Haberin İngilizcesi için tıklayın
“Doğan Medya Grubu'nun Demirören’e satışından bir buçuk yıl sonra Hürriyet’ten atıldık. 45 kişi tazminatsız bir şekilde kapının önüne kondu. Demirören'in 45 kişinin tazminatını ödeyecek gücü yok mu? Böyle paraları var elbette. Ama yaptıkları hukuksuzluğun yanlarına kalacağını düşündüler herhalde."
Demirören Medya, Doğan Medya’yı Mart 2018’de aldıktan sonra Kanal D, CNN Türk, Hürriyet gibi kurumlarda çalışan birçok gazetecinin işine son verdi. İpek Yezdani de işine son verilen gazetecilerden sadece birisi. Satıştan yaklaşık bir buçuk yıl sonra Hürriyet’in işine bir tebligatla son verdiği 45 gazeteci arasında. Üstelik işten çıkartılanların tazminatları da aradan geçen sürede ödenmiş değil.
Bugün Demirören Medya’yı tekrar gündeme taşıyan şey ise suç örgütü lideri Sedat Peker’in iddiaları. Peker yayınladığı son videoda, Demirören’in, Doğan Medya’yı almak için Ziraat Bankası’ndan kullandığı 750 milyon dolarlık kredinin taksitini ve faizleri ödemediğini öne sürdü.
TIKLAYIN - Türkiye'de Medyayı Kimler Kontrol Ediyor?
Şirketin Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) satışın gerçekleştiği dönemde yaptığı açıklamaya göre bu satış 916 milyon dolara yapıldı. Yani bugünün kuruyla tam tamına 7 milyar 900 milyon 536 bin TL. Ziraat Bankası ‘ticari sır’ diyerek Demirören’in kullandığı kredinin detaylarıyla ilgili bilgi vermiyor. Fakat satışın büyüklüğü ne olursa olsun etkilenen mesleklerini her koşulda yapmaya çalışan gazeteciler.
İpek Yezdani, Ziraat Bankası’nın kredisiyle yapılan satış sonrası işten çıkartılmalarıyla ilgili olarak “Devlet eliyle işten çıkartıldığımızı düşünmüyorum. Demirören Medya yani Hürriyet gazetesi bizleri hukuksuz bir şekilde yasal alacaklarımıza, tazminatlarımıza el koyarak işten çıkardı” diyor.
Sonrasında da ekliyor: Bunu daha sonraki süreçte kime söylesek bize inanmadı. İnsanlar ‘Demirören nasıl tazminatlarınızı ödemez?’ gibi tepki verdi. Ama maalesef Türkiye’de hukuksuzluk bu noktaya gelmiş durumda.
"Bizim olan parayı bize ödemiyor"
Demirören’in tazminatlarını ödemeden kendilerini işten çıkarmasını hukuksuz ve gayri yasal olarak tanımlayan Yezdani sonrasında "Bunu bu kadar cüretkar ve cesurca yapabilecek kadar kendilerini rahat hissettiler" diyor:
"Aradan bir buçuk yıl geçti. Hala daha yasal alacaklarımızı ödemiş değil. Ben mesela 9 yıl çalıştım. Aramızda 20-25 yıl çalışmış olan gazeteci arkadaşlarımız var. Sonuçta Demirören’in el koyduğu para bizim paramız. Yani bir hırsızın evinize girip, evinizdeki eşyaları çalmasıyla bize yapılan arasında hiçbir fark yok. Bizim olan parayı bize ödemiyor. Dava açtık. Bu davalar hala devam ediyor."
"İstenmedik"
İpek Yezdani 45 kişinin toplamda 505 yıllık tazminatına el koyulduğunu söylüyor. İşten çıkartılanlar arasında kanser tedavisi gören, ailesini geçindiren arkadaşlarının olduğunu anlatıyor. "Demirören emeğimize el koydu" diye de ekliyor:
"Hürriyet’in Demirören’e geçmesinden sonra yayınlanan haberler 180 derece değişmişti ama bize karşı mobing yapılmamıştı. Bunun da nedeni o zamanki Genel Yayın Yönetmeni Vahap Munyar’ın Hürriyet’in iç işleyişine karışılmaması için çaba sarf etmesiydi. Fakat tabii ki editöryal olarak baskı artmıştı.
"45 gazeteci olarak işten atıldığımızdan Munyar’ın haberi yoktu. Düşünün bir gazetede 45 gazeteci işten atılıyor ve Genel Yayın Yönetmeninin haberi yok. Zaten olaydan sonra kendisi de istifa etti.
"Bizi çağırıp ‘Sizi işten çıkartıyoruz, alın bu da tazminatınız’ diyen kimse olmadı. Bizim işten çıkartıldığımız bizlere tebliğ bile edilmedi. Evlerimize tebligat yollandı. Bütün bu operasyonu yürüten tazminatsız ve aşağılayıcı şekilde işten çıkartılmamız sırasında Elif Karacaoğlu insan kaynakları müdürüydü. Satıştan sonra gelmişti. Şimdi ise Demirören Medya İnsan Kaynakları Grup Başkanlığına yükseltildi.
"Hukuksuzluğun yanlarına kalacağını düşündüler"
"Eline tebligat ulaşmayan arkadaşlarımız işten atıldıklarını e-postalarına giremeyince öğrendi. Ben işten atıldığımı yazı işleri toplantısındayken annemden öğrendim. Benim tebligatımı eve yollamışlar. Ben dahil kimse işten atıldığını bilmediği için çalışmaya devam ediyorduk. Annem toplantıdayken arayıp söyledi. Yaşadığım travmayı düşünebiliyor musunuz?
"Biz tarafsız, gazetecilik ilkelerine uygun bir gazetecilik yapmaya çalışıyorduk. Fakat maalesef Türkiye’de ana akım medyada objektif, tarafsız, ilkeli, etlik kurallara uygun gazetecilik istenmediği için, taraflı bir gazetecilik istendiği için bizim gibi insanlara orada yer yoktu.
"O dönemde Elif Karacaoğlu’na tazminatlarımızı ne zaman vereceksiniz diye sorduk. ‘Bu hafta sonuna kadar arayacağız’ dedi ama bizleri hiçbir zaman hiçbir kimse aramadı. Demirören’in 45 kişinin tazminatını ödeyecek gücü yok mu? Böyle paraları var elbette. Ama yaptıkları hukuksuzluğun yanlarına kalacağını düşündüler herhalde."
(HA)