atan bizleri anlamıyordu, anlamaya da çalışmıyordu hiçbir zaman. Taşlaşmış, duygusuz bir yürekti taşıdığı, adım gibi biliyorum.
Ne ülke sevgisi, ne halk sevgisi, ne ütopyaya bağlılık gibi duyguları vardı.
Gencecik insanların canları pahasına ütopyalarından vazgeçmemesini, pişman olup aman dilememesini bir türlü anlamıyordu.
Sadece o mu? Başındaki generaller de...
Canlı bir sinema sahnesi gibi hâlâ gözümün önündedir. Mahkemenin başladığı gün, biz 18 genç: "Kahrolsun Amerika, Yaşasın sosyalizm," diye slogan atarken, askerlerin dipçiklemesi ile yetinmeyen Faik Türün askerleri yarıp gelmiş, tekme tokat bizlere girişmiş, ağzından tükürükler saçarak, evet tükürükler saçarak ... gördüm o sahneyi çünkü böyle anlarda hep detaylara bakarım... "Hâlâ mı sosyalizm!!!" diye bar bar bağırıyordu.
Ne konuşmalarımız, ne coşkumuz, ne sevgimiz, hiç ilgilendirmiyordu, tepede ter içinde oturan Ali Elverdi'yi... Onu tek mutlu kılan bağırıp çağırdığında, askerelerin 'Hazır ola geçmesi', 'tir tir titremesiydi' sadece... O sadece otoritesini kullanabildiğinde, o sadece insanlar üzerinde korku yaratabildiği anlar mesuttu.
Biz gencecik yüreklerimizle anlıyorduk onu, faşizmle ilgili o yaşta pek çok kitap okumuştuk.
Kışla talimatnamelerinden başka bir şey okumamış olan Elverdi'nin bizi anlaması elbet olanaksızdı...
Cenazesi, devlet töreniyle kaldırılacakmış... Ona layık olan da budur. Militarizmin en kanlı, en cırtlak renkleri ve sesleriyle uğurlanacak öte yakaya...
Yaptığı 'hırsızlıkları' anlatan; darbe yapmaya çalışıp da beceremeyen, birbirini ihbar eden cezaevindeki Ali Elverdiler çok üzüleceklerdir.
Keşke savcı bu omuzlarında bol yıldız, bol ay taşıyan bu tutukluları bir günlük serbest bıraksa da, onlar da, 'silah arkadaşları!'bu zorba için son görevlerini yerine getirebilse...
Tarih ve halk affetmez ve unutmaz... Elverdiler militarizmin bataklığında bir kez, bir tek kez sahte bir şaşaa ile öte yakaya gönderilecektir.
6 Mayıslarda ise Denizleri hep, özgürlük, aşığı, yürekleri sevgi ve dayanışma duygusuyla dolu binler anacaktır... Buna adım gibi eminim. (BB)
Ali Elverdi kimdir?
1924 yılında Bursa'nın Mustafakemalpaşa ilçesinde doğan Ali Elverdi, liseyi bitirdikten sonra Harp Akademisi'ne girdi. Harp Akademisi'ni bitirdikten sonra tuğgeneral rütbesine kadar Yükselen Elverdi, 12 Mart 1970 darbesinde Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 nolu Askeri Mahkemesi Başkanlığı'nı yaptı. Darbenin ardından 4'üncü ve 5'inci dönemde Adalet Partisi milletvekili oldu. Elverdi, 1980 yılında 'Bu Vatana Kastedenler' başlıklı bir kitap da yayımladı. Elverdi Gezmiş, Arslan ve İnan'ın 6 Mayıs 1972'de idam edilmeleri sonrası "Ben yalnız adli değil siyasi kararlar da verdim" demişti. Elverdi için 20 Nisan Salı günü Kocatepe Camii'nde tören düzenlenecek.
* Atilla Keskin yazar, yurtdışında yaşıyor. Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Arslan'la birlikte THKO(Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) davasından yargılandı. İdama mahkûm edildi. Son dakikada kararı Yargıtaydan döndü. Uzun yıllar cezaevinde kaldı. Dönemi anlatan kitaplar yazdı.