Diyarbakır Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) davasının 28. duruşması, dün (6 Aralık) Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya İtalyalı bir heyet de gözlemci olarak katıldı.
Duruşmada söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, yargılamanın yapılabilmesi ve sürdürülebilmesi için mahkeme ile işbirliği yapabileceklerini söyledi.
Bunun gerçekleşmesi için mahkemenin, davanın başka bir ile taşınması talebini reddetmesi ve sanıkların duruşmalara toplu halde gelmesine izin verilmesi gerektiğini söyleyen Aktar, sanıkların 32 aydır tutuklu olduğunu ve bunun tutuklama amacına aykırı olduğunu söyledi.
Mahkeme heyeti Aktar'ın taleplerini yerinde bularak sanıkların duruşmalara toplu halde katılmasına karar verdi ve davanın başka ile nakledilmesini reddederek duruşmayı 12 Aralık'a erteledi.
"Kürtçede yumuşama yok"
104'ü tutuklu 154 kişinin yargılandığı Diyarbakır KCK davası hakkında bianet'e konuşan Mehmet Emin Aktar, sanıkların Kürtçe savunma yapma konusunda ısrarlı olduğunu ve mahkemenin de bu hakkı tanımadığını ifade ederek Kürtçe konusunda bir yumuşama olmadığını söyledi.
Mahkeme Başkanı Menderes Yılmaz'ın 28. duruşma sırasında "Kürtçe için bilinmeyen dil demedim. Sadece bilmediğim dil dedim. Nasıl İtalyanca'yı bilmiyorsam Kürtçe'yi de bilmiyorum" demesini hatırlattığımız Aktar, davanın başından beri kullanılan "bilinmeyen dil" ifadesinin kasıttan kaynaklanmadığı düşüncesinde olduğunu, tanıdığı kadarıyla mahkeme başkanının da Kürtçeye ve Kürtlere karşı olmadığını bildiğini söyledi ve ekledi:
"Buna rağmen mahkemenin bugüne kadarki tutumu tamamen sanıkların tutumuna karşı gelişen refleksten ibaret. Bu yargılamada rahatlamanın tek yolu mahkemenin tahliye kararı vermesidir. Bu yapılmadan iyi niyet tutumundan söz edemeyiz."
"Sorgu olmadan deliller okunamaz"
Davanın delillerin okunması aşamasında kilitlendiğini söyleyen Aktar, sorgu yapılmadan delillerin okunamayacağını söyledi.
Bugüne kadar sanıkların sorgulanmadığını ve savunmalarının alınmadığını söyleyen Aktar, ayrıca delillerle ilgili de sorun olduğu görüşünde:
* Bu dosyada delillerin çok büyük kısmı, ortam dinlemesi ve iletişim tespitine dayanıyor.
* Dinleme, hakim kararına dayanmak zorunda. Ayrıca kararda kişinin isminin, telefon numarasının, hangi suçla suçlandığının, hangi suç kapsamında yapılacak soruşturma amacıyla bu dinlemenin yapıldığının, dinlemenin süresinin, hangi araçlarla dinleme yapılacağının ve hangi araçların dinleneceğinin veya takibe alınacağının açık şekilde belirtilmesi gerekiyor.
* Yasa, kişinin birinci derece yakınlarıyla yaptıkları iletişimin kayıt altına alınamayacağını da belirtmiş.
* Üstelik hem telefon görüşmeleri hem de ortam dinlemelerine dair delillerin hemen hepsinde konuşmalar Kürtçe yapılmış. Emniyet bu kayıtların Kürtçelerini değil, sadece Türkçe çevirilerini dosyaya koymuş. Biz bu çevirilerin ne kadar sağlıklı yapıldığını bilmiyoruz ve Kürtçe kayıtların uzman kişilerce tekrar çevirisinin yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
* Kaldı ki, bazı anlayamadıkları yerleri "nokta nokta" şeklinde yazmışlar. Konuşmanın bütününü vermediğiniz zaman anlamda değişiklikler olur.
* Biz bu endişelerimizi mahkemeye ilettik. Mahkeme de okunan delillerde bu itirazları değerlendirmeye alacağını ve ondan sonra karar vereceğini söyledi. Ancak bu da süreci uzatacak. Bizce mahkemenin bütün bu işlemleri baştan yapıp ondan sonra hukuka uygun şekilde elde edilen deliller okunmalı. (EKN)