Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Yavuz Önen, günlüklerde yer alan, 2003-2004 döneminde askerlerin darbe planları ve darbe konuşmalarını, ordunun Türkiye'de siyasi yaşama müdahale etmeyi kendine görev bilmesiyle bağlantılandırıyor.
"Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği, yıllarca adeta yürütmenin kendisi gibi işlev gördü. 28 Şubat'tan sonraki evrede, ordunun tehdit unsuru olarak algıladığı şey, siyasi İslam ve antilaik olduğu söylenen hareketler oldu. Silahlı Kuvvetler (TSK) kendine hedef olarak bu alanı seçti. Şu an AKP hükümeti, kendine karşı bu harekatın üzerine gidiyor."
Ergenekon soruşturması kapsamına giren iki belgede, emekli Oramiral Özden Örnek'in günlükleri ve gazeteci Mustafa Balbay'a ait olduğu öne sürülen günlüklerde, askerlerin darbe planları yaptığı, darbeyi konuştuğu bilgileri yer alıyor.
2003-2004 yıllarının siyasi ortamını Önen şöyle özetliyor.
AKP'ye AB desteği: Türkiye'de demokratikleşme sürecinin hızlandığı, Avrupa Birliği sürecinde reform paketlerinin peş peşe geçtiği dönemdi. AKP'nin ılımlı İslami hareket olarak Türkiye'yi demokratikleştireceğine, Türkiye'ye tarihi eşiği atlatacağına dair bir hava esiyordu.
Bunda AB'nin ve AB üyesi ülkelerin de payı var. Bu politika dışarıdan da pompalandı, desteklendi. Aslında AKP, köken olarak, 1950'lerden beri beslenen İslami siyasi hareketin son halkası. AB döneminde bu halka daha da güçlendirildi. AKP, hem Türkiye'yi demokratikleştirecek hem de küresel yeni ekonomik düzene, neoliberal düzene Türkiye'yi uyarlayacaktı. İkincisini özelleştirmelerle mükemmelen başardılar. 2002-2005'e kadar Türkiye'deki siyasi İslam hareketi bu şekilde destek gördü.
Ordunun tavrı: 28 Şubat sürecinden sonra, ordu yalnızca AKP'yle değil, AB'yle de çatıştı. TSK'nin o dönemde topyekün bir huzursuzluk yaşadığı söylenebilir. Şimdi, bu sürecin komuta kademesini de ikiye böldüğünü, bir kesimin ayrı bir program yapmış olduğunu görüyoruz.
Toplumsal taban yaratıldı: Bu dönem içinde TSK'nin arkasında kamuoyu desteğinin de olduğunu söylemek gerek. AB'ye karşı Türkiye toplumunda da tepkinin yükselmeye başladığı dönem bu. Ordunun 'Türkiye Cumhuriyeti'nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğü'ne dair tavrı, toplumsal tabanını da yarattı. Daha sonra cumhuriyet mitinglerinde somutlaşan kitleler böyle bir süreçte eğitildi. (TK)