Mart 2005'te Serhat Kural ve Yeşim Coşkun öncülüğünde Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) bünyesinde kurulan Mezopotamya Dans Topluluğu, bugünlerde tatlı bir heyecan yaşıyor.
Önümüzdeki hafta 15. Yılını kutlayacak olan topluluk, yıl dönümüne özel olarak ilgi çekici bir çalışma hazırladı.
Çağdaş dans üzerine çalışmalar yapan topluluk, Kürt sözlü edebiyatının mihenk taşlarından biri olan ve genellikle geçmişte yaşanan üzüntü verici olayların ağıt şeklinde sanatsal olarak anlatıldığı "Dengbejlik" kültürünü çağdaş dans ile birleştirdi.
Koreografisi Yeşim Coşkun tarafından hazırlanan ve iki farklı disiplinin bir araya getirildiği "Bi Dengê Dengbêjan" (Dengbêjlerin Sesi İle) isimli gösteride, Dengbejlik geleneğinin en önemli isimlerinden olan Şakiro, ve Sûsika Simo'nun ağıtları bir bedene kavuşacak.
Yaratım ve performanslarıyla Nazlı Durak, Serhat Kural ve Yeşim Coşkun'un yer alacağı gösteri, 15 Mart tarihinde saat 19.00'da Kadıköy Emek Tiyatrosu'nda sahnelenecek.
"Bir solo bir düet olacak"
Gösteriyle ilgili konuştuğumuz Serhat Kural, gösterinin gerçekleşmesinde Yeşim Coşkun'un istek ve çabasının önemli olduğunu söyledi. Kural sözlerini söyle sürdürdü:
"Koreograf ve dansçı arkadaşlarımızdan biri olan Yeşim Coşkun, uzun zamandır dengbejlerin sesiyle ilgili bir koreografi yapmak istiyordu.
"Daha önce de 2017'de hapishanelerde mahkumlara karşı kullanılan işkence aletlerinin bedende yarattığı etkiyi ve bu etkinin sonuçlarının psikolojik ve fiziksel olarak ele alındığı "HEK" (Koreografi: İsmet Köroğlu) bir proje gerçekleştirmiş, onun repertuarına çalışmıştık.
"Şimdi yeni bir repertuar çalışmaya karar verince de Yeşim böyle bir iş yapmak istediğini söyledi. Sonrasında da stüdyoya girdik. Her şey hızlı bir şekilde gelişti.
"Koreografide, biri solo biri de düet olmak üzere iki ayrı proje olacak. Ben solo olarak Şakiro'nun bir eseri üzerine performans sergileyeceğim, Yeşim Coşkun ve Nazlı Durak ise Sûsika Simo ve Meryem Xan adlı kadın dengbejlerin sesiyle bir solo yapacaklar".
"Dengbejlik kültürü toplumumuz için önemli"
Kendilerini, dengbejlik geleneğinin sesini duyurmak karşısında sorumlu hissettiklerini söyleyen Kural, unutulmaya yüz tutan bu kültürüşöyle devam etti:
"Zaten biraz da aslında böyle bir buluşma gibi de değerlendirilebilir. Çağdaş bir sanat alanını, daha kültürel bir boyutu olan; sözlü tarihi oldukça önemseyen ve geçmişteki o yaşanmışlıkları, sesleri yoluyla bugüne taşımış, bu hikayelerin gerçek sahipleri olan dengbejlerle bir araya getirmek istedik.
"Adeta bir tarihi, sesleri yoluyla günümüze taşıyan dengbejlerin ve onların yarattığı kültürün, özellikle bizim toplumumuzda çok önemli bir yeri var. Kürt coğrafyasında onlarca yıl önce yaşananların bir kısmından bugün dahi söz edebiliyorsak, bu, sesleri aracılığıyla bir sözlü kültür oluşturan dengbejlerler aracılığıyla gerçeklemiştir.
"Dolayısıyla dengbejlik geleneği, bu anlamda bir sahiplenmeye her zaman ihtiyaç duyuyor. Biz de bu geleneği kendimizce yaşatmaya, bir nebze de olsa ayakta tutmaya çalışıyoruz".
"Neden kendimizden bir şeyler yapmıyoruz?"
Koreograf Yeşim Coşkun da iki yıldır bunu nasıl sahneye koyabilecekleri üzerine düşündüklerini söyledi. Coşkun, genelde çağdaş dans gösterilerinde, sahnede gerçekleştirilen koreografiye göre müzik bestelendiğini söyleyerek şöyle devam etti:
"Biz gerçekleştireceğimiz koreografilerde müzisyenlerle ortak olarak çalışıyoruz. Biz dansın bir kısmını onlara sergiliyoruz, onlar da bu kımı dikkate alarak koregorafiye özel besteler yapıyorlar. Bu durum bazen tam tersi şekilde de olabiliyor ve biz onların yaptıkları bestelere göre koreografi çıkarmaya çalışabiliyoruz.
"Çalışmalarımızı sürdürürken birgün, 'Neden kendi kültürümüz ve müziklerimiz üzerinden bir şeyler yapmıyoruz?' diye düşündüm ve bunun üzerine kafa yormaya çalıştım. Sonrasında da 2011 yılında Alevi mezhebi üzerine çalışarak bir koreografi hazırladım.
Semahlarla, semah müziği ile yine çağdaş dansı birleştirerek '4 Kapı 40 Makam' isimli bir koreografi hazırladım.
Şimdiki 'Dengbejlerin Sesi İle' isimli koreografimiz de yine aynı düşünce süreçleri sonucunda, kendi kültürümüzden beslenerek ortaya çıkardığımız bir çalışma oldu.
"Yeni bir müzik yaratmak ya da yeni bir müzisyenle çalışmak yerine, var olan bir müziğin üzerine, bizim geleneğimiz olan müzikler üzerine çalıştık. İçerikteki konu neyi anlatıyorsa, ona göre cümle cümle dans koreografileri yaptık. Dolayısıyla hikayeye sadık kalmaya çalıştık".
"Sanatsal ilerlemeye, kültürümüzle ulaşabiliriz"
Coşkun, aldıkları eğitimi, içinden geldikleri kültürle birleştirdikleri takdirde ilerleme kaydedebileceklerini söyledi:
"Sanatta ve günlük yaşamımızdaki ilerlemeye, ancak kendi geleneğimizle ve eskiye olan bağımızı koparmayarak, aldığımız eğitimi, içinde bulunduğumuz toplumun kültürüyle sentezlediğimiz takdirde ulaşabileceğimize inanıyorum. Bu noktada kültürümüz, sanatımızda da bizi besleyen bir yerde durabilir. Ayriyeten seyirciye de yeni bir şey sunmuş oluruz.
İki farklı kadın, iki farklı yer
Gösterimizdeki ikinci eser bir düet ve bu düette iki kadın dans ediyor. O düetimz için de Susıka Sımo ve Meyrem Xan'ı gibi iki kadın dengbeji seçtik. Dolayısıyla da onların hikayesine yakın olmak, onları anlamaya çalışmak ve iki farklı kadının iki farklı yerde buluşturmaya çalıştık. Bunu yapıp yapamayacağımızı o gün izleyicilerin de yorumlarıyla göreceğiz.
(PT)