1 Eylül itibariyle sona eren avlanma yasağının ardından balıkçılar denize açıldı. Pazar gecesi Gürpınar Hali’ne giden balıkçılar 4 Eylül Pazartesi günü sezonu açtı, balıklar tezgahlardaki yerini aldı.
Hem balıkçılar hem halk için bu yılın sürprizi, 30 yıldan fazla süredir Marmara’da ve Karadeniz’de çıkmayan yerli uskumru oldu. Yıllardır Norveç’ten ithal edilen şoklanmış (dondurulmuş) uskumruların yerini tezgahlardaki canlı uskumrular aldı.
Öte yandan geçen yıl yaşanan palamut bolluğu bu yıl yok. Ancak balıkçıların da söylediği gibi denizin ne yapacağı bilinmez.
Kadıköy’de, Karaköy’de ve Beşiktaş’ta ziyaret ettiğimiz balıkçılar da alışverişe gelen insanlar da uskumrunun Türkiye sularına geri dönüşünden oldukça memnun. Palamudun da deniz soğudukça artacağından umutlular.
Yanlış avlanma yöntemleri denizi kurutuyor
Bir dönem haldeki tane fiyatı bile 10 lirayı bulan uskumrunun bunca yıl sonra çıkmasının nedenini balıkçılara sorduk. Esnaf neden olarak denizlerdeki yanlış avlanma teknikleri işaret ediyor.
Trolle avlanma
Balık çeşitliliğini olumsuz yönde etkileyen yanlış avlanma tekniklerinin başında trolle avlanma geliyor. Trol denize daldırılarak dipteki balık yuvalarını, yumurtaları, toprağı ayırt etmeden süpürüyor.
Kadıköy balık pazarında 42 yıldır esnaf olan Hüseyin Ak, trolle avlanmanın denizdeki balık çeşitliliğinde en az 10 seneyi etkilediğini söylüyor.
Radarla ve dinamitle avlanma
Radarla ve dinamitle avlanma da Marmara Denizi’nde oldukça yaygın yapılan yanlış avlanma yöntemlerinden.
Radarla avlanmada yeri belirlenen balık sürüsü ayırt edilmeden ağa çekiliyor ve kör oluyorlar. Dinamitle avlanmadaysa balık sürüsünün olduğu bölge patlatılıp balıklar ve yaşam alanları telef ediliyor.
“Denetimler arttığı için uskumru çıktı”
Son bir yıldır ayrı ayrı denizde, halde ve tezgahta denetim artırılmış. Devlet trolle avlanmaya artık yılın belli bir döneminde bir veya bir buçuk aylığına izin veriyor. Diğer avlanma teknikleri zaten yasak. Buna rağmen denizde kaçak avlanmaya devam edenler hala var.
Yanlış avlanma yöntemleriyle, boya fabrikalarının atıklarıyla denizin zarar gördüğünü belirten Karaköy balık pazarından Ömer Hödük, 36 yıldır bu işte.
Denetimler arttığı için uskumrunun çıkabildiğini söylüyor ve “Denizde doğmamış çocuğun hakkı var, ona göre muamele yapılmalı” diye ekliyor.
Çinekop kaç santim?
Devlet tezgah denetlemelerinde artık balıkların boyuna bakıp ceza kesiyor. Çinekopun satılması için en az 20 cm olması lazım. Aksi takdirde hem balık alınıyor hem de para cezası kesiliyor.
Çinekopun 18 cm’den küçüğünün adı yaprak. Çinekop büyünce sarı kanat, o da büyüyünce lüfer, ardından kofana oluyor. Sarıkanat ve lüfer avlanması serbest.
Beşiktaş balık çarşısından Tahsin Sarıyaprak 18 yıldır bu meslekte. Tezgaha gelen müşterilerin balığın boyuna dikkat ettiğini, küçük satılıyorsa alışveriş yapmadıklarını söylüyor.
"Mesela geliyor buraya, ‘Çinekop çok küçük. Sen bunu niye satıyorsun, yazık değil mi? Bak çocuklarımız lüfer yiyemeyecek' diyor. Başka balık verelim dediğin zaman 'Yok senden almam' diyor. Bu sefer ben de halden alırken müşteri kaçırmamak için gidip irisini alıyorum.
“Ya da mesela istavrit yasakken satarsan ceza alıyorsun balığa da el konuluyor. Ama önemli olan balık denizden çıkmadan yani ölmeden önlem alınması.”
Her aşamada kar eklenince fiyatlar yükseliyor
Balıklara dair tüketicide bilinç oluştuğu konusunda Kadıköy balık çarşısından Osman Ceyhan da Sarıyaprak ile hemfikir. İnsanların küçük tekiri almaktan bile imtina ettiğini söylüyor. Ancak esnaf olarak bu durumdan hoşnutlar.
Balık tezgahlarında başka bir sorun fiyatların yüksekliği. Balıklar halden kabzımallar aracılığıyla esnafa ulaşıyor. Halin karı, aracının karı üstüne bir de esnafın karı derken fiyatlar artıyor. Balığın çokluğu da fiyatlardaki bir diğer değişken.
Balık ne kadar çok çıkarsa fiyatı da o kadar ucuz.
Ceyhan, kabzımallar dışında ikinci elçilerin de olduğunu belirtirken ürünün ellerine geçmesi halinde onların da kendi karlarını eklediğini ifade ediyor.
Şimdi 25 liradan satılan uskumru, halden doğrudan gelmesi halinde tezgahta 15 liraya yer bulabilirmiş.
Hangi balık ne kadar?
Kendi motoruyla tutup tezgaha getiren bazı Kadıköy balıkçılarında hamsi 10 liraya kadar düşse de ortalaması 20-25 lira arası değişiyor.
Çiftlik çupra ve levrek 20 liradan, çiftlik olmayanlar ise 60 lira civarına satılıyor. Tekirin fiyatı 10-20 olsa da iri tekir 40-50 lira. Mezgit 10-15, sardalya 10-15, palamut (tane) 20-40, istavrit ise 10-15 lira arasında farklılık gösteriyor. (TP/EKN)
* Fotoğraflar: Tansu Pişkin