* Fotoğraflar: AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, son aylarda İstanbul başta olmak üzre Marmara Denizi kıyısında bulunan kentlerde, barajlarda ve Küçükçekmece Lagünü’nde deniz salyası/müsilajın görülmesiyle ilgili rapor yayımladı.
Raporda deniz salyası olarak da adlandırılan müsilajın ortaya çıkma nedenleri ortaya konulurken, söz konusu sorunun çözüm önerilerine de yer verildi.
Çevre mühendisleri, mevsimsel görülen ve doğal olan müsilajın geçmiş yıllarda da gözlemlendiğini ancak bu yıl çok daha uzun süre ve büyük yoğunlukta yaşandığını da belirtti.
- MÜSİLAJ: Marmara Denizi’nin yüzeyinde sarı-kahverengi renklerde görülen yapışkan kümeler müsilaj olarak adlandırılıyor. Balıkçıların salya ya da köpük dediği müsilaj, mikroskobik deniz alg (bitkilerine) türlerinin aşırı artışıyla başlıyor. Sakin denizlerde kendini daha çok gösteren müsilaj, doğal olmasına rağmen aşırı çoğalınca ekosisteme zarar verebiliyor.
Müsilajın sebepleri
Raporda, deniz salyasının iki temel sebebi olduğu belirtildi. Bunlar arıtma eksikliği/atıklar nedeniyle denizlerde yaratılan organik kirlilik ve artan deniz suyu sıcaklığının müsilaj için en elverişli üreme ortamını sağlaması olarak belirtildi:
“Marmara Denizi`ndeki kirlilik/organik yükü yanlış atık su arıtma politikalarından ötürü ciddi şekilde artmış durumdadır. Bunun yanı sıra küresel iklim krizinden ötürü Marmara Denizi su sıcaklığında da müsilaj için optimum koşulları uzatacak nitelikte olumsuz bir artış söz konusu olmaktadır.”
* Müsilaj Bursa, Gemlik'te derelerin denize döküldüğü alanlara da yayıldı
Marmara Denizi’ndeki organik yükün artmasındaki birincil sebep ise yanlış atık su arıtma politikası olarak nitelendirildi.
Rapora göre, İstanbul atık sularının neredeyse yüzde 70’i yalnızca ön arıtmadan geçirilerek Marmara Denizi’ne derin deniz deşarjı yapılıyor. Ancak, Marmara’nın dip akıntısı ile Karadeniz’e aktarılacağı düşünülen atık sular Marmara Denizi’nin dibinde büyük bir kirlilik neden oluyor.
Sadece İstanbul’un değil, Tekirdağ, Yalova, İzmit ve kısmen Çanakkale’nin de atık sularının deşarj edilirken bu durum deniz salyası gibi sorunlara davetiye çıkarıyor.
* Denizin yüzeyindeki görünüm temizlense de müsilaj Marmara'nın en derinine kadar inmiş durumda ve buradaki canlılar için tehdit olmaya devam ediyor
Nasıl çözülebilir?
Çevre mühendisleri raporda, Marmara Denizi’ne deşarj edilen atık suların tamamının acilen ileri biyolojik arıtmadan geçirilmesi gerektiğini, iklim değişikliği faktörleriyle birleşen kirliliğin böyle devam etmesi durumunda Marmara Denizi’nde oksijen yetersizliğinin artacağını, balık göçlerinin yanı sıra her türden biyoçeşitliliğin de azalacağını söyledi.
ÇMO çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
- Hem müsilaj sorunun tekrarlanmaması hem de Marmara Denizi’ndeki büyük kirliliği kontrol altına almak adına ön artıma sistemleri yerine ileri biyolojik atık su arıtma sistemlerine geçiş sağlanmalı.
- Ergene havzasının vakit kaybedilmeksizin atık su yönetimi planlaması yapılmalı, her türlü denetim, kontrol ve deşarj parametreleri şeffaf ve ulaşılabilir olmalı.
- Son derecede hassas bir dengesi olan Marmara Denizi’nin korunabilmesi için iklim değişikliği ile mücadelenin olmazsa olmaz olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Küresel iklim krizine karşı da ‘iklim krizine karşı acil eylem planı’nın yayınlanarak plana katı bir şekilde uyulmalı.
“Bakanlığın sessizliği endişe verici”
ÇMO İstanbul şubesi raporda Çevre ve Şehircilik Bakanlığının konu ile ilgili sessizliğinin endişe verici olduğunu da belirtirken; bakanlığın sürecin ve çözümün bir parçası olması gerektiğini söyledi.
Rapor, “ÇMO İstanbul Şubesi olarak, odamız ve meslektaşlarımızla beraber tüm mesleki birikimimizi sürecin doğru planlanıp yönetilmesi, en uygun arıtma sistemlerinin kurulup işletilerek çözümün hayata geçirilmesi için kullanmaya hazırız” ifadeleri ile son erdi.
(TP)