Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi.
Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis Genel Kurulu’na getirilecek olan Suriye, Irak ve Lübnan tezkerelerine tepki gösterdi. Tezkerenin barışın, silahsızlanmanın ve çatışmasızlığın konuşulduğu bu günlerde Meclis'e gelmiş olmasına dikkat çeken Koçyiğit, şunları söyledi:
"Güvenlik konsepti ve algısı var"
"Bu tezkere ile Türkiye’nin hem Suriye hem de Irak’ta asker bulundurmasının süresi uzatılmak isteniliyor. Hatta yeni askerler görevlendirilmek isteniyor. Bunu kabul etmek mümkün değil. Bu tezkerelerin mantığı her ne kadar ülkenin güvenliği olarak nitelendirilse de en nihayetinde başka ülkelerin iç işlerine müdahale olduğunu görüyoruz. Bu anlamıyla hem meşru değil hem de hukuki olmadığının altını çizelim. Devletin, iktidarın genel bir yaklaşımı var. Güvenlik konsepti ve algısı var. Bu algıyı da yıllardır topluma anlatarak kendilerince gerekçelendirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Oysa ki bugüne kadar geldiğimiz bütün bu süreçleri değerlendirdiğimizde savaş tezkerelerinin de güvenlikçi politikaların da ne Türkiye’de ne de bölgesel sorunları çözemediğini aksine; sorunları daha da derinleştirdiğini hatta neredeyse bölgeyi büyük bir kaosa ve şiddet sarmalına sürüklediğini hep beraber görüyoruz.
"Suriye'nin geleceğini Suriyeliler belirler"
"Suriye yönetiminin gereksinimleri deniliyor. Peki Suriye yönetiminin gereksinimleri ile Suriye halkının gereksinimleri aynı mıdır? Dikkat edilmesi gereken Suriye yönetiminin gereksinimleri midir? Yoksa da Suriye'de yaşayan Kürtlerin, Arapların, Ezidilerin, Dürzilerin, Arap Alevilerin gereksinimleri midir? Bizim açımızdan halkların gereksinimleri temel olandır. O da demokratik birleşik bir Suriye'dir. Demokratik birleşik bir Suriye'nin inşa edilmesi ve kurulmasıdır. Fakat bu bakış açısından Türkiye'nin çok uzak olduğunu görebiliyoruz. Suriye halklarının geleceğini Suriye halkları belirler. Suriye halklarına rota çizmek, Suriye halklarına dışarıdan reçetelerle kendilerine bir gömlek biçilmesi, bir dayatma içerisinde olmasını kabul etmiyoruz. Kimisi bunu kendi çıkarları, ekonomik çıkarları gerekçesiyle yapıyor. Kimileri bunu güvenlik gerekçesiyle yapıyor."
"Güvenlikçi perspektif devam mı edecek?"
Koçyiğit, Suriye’deki entegrasyon sürecine ilişkin şunları söyledi:
"Entegrasyon süreci başlamamış mı? Alt komiteler kurulmamış mı? Bu komitelerin kurulmasına uluslararası güçler de destek vermiyor mu? Yine Türkiye'nin de bu sürecin bir parçası olduğuna dair beyanlar var. Peki bütün bunları nereye koyacağız? Yani ortada bambaşka bir hakikat, bambaşka bir süreç var. Türkiye bir yol ayrımındadır. Bölge politikasını barış ekseni üzerine mi kuracak? Dış politikasını halklarla eşit özgür, demokratik bir ilişki ekseninde mi oturtacak? Yoksa geçmişteki kodlarla güvenlikçi perspektifle yine devam mı edecek? Her yere güvenlikçi perspektif nedeniyle müdahale etme hakkını kendisinde görecek ve bunun sonuçlarının gerçek anlamda halklar açısından yıkıcı sonuçlarının açığa çıkmasına mı neden olacak? Temel mesele budur.
"Türkiye Cumhuriyeti devleti 2. yüzyılında eğer kendisine bir ilkeyi rehber edinecekse o da barış ve demokrasi olmalı, birlikte yaşam ilkesi olmalı. Eşit, özgür, demokratik bir yaşamın hayata geçirilmesi olmalı. Bu tezkereye de genel kurulda hayır oy kullanacağımızı ama sadece DEM Parti'nin hayırıyla değil, gerçek anlamda bugün barışı esas alan her partinin demokrasiye kılavuz edinen her partinin, ülkenin barışçıl demokratik geleceğine emek vermek isteyen her kesiminde bu tezkereye hayır oy kullanmasını yönünde de davetimizi, temelimizi de ifade ediyoruz."
Bütçe tepkisi
2026 yılı bütçesinin Maliye Bakanlığı'na sunulduğunu belirten Gülistan Kılıç Koçyiğit, "Halkın değil, yoksulun değil, kadının değil, gencin değil, çocuğun değil. Kimin bütçesi? Sarayın bütçesi, sermayenin bütçesi, yandaşın bütçesi, rantın, talanın ve faizin bütçesini yeniden allayıp pullayıp süslü rakamlarla önümüze getirecekler" diyerek bütçenin kabul edilemez olduğunu söyledi.
"İnsan haklarına aykırı bir düzenleme"
Koçyiğit, 11. Yargı Paketi'nin taslağına ilişkin de şunları söyledi:
"'Henüz resmi olarak bize gelmedi' diyor AKP hükümetinin yetkilileri. Adalet Komisyonu Başkanı'na da sordum. Ama sızan hali gerçekse eğer gerçekten durum vahim. Onu ifade edelim. Bu AKP taktiğidir. Önce sızdırırlar, bir kamuoyunu yoklarlar. 'Kim ne diyor?' diye biraz tepkileri görürler. Ondan sonra da o yasayı resmi zeminlere taşırlar ama biz bu sızan taslağın resmileşmesini dahi kabul etmiyoruz. Gerçek anlamda insan haklarına aykırı bir düzenleme taslağını hep beraber gördük. Şimdi özellikle taslakta yer alan "doğuştan gelen biyolojik cinsiyete ve genel ahlaka aykırı tutum ve davranışlara 3 yıla kadar hapis cezası" öngören hükümler, yalnızca ifade özgürlüğüne değil yurttaşların varoluşlarına da kasteden bir yaklaşımdır. Başta LGBTİ+’lar olmak üzere, toplumsal cinsiyet kalıplarına aykırı yaşayan herkesin hem kamusaldaki hem özel alandaki varoluşlarını cezalandırma potansiyeli taşıyan bir yasadır.
"Uluslararası sözleşmelere ve Anayasaya aykırı ama buna rağmen getirilmek istendiğini biliyoruz. Benzer yasalar Rusya’da da var. AİHM’in Rusya’daki uygulamalara karşı aldığı kararlar ortada. Dönüp hükümeti onlara bakmaya davet ediyoruz. Ayrıca eşit yurttaşlık meselesi, ifade özgürlüğünü ve insan onurunun temelini esas alır. Yani eşitlik meselesini sadece birbirine benzeyenlerin eşitliği olarak değerlendiremeyiz. Bu ülkede yaşayan her bir yurttaşın, her bir varoluşun eşit ve özgür yaşama koşullarından bahsediyoruz. Bunu ihlal eden her şeyin insan haklarını ve evrensel ilkeleri ihlal ettiğinin de altını çizmemiz gerekiyor. O anlamıyla açık ve net söyleyelim. Bu sızan teklife karşı muhalefet etmeye henüz resmileşmeden başlıyoruz ama dediğimiz gibi asla resmileşmesini kabul etmiyoruz."
"Bu hafta komisyon toplanamayacak"
Açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Koçyiğit, "Komisyonda bundan sonraki süreç nasıl ilerleyecek" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Geçen haftaki oturumun son oturum olmasını bekliyorduk. Daha önce Meclis Başkanı ve koordinatör grup başkan vekilleriyle böyle konuşulmuştu. Bu hafta içinde MİT Başkanı, Dışişleri Bakanı ve Adalet Bakanı'nın gelip bir sunum yapması ve bunun da nihai bir oturum olması hedefleniyordu. Ama anladığımız kadarıyla bu hafta bakanların takvimi uymadığı için bu hafta muhtemelen komisyon toplanamayacak. Bir sonraki hafta en azından bu durumda dinlenmelerini bekliyoruz. Daha sonra da raporun yazılması gerekiyor. Ön rapor, ara rapor, herkesin farklı bir nitelendirmesi var ama rapor yazılacak. Rapor genel kurula gönderilecek ve böylelikle de ilk aşaması tamamlanmış olacak."
(AB)




