Uluslararası Kadın Medya Kuruluşu (International Women's Media Foundation, IWMF) eski eş başkanı ve danışma konseyi üyesi Lynn Povich, 40 yılı aşkın süreyle basın sektöründe çalıştı. Kariyerine, 1970'lerde cinsiyet ayrımcılığına uğradığı için 45 kadınla birlikte dava açtığı Newsweek dergisinde başladı. Beş yıl sonra ise derginin tarihindeki ilk kadın baş editör olarak atandı.
Povich, 1991'de Working Woman (Çalışan Kadın) dergisinin baş editörlüğü görevine geldi. Ardından 1996'da doğu yakası sorumlu yazı işleri müdürü olarak MSNBC'de çalışmaya başladı, NBC News ile MSNBC'nin web içeriklerini yönetti.
Geçtiğimiz yıl, Povich Newsweek davasını anlattığı Good Girls Revolt (İyi Kızların İsyanı) adlı bir kitap yayımladı. Kitabın adı Newsweek'in, tam da davanın açıldığı gün yayımladığı, yeni yeni filizlenmeye başlayan feminist hareketi işleyen kapak hikayesi Women in Revolt'a (Kadınlar İsyanda) ithafen seçilmişti.
Geçtiğimiz haftalarda Washington Basın Kulübü Kuruluşu tarafından Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nelayık görülen Povich'le, kariyeri, yayımlanan kitabı ve bir kadın gazeteci olarak karşılaştığı zorluklarla ilgili IWMF'nin gerçekleştirdiği röportajı yayınlıyoruz:
IWMF: Washington Basın Kulübü Kuruluşu sizi Yaşam Boyu Başarı ödülüyle onurlandırıyor. Bu ödül size ne ifade ediyor?
Povich: Ulusal Basın Kulübü kadınları üye olarak kabul etmeye başlayana kadar, Washington Basın Kulübü Kuruluşu aslında Kadın Basın Kulübü'ydü, bu ülkenin gazeteci kadınlarla ilgil belleğiydi. Helen Thomas, Nan Robertson, Dorothy Gilliam gibi bir çok muhteşem kadın bu ödüle layık görüldü. Bu ödülü almaktan ötürü gurur duyuyorum ve Washington Basın Kulübü Kuruluşu'na tarihimizi canlı tuttukları için minnettarım.
Dönüp kariyerinize baktığınızda, en unutulmaz anlar hangileri?
Newsweek'teki diğer kadınlarla bir araya gelerek tarihte ilk kez bir basın kuruluşuna karşı cinsel ayrımcılık davasını açmamız kesinlikle unutamayacağım tecrübelerden biri. Bu olay bana değişimi nasıl içeriden tetikleyebileceğimizi öğretti. 1975'te Newsweek'in ilk kadın baş editörü olmak benim için büyük bir başarıydı ama 1964 Sivil Haklar Hareketi olmasa bu kesinlikle mümkün olamazdı. Hep söylediğim gibi "Ben pozitif ayrımcılığın çocuğuyum." Açtığımız dava ve Eşit İstihdam Olanakları Komisyonu'nun (EEOC) desteği olmasaydı bu pozisyon bana teklif edilmezdi.
Working Woman (Çalışan Kadın) dergisinin baş editörü olma teklifi kadınların başarılarını gün ışığına çıkarabilmek açısından benim için harika bir fırsattı. Ardından teknolojik devrimin ilk yıllarında MSNBC.com'un kurulmasına yardım etmek bana çok şey öğretti.
Gazeteci olmak istediğinize ne zaman ve nasıl karar verdiniz?
Babam bir gazeteciydi ve Washington Post'ta bir yazarı olarak hep heyecanlı bir hayatı olduğunu düşünmüştüm. Ama o gazeteci olduğu için, ben gazetecilikten kaçındım. Kendime özgü bir hayat istiyordum. Okul gazetesinde dahi gazetecilik yapmadım.
Paris'te Newsweek bürosunda sekreterlik yaparken bu işi yapmaktan hoşlanabileceğimi düşünmeye başladım. Büroda, Elizabeth Peer adında bir kadın vardı. Yurt dışında çalışan az sayıdaki kadın muhabirden biriydi. Bir muhabir ve yazar olarak doğal bir yeteneğe sahipti. Bu sayede gazeteciliğin oldukça ilginç bir meslek olduğunu düşünmeye başladım. Her şeyle ilgilenmek ve herkesle konuşmak için para alıyordunuz.
Sizi Newsweek davasıyla ilgili bir kitap yazmaya yönelten ne oldu?
1991'de Newsweek'ten ayrıldığımda, davayla ilgili resmi belgeleri de yanıma almıştım. Beş yıl kadar önce bu belgeleri zamanında Amerika'daki Schlesinger Kadın Tarihi Kütüphanesi'ne koymak üzere isteyen Radcliffe İleri Araştırmalar Enstitüsü'ne göndermiş olmam gerektiğini fark ettim. Belgelere biraz göz attım ve yaşadıklarımızın tarihini anlatan bir hikaye yazmadan onları gönderemeyeceğime karar verdim. Tarihimizin kaybolmakta olduğunu ve eğer insanlara olanları anlatabilirsem davamızın hayatta kalacağını düşündüm.
Kimse bizim tarihte bir medya organını cinsel ayrımcılık sebebiyle dava eden ilk kadınlar olduğumuzu bilmiyordu. İnsanlar New York Times ya da NBC'de olanları biliyorlardı çünkü bunlar büyük davalardı ama kimse bizim ilk olduğumuzdan haberdar değildi. Kimin neyi, nasıl yaptığını anımsamak için eski dostlarım ve iş arkadaşlarımla röportajlar yapmaya başladım. Topladığım bilgiler 30 bin sözcüğü geçince "Burada gerçek bir kitap yatıyor" diye düşündüm. Eski zamanlara dönmek ve yaşananları hatırlamak benim için harika bir deneyimdi. Aynı zamanda nelerin değişip değişmediğini anlamak için 2010'da Newsweek'te çalışan genç kadınlarla da görüştüm. Ortaya gerçekten iyi bir hikaye çıktığını düşünüyorum.
Dava dönemindeki kadın gazetecilerle şimdiki genç kadın gazeteci kuşağını karşılaştırdığınızda neler görüyorsunuz? Neler değişti ve neler hala değişmedi?
Günümüzde Newsweek'teki kadınlar muhabir veya yazar olarak çalışıyorlar. Artık "araştırma görevlisi" diye bir iş kategorisi yok ve bir zamanlar bize söylendiği gibi kadınlara "Yazmak istiyorsan, git başka bir yerde çalış. Newsweek'te kadınlar yazamaz" denmiyor. Önemli aşamalar katedildi. Ancak üst düzey mevkilerde hala benzer ayrımcı politikalarla karşılaşıyoruz. Haber merkezlerinde üst düzey yönetici konumunda çok az sayıda kadın var. Elbette Newsweek/The Daily Beast'ten Tina Brown, New York Times'tan Jill Abramson ve NBCUniversal Haber Grubu'ndan Pat Fili-Krushel var ancak bu, kadınların medya sektöründeki temsili için yeterli bir oran değil. Dolayısıyla bu hala üzerinde durulması gereken bir konu.
Günümüz genç kadınları için "post-feminist kuşak" deniyor. Onlara cinsiyet savaşlarının son bulduğu ve artık eşit haklarla oyun sahasında olduğumuz söylendi. Pek çok genç kadın akademik hayatta çok başarılı oluyor ve iş hayatına atılana kadar hiçbir engellemeyle karşı karşıya gelmiyor. Ancak iş hayatına girdiklerinde, onlarla aynı alt yapıya hatta bazen daha azına sahip erkek iş arkadaşlarının çok daha kolay yükseldiklerini, daha iyi görevlere getirildiklerini ve daha yüksek ücretler aldıklarını görüyorlar. Daha ilginç olan henüz birkaç yıl önce Newsweek'te konuştuğum genç kadınlar bu olayın bir cinsiyet meselesi olduğunu düşünmüyorlardı. Tıpkı kırk yıl önce bizlerin de yaptığı gibi, sorunun onlarda olduğunu, yeteri kadar yetenekli olmadıklarını farz ediyorlar. Daha sonra ise gerçekleri fark edip, "Hayır, bu bizim hatamız değil, sistemin hatası" diyorlar.
ABD'deki kadın gazetecilerin geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Gazetecilik okullarındaki kadın öğrenci sayısı, 80'lerden bu yana erkek öğrenci sayısını aştı, öğrencilerin yüzde 60'ını kadınlar oluşturuyor. Artık basında çok sayıda kadın çalışan var. Uzun zaman önce kadın üst düzey yöneticilerin sayısındaki azlığı kadın basın çalışanlarının azlığına bağlıyorduk. "Eğer basında daha çok kadın çalışmaya başlarsa elbette kadınlar da meslekte yükseleceklerdir" diye düşünüyorduk. Ancak şu an görüyoruz ki basında çok sayıda kadın çalışan olması bu sorunu çözmeye yetmiyor. Bence bu kısmen çocuklu kadınların iş ve özel yaşam arasındaki dengeyi kurmakta zorlanmalarıyla bağlantılı. Özellikle gazetecilik gibi düzenli saatleri olmayan, öngörülemez yanları olan bir meslek için bu durum daha da belirgin. Bence bu sorun gazeteciliğin doğası gereği geleceğin kadın gazetecileri için oldukça önemli olacak.
Şu anda kariyerlerinin başlangıcında olan kadın gazetecilere tavsiyeleriniz nelerdir?
Gazetecilik hem kadınlar hem de erkekler için harika bir meslek. Çok fazla şey öğrenme ve gerçekten önemli konular hakkında yazma şansına erişiyorsunuz. Ancak çocuk sahibi olmak istiyorsanız iki işle birden baş etmenin zorluklarının ayırdında olmanız gerekiyor. Ben part-time çalışacak kadar şanslıydım ama sırf bu sebeple muhabirlik veya editörlükten ayrılıp haber departmanına kıyasla çalışma saatlari daha düzenli ve daha az stresli yorum sayfalarına geçen insanlar tanıdım.
Ne tür bir gazetecilik yapmak istediğinizin ve bunu yapmanın ne tür gereklilikleri olduğunun farkında olmanız gerekiyor. Daha esnek ve eşitlikçi olanaklar için iş yerlerinde değişim talep etmekten vazgeçmeyin. Bunu başarabilirsiniz! (LP/ECA/ÇT)
* IWMF'nin web sitesinde yayınlanan bu röportajı, Elif Cansu Akoğuz bianet için Türkçeleştirdi.