“İşimi ve öğrencilerimi çok sevdiğim için direniyorum. İlkokul öğretmeniyim. Eylemlerimin türüyle de, bir ilkokul öğretmeni gibi direniyorum.”
Engin Karataş, Muğla’nın Bodrum ilçesinde sınıf öğretmeniydi. 13 yıl boyunca görev yaptığı ilkokuldan 29 Ekim 2016’da Resmi Gazete’de yayınlanan 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ihraç edildi. O günden beri de Bodrum meydanında yaratıcı eylemler yapıyor, “İşimi istiyorum” diyor.
Son eylemi de “İşimi istiyorum” yazısını meydana suyla yazmak oldu.
Neden suyla yazdığını sordum, Karataş “delil bırakmamak için” diye açıkladı eylemini:
“Polis gelip beni gözaltına alıp gidiyordu. Ben de yazıyı farklı materyallerle yazmaya başladım. Bir gün bir çuval götürdüm. Çuvaldaki delikten buğdaylarla döke döke ‘İşimi istiyorum’ yazdım. Polis delil olarak yerdeki buğdayı toplayamıyor tabii. Ben de toplaması zor olan materyallerle yazıyorum. Buğday, su uçup gidiyor, delil kalmıyor. Bir gün de koli bandıyla yazmıştım…"
“Sürekli eylem düşünüyorum, bu da beni diri tutuyor. Hem etraftakiler de sürekli bakıp şaşırıyor. Zaten kağıtlara ne yazsak direniş anlamına geliyor."
"Mesela bir gün de büyük bir kağıda sadece ‘Öf’ yazmıştım. Burada tek başıma olunca da halkla iç içe olduk. İnsanlar yanıma geliyor, destek veriyorlar. Ben burada 13 yıldır çalışıyordum zaten tanıyordu beni insanlar.”
Neden işten atıldığına dair “bilgi verilemiyor”
Peki, işini isteme sürecinde hukuki durum ne?
Engin Karataş halen OHAL Komisyonu’ndan yanıt beklediğini anlattı:
“İhraçla açlığa mahkum edildikten sonra Milli Eğitim Baknlığına hem resmi yazıyla hem de BİMER üzerinden işten atılma gerekçemi sordum. İki ayrı yanıt geldi. İkisinde de ‘OHAL döneminde bilgi veremiyoruz’ yazıyordu. Yani, hangi gerekçeyle işten atıldığımı bilmiyorum.
“OHAL Komisyonu başvuruma da bu ‘bilgi verilemiyor’ yazısını ekledim. Ama suçlamayı bilmediğim için savunma hakkım da elimden alınmış oldu.”
“OHAL Komisyonu, oyalama komisyonu”
Karataş, aynı okulda görev yapan ve aynı KHK ile ihraç edilen sekiz Eğitim Sen üyesinden biriydi. Sendikanın da kendi adlarına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yaptığını ama OHAL Komisyonu kurulunca başvuruların geri döndüğünü söyledi.
Şimdi OHAL Komisyonu’nun kararını bekliyor:
“Dosyaları nasıl incelediklerini bilmiyoruz, hangi sırayla inceliyorlar? OHAL Komisyonu zaten geri almayacakları kişileri biraz daha oyalamak için kuruldu. Çünkü KHK ile çıkarılanlardan bazıları yine KHK ile işe iade edildi zaten…”
Tanesi 260 liradan 90 ayrı para cezası var
Eylemi boyunca sık sık gözaltına alınan Karataş’a ayrıca idari para cezası da kesiliyor.
Kabahatler Kanunu uyarınca kesilen cezaya da zam geldiğini anlattı: “Ceza, 227 liradan 260 liraya yükseldi. Bana kesilmiş yaklaşık 90 ayrı ceza var. Hepsine itiraz ettim, mahkeme itirazları reddetti. Yakında icra olarak geri dönmesini bekliyorum cezaların…”
Eylemi boyunca pek çok kez gözaltına alınan Karataş hakkında polis Türk Ceza Kanunu’nun 123/1 maddesindeki “huzuru bozmak” suçlamasından işlem yaptı ancak Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığı sekiz ayrı suçlamaya takipsizlik kararı vermişti.
Ama bu kararlar, onun gözaltına alınmasına mani olmadı. Peki, polis engeli eylemlerinde değişiklik yapmasına neden oldu mu?
Karataş polisle ilişkisini şöyle anlatıyor:
“Önceleri polis gelip ‘Sana şu kadar süre’ diyordu ben de o sürede toplanmak yerine neden işimi istediğimi etrafa anlatmaya devam ediyordum. Sonra polis baktı ki ben o süreyi eyleme devam etmek için kullanıyorum, ‘Sana süre yok’ demeye başladılar. Daha sonra da polis ‘Sana şu kadar süre, toplan’ deyince ben toplanıp gittim ama iki saat sonra tekrar aynı yere gelmeye başladım. Polis yine geldi, ben yine gittim. Böylece günde üç sata kalabalığa derdimi anlatabiliyordum. Şu sıralar da polis beni uyarınca gidiyorum. Polis bazen iki saat gelmiyor, bazen yarım saate geliyor. Giderken de dövizlerimi, yoldan geçenler okusun diye yere bırakıyorum.”
“Toplum geride durduğundan biz önde görünüyoruz”
“Ben sadece işimi istiyorum” diyen Karataş, neden sokakta olduğunu da şöyle anlattı:
“Sokağa çıkmak devrimcilik değil, sıradan bireyin yerine getirmesi gereken bir sorumluluk. Biz sokakta direnenler Deniz Gezmiş değiliz, normal olanı yapıyoruz. Ama toplum aşırı geri çekildiği için biz sokaktakiler önde görünüyoruz. Polis bana ‘Sen çok mu cesursun’ diyor. ‘Yoo, çok korkağım’ diyorum…”
“Halk OHAL’in üzerine yürüdü”
Eylemini sadece karada değil, havada ve suda da sürdüren Karataş, sadece karada değil, havada (paraşütle atlarken) ve suda (dalarken) da “huzuru bozmak” suçlamasıyla gözaltına alınmıştı.
TIKLAYIN - Polis Havada, Karada, Suda Gözaltına Alıyor
Karataş’ın geçen haftaki eylemi de üzerinde “OHAL” yazılı kağıtları yürüyüş ve bisiklet yoluna sermek oldu.
Bu eylemiyle ilgili de sosyal medya günlüğüne şunları yazdı:
“Bugün yine OHAL protestosu yaptım. Halkın OHAL’in üzerinde yürümesini sağladım. Halkın ilgisi ve ezmesi iyiydi. Bisikletle üstünden geçenler oldu. İki öğretmen arkadaşım da geçti. Yaklaşık yirmi dakika sonra terör şubeden bir emirle polis geldi, ‘Kaldırırsan işlem yapmayacağım sana beş dakika süre’ dedi. ‘Emin misin topladıktan sonra götürmeyesin?’ dedim. ‘Yok, beş dakika süre veriyorum toplayıp gidebilirsin’ dedi. ‘Tamam’ deyip topladım. Kağıtları almak için ısrar etti. Verdim. ‘Ben vicdan azabı duyuyorum ama ne yapalım bizi zor duruma düşürüyorsun’ dedi. ‘Keşke sizi zor duruma düşürmeden işimi istemenin bir yolu olsa’ deyip ayrıldım.” (AS)