Sosyalist Kadın Meclisleri(SKM), 22 Nisan 2011 tarihinde kadına karşı şiddete ve sığınma evlerindeki yetersizliğe dikkat çekmek için başlattığı "mezar değil dayanışma evi istiyoruz" imza kampanyasını Kartal Meydanı'na çadır kurarak sürdürdü. Kadınlar 12:30'da Haydarpaşa Garı'nda buluştu ve 12:50 Kartal trenine bindi. Haydarpaşa'da yapılan basın açıklamasında "ses ver insanlık utansın, ses ver kadınlar öldürülmesin" diyerek kampanyanın birçok yerel merkezde sürdürüleceği duyuruldu. İmza kampanyası 22 Ağustos tarihinde belediye önlerinde toplanan imzalarla bitirilecek. SKM, Ağustos ayı itibariyle, "SES VER Kadınlar Öldürülmesin" diyerek kadın cinayetlerine karşı 1 Milyon imza toplamaya başlayacak.
Dayanışma Evi
SKM üyesi Nahide Kılıç, "mezar değil dayanışma evi istiyoruz" kampanyasının en önemli gerekçesinin kadına karşı şiddetin yükselmesi ve sığınma evlerinin kadınlar için korunaklı bir alan sunamaması olduğunu söyledi. Kılıç, "son olarak Kırşehir'de sığınma evindeki bir kadının kocası tarafından öldürülmesi sığınma evlerinin gerçek bir barınak olmadığını gösterdi. Ayrıca sığınma evleri kadının yaşam alanlarını kısıtlıyor" dedi.
Topladıkları imzaları seçtikleri belediyelere sunarak, bu belediyelerden mekan talep edeceklerini söyleyen Kılıç, "dayanışma evi projemiz kadınlara güvenli bir barınak sunmanın yanı sıra, kadını 'sığınmak' zorunda bırakmayacak şekilde, kadının çalışabileceği, sosyal güvenlik ağına dahil olabileceği ve sosyal yaşamını sürdürebileceği bir alan sunmayı amaçlıyor" dedi. Kadına karşı şiddetin derecesine de dikkat çeken Kılıç, "eğer belediyeler bize yer vermezse biz bu dayanışma evlerini kendi imkanlarımızla kuracak kadar kararlıyız" dedi.
"Buzdağının Görünen Kısmı"
Kadın cinayetlerinin son yedi yılda yüzde 1400 artmasına dikkat çeken SKM kurucusu ve üyesi Mukaddes Erdoğdu-Çelik kadın cinayetlerinin aslında kadını kapatan ve değersizleştiren sistemin yarattığı buzdağının görünen kısmı olduğu söyledi. Erdoğdu-Çelik, "biz her kampanyamızda kadına karşı şiddeti ve kadın cinayetlerini dile getirerek bu buzdağının en sivri tepesini işaret ediyoruz" dedi. "Fakat buzdağının hepsini de görmek gerekir" diyen Erdoğdu-Çelik, "binlerce yıldır kadının köleleştirildiği bir coğrafyada hem şiddetle hem de kadına karşı şiddeti yaratan sistemle mücadele ediyoruz" dedi. Kadınların mücadelesinin kadın cinayetlerinin politik olduğunu ortaya çıkardığını söyleyen Erdoğdu-Çelik, tüm kadınların bu sistematik şiddetle politik olarak mücadele etmesi gerektiğini söyledi.(GY)