Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ya da faili meçhul cinayete kurban giden yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için sürdürdükleri adalet arayışlarının 603'üncü haftasında yine Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi.
603'üncü haftada 1995’te Hakkari Yüksekova’da gözaltında kaybedilen Abdulkerim Yurtseven, Münür Sarıtaş ve Mikdat Özeken'in akıbeti soruldu. Gözaltında kaybedilen Yurtseven'in torunları, faillerinin yargılanmasını istedi.
“Failler belli, kayıplar nerede?” yazılı pankartı açan ve üzerine kırmızı karanfiller bırakan Cumartesi Anneleri, kaybedilen yakınlarının fotoğraflarını taşıdı.
TIKLAYIN - CUMARTESİ ANNELERİ/İNSANLARI
Bu haftaki buluşmada 1995 yılında Hakkari Yüksekova'da gözaltında kaybedilen 73 yaşındaki Abdülkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münir Sarıtaş'ın akıbeti soruldu. Kayıpların akıbetini sormaya gelenlerin arasında HDP Milletvekili Mithat Sancar, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Abdülkerim Yurtseven'in 10 torunu da katıldı.
Berivan:“Siz dedesiz büyümek nedir biliyor musunuz?”
İlk konuşmayı Abdülkerim Yurtseven'in torunu Berivan Yurtseven aldı.
“73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken dedemiz için 21 yıldır bu meydanda adalet arıyoruz. Dedemin davasının üstü örtüldü. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde ise oy birliği ile Türkiye mahkum edildi.”
“Susarak kayıplarımızı kaybedenleri cesaretlendiriyoruz. Ey dedemizi kaybedenler siz dedesiz büyümek nedir biliyor musunuz? 21 yıldır her bayramda her 27 Ekim'de kanayan gözyaşlarımızı akıtıyoruz içimize. Yürekli mert dedemize doyamadan onu bizden aldınız. Biz de dedemizin bir kefeni bir mezarı ve mezar taşı olsun istiyoruz. Dedemizi bulana kadar, kaybedenler hesap verene kadar meydanlarda olmaya devam edeceğiz.”
Abdülkerim: “Nesilden nesile burada olacağız”
Daha sonra Abdülkerim Yurtseven'in torunu Şilan Yurtseven söz alarak şunları söyledi:
“Üç kuşak olarak bu meydanda bulunmaktayız. Dedemizin akıbeti açıklanıncaya kadar bu meydanda nesilden nesile bulunmaya devam edeceğiz. 73 yaşındaki dedemizin Kürt olmaktan başka ne suçu vardı? Yüksekova'da yaşanan olaylardan dolayı kayıplarımızın akıbeti sorulamıyor. Dedemizin katilleri hala dışarıda. Onların da bir an önce cezalandırılmalarını istiyoruz. Artık bu zihniyetin değişmesi lazım.”
Emrah: “Benden çocuklarıma miras kalacak”
21 yıldır adalet aradıklarını söyleyen diğer torun Emrah Yurtseven:
“Dedem yardımsever bir insandı. Onu kaydedenlere sesleniyoruz: Dedem nerede? En azından başında dua okumak istiyoruz. Babamdan miras gibi kaldı bana. Benden de çocuklarıma kalacak” dedi.
Nazari: Mikdat'ı kanlar içinde gördüler
Bu haftadaki açıklamayı Cumartesi Anneleri adına İHD İstanbul Şubesi Genel Kurul Üyesi Mine Nazari okudu. Geçmiş OHAL döneminde Yüksekova'da gözaltına alınıp kaybedilen Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münir Sarıtaş için buluştuklarını dile getiren Nazari sözlerini söyle sürdürdü:
"Kimseyi gözaltına almadık" dendi
“27 Ekim 1995 günü Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerler Yüksekova’ya bağlı Ağaçlı Köyüne baskın düzenledi. Askerler köylüleri dipçikleyerek, yaşlı insanları yerlerde sürükleyerek köy meydanına topladı. Meydandakiler sıra dayağından geçirildi.
“73 yaşındaki yürüme zorluğu çeken Abdülkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş gözaltına alınarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürüldü. Onları sormak için tabura giden aileler Mikdat’ı kanlar içinde gördü. Binbaşı Yurdakul, ‘24 saat gözaltında tutulacaklar’ dedi. Aileler ertesi gün tekrar tabura gittiğinde ise ‘kimseyi gözaltına almadık, bir daha buraya gelmeyin’ dedi.
“Ailelerin yaptığı başvurular sonuçsuz kaldı. Üç köylü için tüm resmi kurumlar ‘gözaltına alınmamışlardır’ dedi.
Terhis olan askerler itiraf etti
“Yüksekova Komanda Taburunda görevli bir asker de terhis olduktan sonra, Abdülkerim Yurtseven'in dövülerek, Mikdat Özeken ve Münir Sarıtaş’ın ise Yurdakul'un talimatıyla itirafçı Kahraman Bilgiç ve Yüzbaşı Nihat Yiğiter tarafından kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladı.
AKP, AİHM'de suçu kabul etti
“Tanıklara ve itiraflara rağmen sorumlular hakkında açılan dava delil yetersizliği gerekçesiyle, kesin beraat hükmü ile sonuçlandı. Ailelerin yaptığı temyiz başvurusu Yargıtay'ca reddedildi ve beraat kararı onaylandı. İç hukuktan sonuç alamayan aileler davayı AİHM‘e taşıdı. Dava 2003 yılında sonuçlandı. AKP hükümeti AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, üç kişinin kaybolması nedeniyle üzgün olduğunu belirtti ve kayıplarla ilgili etkin soruşturma yapmayı taahhüt etti”. (HK)
