Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu tarafından Demokrasi ve İnsan Hakları İçin Avrupa Girişimi (EIDHR) Türkiye Forumu bugün (4 Şubat) başladı.
Forumun öğleden sonraki "Türkiye'de Demokratikleşme ve İnsan Hakları Reformları: Neresindeyiz?" başlıklı panelin katılımcılarıysa Koç Üniversitesi'nden Prof. Dr. Fuat Keyman, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı'ndan (TESEV) Etyen Mahçupyan, Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ayhan Kaya ve Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı'ndan Prof. Dr. Hasan Fendoğulu'ydu.
Kaya: Parlamento dışı örgütlenmenin üzerine gidilmeli
Kaya, konuyu 1999'da yapılan Helsinki Zirvesi'yle başlayan ve 2005'te son bulan süreç ve 2005'ten 2007'nin sonuna kadar olan süreç olmak üzere iki bölümde ele aldı.
İlkinin aksine, ikinci süreçteki iki yıllık zamanın Türkiye'de AB'ye olan inancın azalması ve AB'deki içe kapanma, milliyetçiliğin yükselişi gibi olgular nedeniyle kayıp zaman olduğunu söyleyen Kaya bu iki süreç arasındaki dönüşümlere dikkat çekti.
Abdullah Öcalan'ın yakalanmasıyla bir travmanın son bulduğunu düşünen Bülent Ecevit'in Almanya Başbakanı Shröder'e yazdığı mektupta AB için destek arayışına değinen Kaya, Helsinki Zirvesi'nde verilen sözlerin önemine değindi.
"Her şey iyiye giderken... birden"
Helsinki sonrası askerin siyaset üzerinde etkisinin azaltılması, işkence ve şeffaflığa, bölgeler arası eşitsizliğe, tarihle yüzleşmeye dair önemli adımların atıldığının altını çizen Kaya, 2005'ten itibaren ülke içinde -seçim döngüsünde- çoğunluk azınlık milliyetçiliğinin arttığını, Mersin'de, Trabzon'da, Şemdinli'de yaşananları, Hrant Dink'in ölümünü, türban tartışmalarını hatırlattı.
Ülke dışındaysa Avrupa şüpheciliğinin geliştiğini, AB'de Anayasa krizinin patlak verdiğini, göçmen karşıtlığının, İslamafobinin geliştiğini ve böylece AB Türkiye için bir tür "fener" misyonu üstlenmişken bu misyonunu yitirdiğini söyledi.
Aksi durumda gelecek günlerin karanlık olduğunu söyleyen Kaya Ergenekon Operasyonu kapsamındaki kişileri de kastederek "Hukuk dışı müdahalelerin yargı önünde cezalandırılması gerekir" dedi.
Fendoğulu: Devlet kurumları insan haklarına direniyor
İnsan Hakları Başkanlığı'nın yeni bir kurum olduğunu aktaran Fendoğulu kendilerine en çok işsizlik, cezaevi koşulları ve sağlık alanlarında ihlal başvurularının yapıldığını söyledi.
Görevlerinin yasalar çerçevesinde hâlâ muğlak olduğunu, ancak kurumlar arası koordine ve mevzuat uyumun başlıca görevleri olduğunu ifade eden Fendoğulu "İnsan hakları herkese lazım. Halkın yüzde 45'i işkencenin, kötü muamelenin yasak olduğunu bilmiyor. Kağıt üzerinde olan haklar bir şey ifade etmiyor. Devlet kurumları direniyor. Eğitimde insan haklarına yeterince önem verilmiyor" dedi.
Ayrıca Fendoğulu toplumun kafasında "Bunlar devletçi, insan haklarını aramazlar" algısının olduğunu da ekledi. Devlet-medya-STK-birey arasında en büyük görevin devlete düştüğünün altını çizen Fendoğlu her ilçede ve her ilde kurullarının olduğunu ve artık www.ihb.gov.tr adresinden de düzenli yayın yaptıklarını aktardı.
Keyman: Ilımlı İslama ya da milliyetçiliğe sığınmaktansa demokrasi
Demokratik olduğunu söyleyen ülkelerin çoğaldığını ancak hak ihlallerine de en çok demokratik rejimler altında rastlandığını belirten Keyman Türkiye'nin devletin kurumları anlamında moderniteyi yakaladığını ancak toplumda çok kültürlülüğün yerleşmediğini, demokrasinin derinleşemediğini aktardı.
Keyman'a göre sorunlar şöyle:Kürt sorunu, gayrimüslim azınlıklara kötü muamele sorunu, asker-sivil sorunu ve yargı sorunu.
Keyman "Neden olmuyor?" sorusuna "Demokrasiden kaçıp ılımlı İslam ya da milliyetçiliğe sığınmaktansa demokrasiyi itelemek gerek" dedi; Türkiye'de ılımlı islam ve milliyetçiliğin dışında özgürlükçü sol, siyasal liberal ya da sosyal demokrat alternatiflerin eksikliğini vurguladı.
Mahçupyan: Önce konuşulmayanları konuşmaya razı olalım
"Varolan demokrasi, belki de 'konuşturmayan' demokrasi, bazı şeylerin değişmediğini göre göre konuşmamaya da başlıyoruz" diyen Mahçupyan, diğer katılımcıların aksine daha olumsuz olduğunu ve millet kavramının geçmişten bağımsız oluşmadıkça, toplum kavramı ucu açık yerleşmedikçe, "umutlanmanın zor" olduğunu söyledi.
"Ulus devlet ve millet kavramları gelişiyor. Sürekli değişen, nereye gideceği belli olmayan bir toplum fikri, siyaseten düzenlenmeli. Konuşulmamış olanı konuşmaya razı olmak gerek" dedi. (EZÖ/TK)