Veysel Güney, 12 Eylül sonrası idam edilen ilk Devrimci Yol üyesiydi. 30 Aralık 1980’de Gaziantep’te arkadaşı Ali İhsan Özer'le kaldıkları ev askerlerce kuşatıldı. Çatıştılar. Özer ve bir üsteğmen çatışmada öldü, Güney üç kurşunla yaralandı.
Yargılamanın hızlanması için dosyası Gaziantep Devrimci Yol davasından ayrıldı. Yaralı halde getirildiği cezaevinde işkenceden geçirildi. Sürekli hücrede tutulan Güney’in hiçbir yakınıyla görüşmesine izin verilmiyor, mektuplarına el konuyordu. Güney bunlara rağmen ifade vermeyi reddetti.
"Bir teğmenin ölümüne neden olduğu" iddiasıyla yargılandığı ve avukat tutmasına dahi izin verilmeyen davanın sonucunda, mahkeme idam kararı verdi. 11 Haziran 1981’de infazı gerçekleştiğinde, 24 yaşındaydı.
Güney'in polis sorgusunun ardından adli soruşturma için ifadesini alan ve daha sonra da idam cezasının infazında bulunan savcı Mete Göktürk tam 25 yıl sonra yayınladığı "Adaleti Gördünüz mü?" adlı kitapta onun silah kullandığına dair hiçbir kanıt olmadığını anlatıyordu.(1)
Ortada, Güney'in çatışmaya katıldığını teyit eden ifadesi bulunmadığı gibi, bunu kanıtlayacak herhangi bir delil de yoktu.
Bir dakika
Gaziantep E Tipi Cezaevi’nden arkadaşı Aydın Kığılı, Güney’in idama götürülmeden önce türkü söylediğini (2) aktarıyor:
“Önce ‘Benim meskenim dağlardır’ı söyledi, sesi güzeldi. Çok coşkulu söylemişti. O titrek ve davudi sesi hala kulaklarımda çınlıyor. Ardında da, Aşık Mahzuni'den alınma 'Bu yıl benim yeşil bağım kurudu'yu söylemeye başladı. Fakat bu türküyü çok hüzünlü bulmuş olmalı ki, yarıda kesti. Türkünün içinde 'Şimdi bir köşede yatar ağlarım' gibi bir dize vardı.
... Veysel hem kendisini hem de bizi ölümüne hazırlıyordu. Ölüme türkü söyleyerek de gidilebileceğini, böylesi ölümün güzel olduğunu, endişeye karamsarlığa kapılmamak gerektiğini göstermeye çalışıyordu.”
İdama götürüldüğü gece ailesiyle “bir dakikayla sınırlı olmak üzere” görüşmesine izin verildi. Görüşme sonrası kardeşi slogan attığı gerekçesiyle iki ay gözaltında tutuldu.
Mezarının yeri bilinmiyor
Bugün Güney’in mezarının nerede olduğu bilinmiyor. 2006'da bulunduğu iddia edilen mezardan çıkarılan kemiklerin Güney’e ait olmadığı DNA testiyle belirlendi. Kığılı, ailenin ağzından şöyle aktarıyor:
“Ailesi infazdan hemen sonra onu almak için yetkililere başvuruyor. Epey uğraştıktan sonra, verilmeyeceğini anlayınca, ‘O zaman cenazenin gömülmesine katılalım, duamızı edelim, ona karşı son görevimizi yapalım’ diyorlar. Bu istek de reddediliyor.
Hatta oldukça umursamaz, küçümser ve alaycı tavırlarla ‘Biz oğlunuzu mezara gömmeyeceğiz. Onun mezara ihtiyacı yok. Ölüsünü nehre atacağız. Canımız isterse belki bir köpeğin önüne atarız’ diyorlar.”
Güney, 12 Eylül rejiminin hafızalardan silmeye çalıştığı, devlet eliyle öldürülen devrimcilerden biriydi. Bugün arkadaşları 12 Eylül’ün gerçek yüzünün ortaya çıkması için Güney’in yeniden yargılanmasını talep ediyorlar. Güney’den geriye kalan son şey ise, idama götürülmeden önce ailesine verilmek üzere yazdığı fakat 25 yıl sonra bulunan mektubundaki şiir:
“Mezarımı yol kenarına kazın
Üzerine devrim şehidi yazın
Başına yumruklu yıldız kazın
Gidiyorum ölümsüzlüğe hoşçakalın”(OA/EÜ)
(1) Apoletli Adalet, Ertuğrul Mavioğlu, İthaki, 2006
(2) Unutulmasınlar Diye, Bireşim Yayınları, 1993