Keyman, insan hakları savunucularının ve yurttaş girişimlerinin bir süredir dikkat çektiği etnik çatışma ihtimalini bianet'e değerlendirdi.
Son dönemde Trabzon Maçka, İzmir Seferihisar , Cunda Adası ve Batman 'da yaşanan linç girişimleri ve şiddet olayları yaşandı.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt dün 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla verilen resepsiyonda "Türkiye Filistin haline getirilmek isteniyor" dedi
AB,Irak ve ekonomiye dikkat
Keyman, Türkiye'de bir etnik kimliklerarası çatışma ortamının ortaya çıkması için, bu etnik kimliklerin dışındaki faktörlerin ve süreçlerin önemli rol oynayacağını düşünüyor.
Keyman'a göre etnik kimlik temelinde bir çatışma ortamını belirleyebilecek koşullar şunlar:
"* 3 Ekim'de Avrupa Birliği'yle (AB) müzakere başlamaz, Türkiye-AB ilişkilerinde çok ciddi bir kırılma olur ise, bu kırılmadan çıkan milliyetçi dalga, etnik temelli çatışma ortamının oluşmasında önemli bir rol oynayabilir.
* Türkiye ekonomisi çok ciddi reformlar yapmakla birlikte kırılganlık içeriyor. Bir kriz ortamına çok rahatlıkla girilebilir. İyi yönetimin gerekli olduğu bir dönemden geçiyoruz; eğer ekonomide de ciddi bir kriz ortaya çıkarsa -ki bu da AB ilişkileriyle yakından ilgili bir süreç- bu tür ortam da etnik çatışmaya yol açabilir.
* Irak Anayasası'yla ilgili oluşan olumsuzluk süreci içinde, eğer Irak'ta iç savaşa giden bir durum olursa, yahut işgal süreci içinde Kürtlerin bağımsız devlet kurmasına dönük süreç hızlı bir şekilde devam ederse, o zaman bunun Türkiye'ye yansımaları da, -Kürt sorunun çözümüne yönelik hamleler yapılmaması durumunda- olumsuz olacaktır."
Bugün için etnik çatışma olasılığının ciddi boyutta olmadığını ifade eden Keyman, yukarıdaki tüm olumsuz koşulların oluşması durumunda ise Türkiye'nin bu olasılığın hızla yükseleceği görüşünde.
Önemli olan Türkiye'nin Kürt sorununu ne şeklide çözeceği
"Orgeneral Büyükanıt'ın demecini ikaz olarak almak gerekiyor" diyen Keyman, etnik çatışma olasılığını tersten okumanın da mümkün olduğunu söylüyor:
"Koşullar, AB'yle müzakerelerin başlamasına, bu süreç içinde Türkiye'nin kendi dönüşümünü sağlayacak hamleleri gerçekleştirmesine, ekonomiyi, kırılganlıktan yapısal ve sürdürülebilir kalkınmaya dönüştürmesine bağlı."
Kürt sorununun, 1990'lardan farklı olarak, demokratik adımların atıldığı bir süreçten geçtiğini ve bu sürecin ciddi bir etnik milliyetçilik sorununu da içerdiğini söyleyen Keyman, "önemli olan Türkiye'nin Kürt sorununu ne şekilde çözümleyeceğidir" dedi.
"Eğer genel algılama ve oydaşlık noktası, Türkiye yi güçlü ve istikrarlı kılmaksa, Kürt sorununun demokratik çözümü, Türkiye'yi güçlü, istikralı ve uluslararası ilişkilerde güvenli bir ülke konumuna getirecektir."
Fakat Keyman bu noktada iki şeyin farkının ortaya çıkarılması ve net olarak ortaya konulması gerektiğini söylüyor:
"Türkiye'de ulus devletin bütünlüğü korunacaktır ve Türkiye alansal bir devlet bütünlüğü temelinde hareket edecektir deniliyor.
Bu alansal bütünsellik ne şekilde korunacak? Bunun içinde Kürt sorunu nereye oturuyor?"
Keyman, Kürt sorununun demokratik çözümü konusunda Türkiye'nin yapacağı her hamlenin, "devlet-toplum, devlet-birey ilişkilerinin daha demokratik daha istikrarlı düzenlenmesini sağlayacağını" vurguladı.
Bu durumun Türkiye'de iç barışın sağlanmasına, beraber yaşam olasılıklarının artmasına el vermekle kalmayacağını, Türkiye'yi güçlü hale de getireceğini ifade etti.
Kürt sorunu, etnik kimlik sorunu
"Bana göre Kürt sorunu var demek etnik kimlik sorunu var demektir" diyen Keyman'ın Kürt sorununa ilişkin tespit ve önerileri ise şöyle:
"* Kürt sorununa kapsamlı çözüm getirirken, devletin ve siyasi aktörlerin eşgüdümde olması gerekir. Türkiye'deki herkesin bu sorunla ilgilenmesi, çözüme kendi yapıları içinde katkıda bulunması gerekiyor.
* Son dönemde, bu eşgüdüm olmasa bile, ciddi bir ayrışmanın da olduğunu düşünmüyorum. Orduyla AKP hükümetinin açılımları arasında, her ne kadar söylem düzeyinde farlılaşmalar olsa da, 90'lardan farklı olarak, Kürt sorununun kapsamlı bir öneriyle çözülebileceğini kabul ediyorlar.
* Aydınların bildirgesinde söylendiği PKK'nin koşulsuz silah bırakması gerekmektedir. Hükümetin demokratik çözümle ilgili ciddi bir siyasi irade göstermesi ve bu çözümün içini doldurması gerekmektedir.
DEHAP ve DTH'nin kendilerini etnik milliyetçilikten arındırmaları gerekiyor
* Kürt kimlikli varolan siyasal aktörlerin, DEHAP ve DTH'nin, söylemsel düzeyde demokratik hak ve özgürlüklerden çok belli bir etnik milliyetçiliği dile getirdiğini düşünüyorum. Kendilerini etnik milliyetçilikten bir düzeye kadar arındırmaları gerekmektedir. Söylemlerinin egemen yapısının etnik milliyetçilik olması, bu sorunun çözümünde engel olma potansiyeli taşıyor.
* Aktörler, bir üçgen olarak düşünülebilir. Kürt kimliğine sahip, hak ve özgürlükleri talep eden insanlar var. Diğer tarafta, bu hak ve özgürlük taleplerinin siyasallaşmasını simgeleyen, ama şu ana kadar daha çok etno-milliyetçi bir söylemle hareket eden bir siyasal aktör yapısı var; bir diğer unsur da terör.
"* Önemli olan bu üçgendeki griftleşmiş ilişkileri, sürekli olarak etnik milliyetçilikle ve şiddetle yeniden üreten ilişkileri kırmak. Demokrasi bu anlamda çok önemli.
* Kürt sorunun çözümünde farklı aktörlere de ihtiyaç var. Konuşan, çalışan, günlük yaşamı dönüştüren sivil toplum aktörlerinin olması gerekiyor." (KÖ)