İstanbul Su Mahkemesi'nin ikinci gününde görülen Ilısu davasında konuşan "Hasankeyf'i Yaşatma Girişimi"nden Ercan Ayboğan ve Vecdet Diken hazırladıkları iddianameyi jüri üyelerine sundular.
"Proje yüzünden 199 yerleşim alanındaki 55 bin kişi göç etmek zorunda kalacak. Göçmenlere uygun yerleşim alanları gösterilmediği ve yeni istihdam olanakları sağlanmadığı için bölgede halihazırda var olan çatışma ortamı derinleşerek devam edecek."
Davacıların mahkemeye davalı olarak çağırdığı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu gelmediler.
Meksika ve Yusufeli dosyalarının da görüldüğü mahkemenin jürisi, kararlarını 14 Mart Cumartesi, saat 11:00'de düzenlenecek basın toplantısıyla açıklayacak.
"Ilısu barajı uluslararası sözleşmeleri çiğniyor"
Ilısu barajı için 1993'ten önce karar alındığı için Türkiye yasalarına göre Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu hazırlanmasına gerek olmadığını belirten iddia makamı "Uluslararası konsorsiyum kendi ülkelerinden kredi garantisi alabilmek için uzmanlara ÇED raporu hazırlattı. Bu rapor da uluslararası anlaşmaları ve kriterleri karşılamaktan uzak" dedi.
Rapor hazırlanırken bölgenin bitki ve hayvan varlıklarının saptanmadığını öne süren davacılar "BM'nin Sınıraşırı Taşımacılığa Uygun Olmayan Nehirler Anlaşması gibi birçok anlaşmanın ihlal edildiğini" söylediler: "Sırf bu yüzden bile projenin iptal edilmesi gerekiyor."
Barajdan sadece bitki ve hayvanlar değil, insanlar da dolaylı olarak göç kabul eden kentler de etkilenecek diyen iddia makamı baraj için kredi garantisi verecek Almanya, Avusturya ve İsviçre hükümetlerinin geçen yıl Türkiye hükümetine 153 şarttan oluşan bir ön koşul getirdiğini anımsattı.
"Bu kredi garanti kuruluşları hükümete 180 günlük süre tanıdı. Ancak hükümet bu sürede hiçbir koşulu yerine getirmedi. Şimdi temmuz ayına kadar ek süre tanındı ve dört ayda en az 30 kriterin yerine getirilmesi gerekiyor, ama biz bunların da karşılanmayacağı görüşündeyiz."
Güneydoğu Anadolu Projesi'ni de (GAP) eleştiren Ayboğan ve Diken "Proje nedeniyle bio çeşitlilik yok oluyor. Büyük çiftçiler desteklenirken küçükleri bu destekten mahrum bırakılıyor" diyerek "GAP'ın uluslararası strateji ve sınır ötesi iktisadı mantığıyla devreye sokulduğunu" vurguladılar.
"Diyarbakır-Urfa-Batman havzası uluslararası çekim merkezi haline getirilirken, GAP'tan sonra birçok toprak el değiştirdi."
"Yusufeli barajı kamu yararı gütmüyor"
"Çoruh havzası iki barajı kaldırabilecekken 13 baraj yapılmak isteniyor. Bu proje iddia edildiği gibi kamu yararı taşımaktan çok bir yük konumunda."
Yusufeli projenin maddi hasarları kadar yöre insanının maneviyatına da zarar verdiğini kaydeden Davacılarından avukat Recep Akyürek, "Barajın iddia edildiği gibi 100 milyon dolar kar sağlayamayacağını, buna kapasitesinin yetmeyeceğini" söyledi.
Akyürek, "Projenin ülkeyi borçlandırarak iflas ettirme ve diğer ülkelere bağımlı hale getirme amacı güttüğünü" söyledi ve bir an önce durdurulmasını istedi.
Amaç yargılamaktan çok çözüm üretmek
Tophane'deki Tütün Deposu'nda gerçekleştirilen, suyun ticarileştirilmesine karşı olan mahkemenin kararlarının yasal bir bağlayıcılığı yok. Latin Amerika Su Mahkemesi'nden Javier Bogantes, "amacın yargılamaktan çok insan hakkı odaklı çözümler üretmek" olduğunu söylüyor.
Jüride şu adlar bulunuyor: Türkiye'den oyuncu Pelin Batu, hak savunucusu Emel Kurma, TESEV'den hukukçu Dilek Kurban, Meksika'dan akademisyen David Barkin, Brezilya'dan savcı Alexandre Camanho de Assis, Almanya'dan yayıncı Silke Helfrich ve Hollanda'dan politika danışmanı Maurits Groen.(SY/BÇ)