Son 10 yılda nasıl olduysa oldu, Doğu Karadeniz'e ve Trabzon'a dair onlarca kitap yayınlanmaya başladı.
Bu kitaplar yayınlanmaya başladıkça da tarihin tozlu sayfalarında kaldı dediğimiz hazine değerinde bilgiler insanlara ulaşmaya başladı.
Bu önemli kültürel hamleyi gerçekleştiren birkaç yayınevi ve gönüllü olmasa, kökü onbinlerce yıl öteye dayanan koskocaman bir coğrafyanın kültürel izlerini bulmayacaktık.
O nedenle hâkim medyada pek de yer bulamayan ama tarihi önemi haiz bu çalışmaları buradan duyurmak ve tanıtmak boynumuzun borcu. Bahsini ettiğim çalışmaların belki de uzun zamandır yapılmayan bir titizlikle bizlere sunulanlarından biri de geçtiğimiz aylarda yayınlanan "Trabzon'dur Yolumuz" serisiyle Heyamola Yayınları'ndan çıkan ve 22 kitaptan oluşan Trabzon semtlerini anlatan kitaplar.
Bir kentin belleği niteliğindeki bu 22 değerli kitabın, belli bir konseptte okura sunulmasının akılcılığı kadar kalıcı nitelikte olması da çok kayda değer bir hadise.
Trabzon'un 22 semtinin ayrı yazarlar tarafından, enine boyuna anlatıldığı, hatıralarla bezeli, siyah beyaz fotoğraflarla süslü bu çalışmalar okuyan insanlarda ayrı bir ufuk açacağa benzer.
Öncelikle şu açıdan: "Trabzon, adına ilk kez Ksenephon'un Anabasis adlı eserinde "Trapezus" olarak rastlanmış.
Bu adı eski kent merkezi olan Orta ve Yukarı Hisar mevkiinin, masa formunu anımsatan bir yapıya sahip olmasından aldığı belirtilir.
Avrupa ile Asya'nın İpek yolu üzerindeki en önemli irtibat noktasında bulunan Trabzon, bu öneminden dolayı tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış."
Bu genel bilgi kentin köklerinin ne denli eskiye uzandığının alamet-i farikası. Dahası Ayasofya, Sumela, Boztepe, Atatürk Köşkü dışında kente dair bilinenler ya da kent hakkında yazılanlar oldukça azdı.
Elbette geçmiş dönemlerde yapılan çalışmalar da önemliydi, yol açıcıydı ama bu kadar çepere inen bir çalışma yapılmamıştı. O nedenle 22 semtin anlatıldığı kitap, bu açıdan çok önemli.
Kalekapı'dan Ayasofya'ya...
Bu değerli çalışmanın ilk kitabı Adnan Taç'ın kaleminden Kalekapı. "Bir Kalekapı'm Vardı" başlıklı kitap, şimdilerde altından Maraş
Caddesi'nden Sotka yönüne giden araçların geçtiği Kalekapı'yı ve civarını tanıklıklarıyla anlatıyor.
Şair ve yazar Ahmet Özer, Trabzon'un kalbi Meydan'ı anlatırken, kim bilir gözünün önünden neler geçmiştir?
Kitap serisinin diğer çalışmaları ise şöyle: Sotka - Ayşe Sevim, Ortahisar - Bekir Gerçek, Hacıkasım - Çiğdem Sezer, Ganita - Ercan Yılmaz, Kalkınma - Ertuğrul Aydın, Kavakmeydanı - Esma Ala, Moloz - Hasan Kantarcı, Kemeraltı - Hayrettin Orhanoğlu, Çömlekçi - İlkay Somel, Arafilboyu - Kadri Özcan, Okludere - Kudret Emiroğlu, Soğuksu - Mehmet Ongan, Uzunsokak - Murat Başman, Faroz - Murat Ergin, Mumhaneönü - Mustafa Reşat Sümerkan, Yenicuma - Öner Ciravoğlu, Erdoğdu - Serkan Türk, Gazipaşa - Şengül Öymen Gür, Boztepe - Tayfun Pirselimoğlu ve Ayasofya - Yaşar Bedri Özdemir.
Bir kenti boydan boya dolaşabilmenin hem de belleği doldurarak ne güzel bir fırsatı oldu bu kitaplar. Hiç gitmeyen için de orada bir dönem yaşamış olan ya da hep orada yaşayanlar için de rehber kitaplar. Trabzon'dur Yolumuz, eskinin bu görkemli liman kentinin, bir imparatorluğa başkentlik yapmış mazinin neleri kaybettiğinin de bir resmi aynı zamanda.
Karlı dağların selam durduğu kent
Trabzon'un geçmiş güzel günlerine bir özlemi olduğunu özellikle eski kuşaklar çokça dile getiriyor. Trabzon'un tiyatroları, sinemaları, tarihi, kültürü ve sahip olduğu tüm güzellikleri yaşatabilmesi bu çalışmalara destek vermekten geçiyor biraz da. Siz de edinin ve Trabzon'u ruhunuz yıkanarak, bu değerli kalemlerin izinden takip edin.
En azından "yüce karlı dağların bile selam durduğu" bu güzelim kente vefa borcunuzu ödemiş olursunuz. Ne demiş şair; "Yine çisil çisil mi yağıyor yağmur, Uzun Sokağın taşlarına/ Ganita'nın kayıklarında martılar gizliden gizliye öpüşüyorlar mı?/ Deniz kokulu kentimi düşünüyorum, Orhan Veli'nin İstanbul'una inat..." (UB/HK)