Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Dil ve Kültür Komisyonu, 21 Şubat Dünya Anadili Günü’nde yapılacak eylem ve etkinliklere dair programını açıkladı.
18-21 Şubat tarihleri arasında "Dem dema zimanê Kurdî ye/Şimdi Kürtçe zamanı" sloganıyla yapılacak etkinlikler için DEM Parti Diyarbakır İl Örgütü binasında açıklama yapıldı.
DEM Parti Dil ve Kültür Komisyonu Eş Sözcüleri Cemile Turhallı ve Heval Dilbihar, programı açıkladı.
RAWEST ARAŞTIRMA DİREKTÖRÜ REHA RUHAVİOĞLU
"Kürtçe sokak, pazar ve eğitim dili olmadan yaşatılamaz"
Dilbihar, 18-21 Şubat tarihleri arasında yürüyüş, basın açıklaması, Kürtçe dersler, panel, bildiri dağıtımı, şölen ve parlamentoda eylemler yapacaklarını ifade etti.
19 Şubat’ta Van'da anadil yürüyüşü düzenleyeceklerini söyleyen Dilbihar, 20 Şubat’ta Siirt, Mardin, Şırnak, Antep, Urfa, Bingöl, Dersim, Elazığ, Hakkari, Muş, Bitlis, Ağrı, Kars, Ardahan, Iğdır, Erzurum ve ilçelerinde, 21 Şubat’ta ise Diyarbakır, Batman, Cizre, Mardin ve ilçeleri; Maraş, Malatya, Adana, Mersin, Antalya, İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ, İzmir, Manisa, Aydın, Muğla, Balıkkesir, Ankara ve Konya’da yürüyüş, broşür dağıtımı ve çeşitli etkinlikler yapılacağını belirtti.
Bülent Bilmez: "Kültürel Çeşitliliğin Merkezinde Dil Vardır"
19-20-21 Şubat tarihlerinde DEM Parti milletvekillerinin parlamentoda eylemler yapacağını aktaran Dilbihar, herkesi destek vermeye çağırdı.
Dilbihar, "Bütün halkımızı, eylemlerimize katılmaya davet ediyoruz. Kiras ve fistan, şal ve şapik ile programlarınıza katılın. Kurdî bir şekilde sesinizi her yerde yükseltin" dedi.
21 ŞUBAT DÜNYA ANADİLİ GÜNÜ
Refika: Anadili emanettir sizindir, size aittir
21 Şubat Anadili Günü
Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 17 Kasım 1999’da 21 Şubat’ı Dünya Anadili Günü ilan etti. 21 Şubat, 2000 yılından bu yana dünyada kültürel çeşitliliği ve çok dilliliği desteklemek amacıyla “Dünya Anadili Günü” olarak kutlanmaya başlandı.
UNESCO’nun ‘Tehlike Altındaki Dünya Dilleri Atlası’na göre; Türkiye’de 18 dil veya lehçe yer alıyor, 15 dil ise tehlike altında.
30'dan fazla dilbilimcinin çalışmalarıyla ortaya çıkan atlasa göre bu dillerin dağılımı şöyle;
Son derece tehlikede olan diller: Hertevin. Ethnologue.com'a göre Siirt kökenli, Kuzeydoğu Arami dilerinden olmasına karşın diğerlerinden oldukça farklı bu dili 1999'da bin kişi konuşuyordu.
Ciddi anlamda tehlikede olanlar: Gagavuzca, Türkiyeli Yahudilerin konuştuğu Ladino ve Süryanice.
Kesinlikle tehlikede olanlar: Abazaca, Hemşince, Lazca, Pontus Yunancası, Çingene dilleri (Atlasta yalnızca Romani bulunuyor), Süryanice'ye benzeyen Suret (atlasa göre Türkiye'de konuşan kalmadı; konuşanların çoğu göçle başka ülkelere gitti) ve Ermenice.
Güvensiz durumda olanlar: Abhazca, Adige, Kabar-Çerkes dilleri ve Zazaca.
Kaybolan diller: Atlasa göre Türkiye'deki üç dil kayboldu. Kapadokya Yunancası, dünyada da son derece tehlike altında. Diyarbakır Lice'deki Kamışlı köyünde konuşulan Mlahso da kayboldu. Suriye'ye göçen köylülerden İbrahim Hanna'nın 1995'te ölümüyle bu dil de öldü. Ubıhça da Tevfik Esenç'in 1992'de ölmesiyle kayboldu.
Tehlike faktörleri
UNESCO bir dilin ne derece tehlike altında olduğunu sınıflandırmak için dokuz ölçüt kullanıyor:
- Dilin kuşaktan kuşağa aktarılması
- Dili konuşan kişi sayısı
- Dili konuşanların toplam nüfusa oranı
- Dilin kullanım alanlarında değişiklikler
- Yeni alanlara ve ortamlara dilin tepkisi
- Dilin öğrenilmesi, o dilde okuma yazma öğrenilmesi için gerekli materyallerin varlığı
- Devletlerin ve kurumların tutum ve politikaları, buna dilin resmi durumu ve kullanımı da dahil
- Toplumun bireylerinin kendi dillerine yönelik tutumu
- Dille ilgili varolan belgelerin miktarı ve niteliği.
Türkiye'de dil koruma programı yok
UNESCO, birçok ülkede tehlike altındaki diller için koruma programları yürütüyor. Örgüt kültür, eğitim, iletişim ve bilgi ve bilim alanlarında dillerin güçlendirilmesi için çalışıyor. Ancak Türkiye'de yürüttüğü bir dil koruma programı yok.
Dilin yok olmaması için ne yapılmalı?
UNESCO kılavuzunda bu sorunun yanıtı şöyle:
"Bir dili yok olmaktan koruyabilmek için yapılabilecek en önemli şey insanların o dili konuşabilmesi ve çocuklarına öğretebilmesi için uygun koşulları yaratmaktır. Bu genellikle, azınlık dillerini tanıyan ve koruyan ulusal politikaların, anadili eğitimini destekleyen eğitim sistemlerinin, o dili konuşan toplulukla dilbilimciler arasında bir yazı sistemi ve biçimsel yapı kazandırmak için yaratıcı bir işbirliğinin varolmasını gerektirir.
"En belirleyici etken dili konuşan topluluğun dile yönelik tutumu olduğundan, çok dilliliği ve azınlık dillerine saygıyı yüreklendiren, bir dili konuşmanın ödev değil, zenginlik olduğunu hissettiren toplumsal ve siyasi bir ortam oluşturmak esastır.
"Bugün bazı diller çok az konuşanı kaldığı için sürdürülemez durumda, ama dilbilimciler, dili konuşan toplum da bunu isterse, hiçbir iz bırakmadan kaybolmasın diye dili olabildiğince kayda geçirebiliyorlar."
(RT)