Prof. Dr. Köksal Bayraktar, kanun koyucunun yeni bir süre düzenlemesine gitmemesi halinde günlük yayınlarla ilgili 8 yıllık dava zamanaşımı süresinin işleyeceğini belirterek, "Bu kadar uzun bir sürede gazetecinin ceza tehdidi altında bulunması kabul edilemez bir durumdur" dedi.
Anayasa Mahkemesi, Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin başvurusuyla Basın Kanunu'nun "dava süreleri"ni düzenleyen 26. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "iki ay" ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğuna hükmederek iptal etti.
Bu düzenlemeye göre, "Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden dört ay içinde açılması zorunlu" idi.
Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün, karar Resmi Gazete'de yayımlanmasından bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verdi.
Yüksek mahkemenin geçen hafta aldığı karara göre, 9 Haziran 2004'te kabul edilen Basın Kanunu'nda günlük süreli yayınlardaki yayınlara karşı iki ay olan dava açma süresi sekiz yıla çıkmış olacak.
Milliyet'e göre Prof. Dr. Köksal Bayraktar, Anayasa Mahkemesi'nin söz konusu hükmü neden iptal edildiğini henüz bilmediklerini ifade ederek, "bu iptalden sonra kanun koyucunun mutlaka yayınlar için süreleri öngören yeni düzenleme yapması gerekir. Çünkü süreli ya da süresiz yayınlarda belirli bir zaman içinde dava açılması gazeteciyi ve yayıncıyı koruyucu bir hükümdür. Aksi halde gazeteci, yazar sürekli bir dava açılma tehdidi altında bulunur ki, bu doğru değildir" dedi.
Bayraktar, iki aylık süreyi de kısalığı bakımından eleştirirken avukat Ahmet Çörtoğlu da, "İddianame tanzimi için iki ay süre sınırı vardı. Bu ortadan kalktığına göre, ceza kanunlarındaki zamanaşımı işleyecek. Bu da hem gazeteciler hem basın özgürlüğü üzerinde bir tehdit oluşturacak" şeklinde konuştu. (EÖ)