“Demokrasi nöbeti” 26 gün sürdü. Taksim meydanında son demokrasi nöbetine gelen Mahmut İzci, “daha da sürse yine gelirdim” diyor.
“Peki sürmeli mi? Tehlike geçmedi mi” diye sorduğumuzda, 14 Ağustos spekülasyonlarını hatırlatıyor, “En azından haftasonuna kadar devam etseydi” diyor.
Yaklaşık bir aydır artık meydanın “şehir mobilyası haline gelen sahne, dev ekran, dev müzik kolonlarının önündeyiz. Ulaşım akşam 20.00 sonrası ücretsiz. Hava serinliyor müziğin volümü gittikçe artıyor. Saat 20.00’ı 15 dakika geçti ve meydan yavaş yavaş elinde Türkiye bayrağıyla çoluk çocuk gelen insanlarla dolmaya başlıyor.
“Demokrasi nöbeti” 15 Temmuz günü yaşanan darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın CNN Televizyonu’na telefonundan anında görüntülü konuşma uygulaması aracılığıyla yaptığı sokağa çıkın çağrısı sonrası başlamıştı.
Darbe girişimi sonrası Erdoğan her konuşmasında “halkın sokakları bırakmaması, yeni darbe girişimlerine karşı uyanık olunması” çağrısı yapıldı. Türkiye’nin çeşitli kentlerinde her gece meydanlarda demokrasi çadırları kuruldu, bedava yiyecek ve içecek dağıtıldı, İstanbul ve Ankara’da toplu ulaşımdan ücret alınmadı, canlı konserler düzenlendi, kürsülerde konuşmalar yapıldı.
“Demokrasi” nöbeti, yine Erdoğan’ın 7 Ağustos’ta İstanbul’da Yenikapı’daki mitingteki “Bu akşam demokrasi nöbetine bir virgül koyuyoruz. Çarşamba akşamı noktayı koyacağız. Bu akşam sadece virgül, çarşamba akşamı nokta” sözleriyle bitirildi.
Demokrasi nöbetinin son gecesinin diğer gecelerden bir farkı yok, konuştuğumuz insanlar devam etse gelmeye devam edeceklerini söylüyor. Meydanda yiyecek ve su bedava dağıtıldığı için seyyar satıcılar çok yok, ama adım başı bayrak satanlar tezgah açmış. Meydanın ortasında, üç adım ilerisinde zabıtaların gezmesine rağmen bir daha tezgah açabilirler mi bilinmez.
Tezgahların birisine yanaşıyoruz, üniversite sınav sonuçlarını yeni öğrenmiş Sevgi, ek kontenjanlara bakacağım diyor. Kontenjanlar boşmuş, girerim bir yere diyor. Demokrasi nöbetlerinde sürekli çalışmış, aslında ailesine yardım ediyormuş. İşler iyiydi diyor, gecede 300-400 bayrak sattığı olmuş ilk başlarda; artık azaldı diyor.
“Nöbet bitiyor; sonra ne satacaksınız” diye sorunca “Bayrağın her zaman alıcısı var” diyor “Ben Kürtüm ama bayrağı çok seviyorum” diye ekliyor. Eliyle ay-yıldızlı kolyesini gösteriyor; zaten her iki kolunda bayraklı bant var.
Zaten tüm meydan bayrak dolu. AKM binasına da bayrak giydirilmişti, üzerinde “Hakimiyet milletindir” yazıyor. AKM önüne doğru bedava yiyecek dağıtan minibüslerin önüne doğru kuyruk uzanıyor. Yemek alanlar Gezi parkının merdivenlerine oturup yemeklerini yiyor. Gezi Direnişi sırasında adım atmanın mümkün olmadığı merdivenler ve meydanda şimdi "demokrasi" için bekliyor insanlar.
Gezi parkı etrafında bunca insan var ama ortalıkta polis görünmüyor.
Zabıtalar gülümseyerek geziyor, olduk olmadık yere konulmuş seyyar satıcılarla şakalaşıyor. Gördüğümüz hiçbir şey bildiğimiz Türkiye değil.
Dev ekrandan bayrak imgeleri eksik olmuyor, müzik gittikçe yükseliyor. Gece ilerledikçe mehter marşından, nakaratı “Recep Tayyip Erdoğan” olan şarkıya geçiliyor. Meydandaki bayraklara bakıldığında aslında hemen iki bayraktan birinin içinde Erdoğan’ın resmi var. “Recep Tayyip Erdoğan” şarkısı eşliğinde nöbet için Kayseri’den kalkıp gelen bir kadını sözleri kulağımızda meydandan ayrılıyoruz: “Önce Allah, sonra Erdoğan sayesinde bu ülke ayakta”. (HK/BK)
* Fotoğraflar ve video: Beyza Kural