Ama gelin görün ki yasaya ilişkin tartışmalar -önemli birkaç ciddi analiz dışında- bir o kadar magazinel kaldı.
O nedenle diğer maddelerinin önüne çıkarılan zina tartışmalarına katılmayı hiç düşünmüyorum.
Bu maddenin diğer birçok antidemokratik maddeyi gölgelemiş olmasından da hayli endişeliyim.
12 Eylül sorumlularının yargılanmasının dile getirildiği bir süreçte, 12 Eylül felsefesini ta içinde barındıran çağdışı zihniyetin yeni Ceza Yasası taslağında en sinsi haliyle varlığını sürdürmesi asıl sorgulanması gerekenken, bu bir kenara bırakılıp, sadece zina maddesi üzerinden iktidarın 'gerici zihniyeti'nin sinsi varlığı üzerine odaklanmak neyin nesiydi bir türlü anlayamadım.
Doğrusu ilerici laikçilerimizin takiyesiyle muhafazakâr gericilerimizin takiyesi bu alanda da mükemmel yarıştılar.
İlerici laikçilerimiz ile gerici muhafazakârlarımız elbirliğiyle zinayı önde tartışarak diğer insan haklarına aykırı antidemokratik maddelerin varlığını pekala birlikte pas geçiverdiler.
Anlayacağınız, arada kaynayan yine gerçek demokratlık oldu.
Yeni Türk Ceza Yasası taslağındaki antidemokratik ve keyfi maddelerden biri de "Temel Milli Yararlara Karşı Hareket" başlıklı 306. madde.
Maddede şu ifadelere yer veriliyor:
"Temel milli yararlara karşı fiillerde bulunmak maksadıyla veya bu nedenle, yabancı kişi veya kuruluşlardan doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kendisi veya başkası için yarar sağlayan vatandaşa, üçyıldan on yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası verilir. Fiilin savaş sırasında işlenmiş ya da yararın basın ve yayın yoluyla propaganda yapmak için verilmiş veya vaat edilmiş olması halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Suç savaş hali dışında işlendiği takdirde, bu nedenle kovuşturma yapılması Adalet Bakanı'nın iznine bağlıdır. Temel milli yararlar deyiminden; bağımsızlık, toprak bütünlüğü, milli güvenlik ve cumhuriyetin Anayasa'da belirtilen temel nitelikleri anlaşılır."
"Bu maddede gocunacak ne var ki?" diyenlere, muğlak maddenin asıl yüzünü, gerekçe bölümünü okumalarını öneririm:
"Para, yarar veya vaat kabulü suretiyle bugün Türk askerinin Kıbrıs'tan çekilmesi veya bu konuda Türkiye aleyhine bir çözüm yolunun kabulü için veya sırf Türkiye'ye zarar vermek maksadıyla, tarihsel gerçeklere aykırı olarak, Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ermeniler'in soykırıma uğradıklarının basın ve yayın yoluyla propagandasının yapılması gibi...."
Giderek demokratlaştığını sandığımız ülkemizde bazı tabu konularda, özlenen demokratlığın öyle kolay gerçekleşmeyeceğinin en önemli göstergesi işte bu taslağın 306. maddesinin gerekçesinde yatıyor.
Oysa Türkiye'nin zor sorunlarından kurtulmasının yolu tabulara sığınmak olmamalı.
Özgür bir düşünce ve düşündüğünü ifade edebilme ortamı sorunların aşılması için birinci şart.
Demokrat yazarların uyarıları ve Meclis Komisyonu bünyesinde çalışmalarını yürüten akademisyenlerin hazırladığı değişiklik önerileri ne denli dikkate alınacak, bunu hep birlikte göreceğiz.
Meclis, iktidarı ve muhalefetiyle bugünden itibaren önemli bir sınav veriyor.
Her iki kanadın da en büyük görevi bu maddeler arasında ya da ardında en ufak bir tereddüt uyandıracak antidemokratik maddeye ve gerekçeye yaşam hakkı tanımamak olmalı.
Her birinin demokrasi anlayışı nerede başlıyor ve nerede bitiyor, ceza yasası görüşmeleri bu sorunun yanıtını çok kesin bir şekilde ortaya koyacak. (HD/BA)
* Hrant Dink'in yazısı Birgün gazetesinde 13 Eylül 2004 günü yayımlandı.