Hafıza Merkezi ve Cezasızlıkla Mücadele Güçbirliği’nin 12 Aralık’ta düzenlediği “Kayıp ve Mücadele: Adaleti Aramak” adlı, modaretörlerin ve konuşmacıların tamamının kadın olduğu panelde, Ankara JİTEM davası öncesince kayıp yakınları adalet mücadelesini anlattı.
TIKLAYIN - Ankara JİTEM Davası da Beraatla Bitti
Mülkiyeliler Birliği Kültür Merkezi’ndeki panelin, modaretörlüğünü gazeteci Ayça Söylemez’in yaptığı ilk oturumunda, gözaltına alınıp öldürülen Namık Erdoğan’ın kızı Begüm Erdoğan ile Adnan Yıldırım’ın kızı Leyla Yıldırım konuştu.
Gazeteci Filiz Gazi’nin modare ettiği ikinci turumda da Musa Anter’in kızı Rahşan Anter, Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan, İlhan Erdost’un kızı Alaz Erdost ve Metin Altıok’un kızı Zeynep Altıok konuştu.
“Biz 25 yıldır adalet arıyoruz”
İlk olarak söz alan Begüm Erdoğan, gözyaşları içinde tamamladığı konuşmasının başında, babasının öldürüldüğünden beri, 25 yıldır bu acıyla yaşadığını, yine de acısını anlatmakta kelimelerin kifayetsiz kaldığını söyledi:
“Ben 25 yıldır, boğamızda bir yumruk, göğsümde bir hançer ile yaşıyorum. Her gittiğim yerde babam kapıdan çıkıp gelecek gibi. O ‘94 sabahı gün gibi aklımda. Biz 25 yıldır adalet arıyoruz ama karşımızda suç ve suçluyu koruyan bir düzen var. Onun yaşam hakkını elinden alan ve bizi birer yaşayan ölüye dönüştürmelerinin hesabını kime soracağız?”
Ben böyle bir babanın evladı olduğum için gurur duyuyorum. Biz bu ülkede adalet olmadığını 25 yıldır adalet aradığımız mahkeme kapılarında öğrendik. Bu cinayetlerin işleyenlerin ve işletenlerin cezalandırıldığı görmek istiyorum. Beni duyduğunu biliyorum. Her ne pahasına olduğunu bu davadan vaz geçmeyeceğim.”
“Yaşadıklarımı birçok Kürt çocuğu yaşamıştır”
Leyla Yıldırım da “Faili meçhul cinayetlerden dönemin tüm yetkilileri, karanlık döneme göz yuman dolaylı yollardan destek olan tüm siyasetçiler sorumludur” ifadelerini kullandı.
“Yargıda aklanıyorlar ama katillerin unutulmayacağını söylemek istiyorum. Olur da torunları, çocukları bir gün utanır belki onlar hesap sorar.
“Ben babamın cansız bedenini televizyonda gördüğüm andan itibaren artık çocuk değildim. Bunu birçok Kürt çocuğu yaşamıştır.
“Karanlık bir dönemin aydınlatılmasının önüne geçildi. Mehmet Ağar ve diğer sanıkların kollandıkları mahkeme sürecinde daha da netleşti. Mahkeme katillerin aklanması için fırsata dönüştürüldü.”
“Babamı devlet katletti”
Panelin ikinci oturumunda ilk olarak 20 Eylül 1992 yılında Diyarbakır’da katledilen Musa Anter’in kızı Rahşan Anter söz aldı:
“Babamın öldürülmesinin üzerinden 28 yıl geçti, ben o zaman 45 yaşındaydım. Hiçbir şey değişmiyor. Adalet mülkün temeli yazılı binalarda hukukun adaletsizliğe dönüştüğü bir zamanda yaşıyoruz. Babamı katleden üst akıl dosyasını da devletin derin dehlizlerinde kaybetmek istiyor.
“AİHM de devlet babamı korumadı diye ceza verdi. Yahu devlet katletti benim babamı…”
Babasının cinayetinin yargılandığı JİTEM Ana Davasının da cezasızlıkla biteceğini, umudunun olmadığını söyledi.
“Gelecek kuşaklara anlatacağız”
Alaz Erdost babasının son sözlerinde kendisini sorduğunu söyledi ve faili meçhullerin yargılandığı tüm benzer davaların aynı kaderini paylaştığını, birer birer zamanaşımından düştüğünü, cezasızlıkla sonuçlandığını anlattı, “Utanması gerekenler utanana kadar biz konuşmaya devam edeceğiz” dedi.
Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren Metin Altınok’un kızı Zeynep Altınok da, “Kendimi eşit hissettiğim tek yer babası öldürülmüş insanların yanı. Barış içinde hissettiğimiz tek yer” diye konuştu.
Hükümetin hem geçmişte yaşanan hem de günümüzde yaşanan katliamlarda sorumluluk almadığını belirten Altınok, “Katiller hiçbir zaman soruşturulmuyor. Hiçbir zaman günün içinde yapılması gerekenler yapılmıyor. Ama biz bunları unutmadıkça, bilmeyi sürdürdükçe Metin Altınokları Musa Anterleri gelecek kuşaktan kuşağa anlatacağız” dedi.
“Bu ülkede hepimizin öyküsü aynı”
Sivas Katliamı’nda yaşamını yitiren doktor ve şair Behçet Aysan’ın kızı Eren Aysan da Toplumsal Bellek Platformunun nasıl bir araya geldiğini anlattı ve “Bu ülkede hepimizin öyküsü aynı” dedi.
Panelin ardından kürsüde söz alan, gazeteci Hrant Dink’in oğlu Arat Dink de sorumlunun toplum değil devlet olduğunu söyledi, “Çözüm yeri toplum” dedi.
Dink, “Sadece mağdurlar bile bir araya gelse çok sesimiz çıkacak. Çözüm sokakta ama toplumsal duyarlılık giderek düşüyor, yine de suçlayıcı değil toplumu kazanacak yerden bakmak lazım. Adli süreçler de bunu gündeme taşımak için bir amaç” diye konuştu.