“Öncelikle şu usulü kanıksamayalım. Burada yüzlerce avukatız, 200’e aşkın kurum dava açtı, kişiler açtı, barolar açtı ancak biz bu kararı ajanslardan öğreniyoruz. Biz avukatlar olarak henüz kararı göremedik….”
“Anayasa mahkemesine başvurumuzla hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu arada kararın hangi dosyaya girdiğini bilmiyoruz dava açanlardan biri olarak bana böyle bir karar henüz gelmedi…”
bianet'e konuşan Avukatlar Yelda Koçak, Selin Nakıpoğlu, Aslı Pasinli ve İlayda Önal Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekinilmesinden onaylayan kararına böyle tepki gösterdi.
*Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine yönelik Cumhurbaşkanı Kararı’nın iptali istemiyle açılan davada verilen ret kararını onadı. İstanbul Sözleşmesi için bundan sonraki adım Anayasa Mahkemesi olacak.
Koçak: Bu hukuksuzluğa alışmayacağız
Avukat Yelda Koçak, kararın usulsüz olduğunu belirterek şu noktalara dikkat çekti:
“Öncelikle şu usulü kanıksamayalım. Burada yüzlerce avukatız, 200’e aşkın kurum dava açtı, kişiler açtı, barolar açtı ancak biz bu kararı ajanslardan öğreniyoruz. Biz avukatlar olarak henüz kararı göremedik. Davanın taraflarına karar tebliğ edilmeden basına veriliyor. Davanın esastan reddi elbette çok önemli.
“İstanbul Sözleşmesi gibi bir sözleşmeden hukuka aykırı çıkışı tamamen reddediyoruz, ancak kararın bu şekilde usulsüzce bildirilmesini de reddediyoruz. Hukuksuzluk bir yerde değil ki her yerde. Hem esasında hem açıklanma usulünde hukuksuzluk var ve biz buna alışmıyoruz.
"Biz bu hukuksuzluğa alışmayacağız. Nasıl tek gecede tek adamın tek bir lafıyla sözleşmeden çıkılışını kabul etmediysek, bu kararın açıklanış şeklini de kabul etmeyeceğiz.
"İstanbul Sözleşmesi bizim için hala geçerli bir sözleşme. Biz bu süreci sonuna kadar götürme idaresi ile yola çıktık. Nasıl yargı mensuplarıyla karşı karşıya olduğumuzu da biliyorduk. Yine de devam ediyoruz, edeceğiz. Bu kabul edilemez bir karardır, anayasaya aykırı bir karardır, siyasi bir karardır. Ak Parti’nin hukuk sopasıyla gözdağı vermesidir.”
Nakıpoğlu: AYM'ye başvuracağız
Dava açan taraflardan biri olarak kendisine henüz resmi bir karar gelmediğini belirten avukat Selin Nakıpoğlu ise şunları söyledi:
“Danıştay temyiz mercii de anayasaya aykırı olarak tek kişinin verdiği kararla sözleşmeden çıkılmasını hukuka uygun buldu. Üstelik Danıştay idari dava daireleri kurulunda İtirazlarımızın duruşmalı olarak incelenmesini talep etmiştik, onu da dikkate almamışlar. Hatırlarsanız geçen sene Davalımız Cumhurbaşkanı, Temyiz makamının görev süresini 2026’ya dek uzatmıştı.
"Şu an Türkiye taraf olmayabilir ama 6251 sayılı onay kanunu ve dolayısıyla sözleşme maddeleri yasa olarak yürürlükte. Kaldı ki iç hukuk yollarını henüz tüketmedik.
"Anayasa mahkemesine başvurumuzla hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu arada kararın hangi dosyaya girdiğini bilmiyoruz dava açanlardan biri olarak bana böyle bir karar henüz gelmedi. 20 Mart 2021 tarihinde İstanbul sözleşmesinden vazgeçmiyoruz derken son derece kararlıydık, bugün de aynı kararlılıktayız.
“Bunlara ek olarak, özellikle son yıllarda kadınlara ve LGBTI+’lara karşı yoğun bir baskı var muktedir sesimizi çıkarmamamız için ellerinden geleni yapıyor ama bu kararlar bizi şaşırtmadığı için mücadelemizi de olumsuz etkilemeyecektir. Mücadelemiz devam edecektir. Asla #İstanbulSözleşmesinden vazgeçmeyeceğiz.”
Pasinli: Kamu menfaatine göre bilgilendirme yapmak zorundasınız
Diyarbakır Barosu üyesi Avukat Aslı Pasinli ise bir an önce resmi bir açıklama yapılması gerektiğini belirtti ve şöyle dedi:
“Danıştay'ın İstanbul Sözleşmesi ile ilgili nihai kararın verildiği haberi hepimize ulaştı. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesini 'hukuka uygun' bulduğuna dair basın kuruluşları haber geçti.
“Fakat bizler Danıştay'da açılan davaların avukatları olarak dava sürecini birlikte takip ettiğimiz avukatlara ve barolara ulaşmamıza rağmen halen hangi dava dosyasından bu kararın çıktığını bilmiyoruz.
"Haber ajansları herhangi bir kaynak veya referans göstermemiş. Böyle bir karar mevcut ise bu kararın gerekçesi nedir bilmiyoruz. Bir an evvel toplumun tamamını ilgilendiren uluslararası bir sözleşmeden çekilme kararının onaylanmasına dair resmi bir açıklama bekliyoruz. Kamu menfaati bu bilgilendirmenin yapılmasını gerektirir.”
Önal: Mücadeleye devam edeceğiz
Rize Barosu Avukatı İlayda Önal ise kararla ilgili şunları söyledi:
“Kararla ilgili henüz resmi bir açıklama olmamasına karşın biz zaten İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının sonuçlarını fazlasıyla yaşıyoruz. Kadınlara ve LGBTI+'lara ciddi bir nefret besleniyor.
“Mart'ta kararın alınmasının ardından karakola şikâyete giden kadınlar "artık sizi koruyacak bir şey yok" gibi tavırlarla karşılaştılar. Bu durumun en kötü tarafı kadınların bunu görüp kendilerini tamamen güvensiz hissetmeleri. Şikâyet etseler bile sonuç alamayacaklarını düşünüp susuyorlar.
"Bizim uygulayıcılarımızda sorun var. Yalnızca polisi değil, hâkimi, savcısı da kanunlara hakim olmadıkları için nasıl hareket etmeleri gerektiğini bilmiyorlar. Umutsuz olmamak gerek ancak beklediğim bir durumdu. İç hukuk yollarına başvurup İstanbul Sözleşmesi'nin yansıması olan kanun ve uygulamalar ile mücadeleye devam edeceğiz.”
Akkaya: Önümüzde AYM ve AİHM başvuru süreçleri var
Avukat Ceren Akkaya da kararla ilgili olarak şöyle dedi:
"Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun, yaptığı temyiz incelemesi sonucunda İstanbul Sözleşmesi'nden 'çekilmenin' 'hukuka uygun' olduğu görüşüne vardığını öğrendik. İstanbul Sözleşemsi, kadın ve LGBTİ+'lar için bir hak mücadelesi aracıdır ve Danıştay'ın son kararına karşı da bu mücadele devam edecek.
"'Hukuka uygun bulma' kararı bizler için kabul edilebilir değil, çünkü her gün öldürülen ve erkek şiddetine maruz kalan binlerce kadına, toplumun çoğunluğunun muhalefetine rağmen alındı bu karar. Mahkemelerin kararı 'hukuka uygun' bulmasının bir önemi yok, binlerce kadının ve toplumun vicdanına uygun değil bu karar. Ayrıca Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne de aykırı.
"Özetle belirtmek gerekir ki hukuksuzluğa karşı vereceğimiz mücadele bitmedi, AYM ve AİHM başvuru süreçleri var önümüzde. Türkiye taraf olduğu yükümlülüklere uymak zorunda, bunun sonucu olarak İstanbul Sözleşmesi'ni bir gün geri alacağımızı biliyoruz."
Sarıhan: Yaşam haklarımız güvencesiz bırakıldı
Son olarak 29 Ekim Kadınları Derneği Genel Başkanı Avukat Şenal Sarıhan ise İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma kararıyla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“İstanbul Sözleşmesi'nden çıkma işleminin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca çoğunluk oyları ile onanmış olması, kadınların yaşam haklarının, "hukuken" güvencesiz bırakılmasıdır.
"Ancak , Danıştay'ın ilk kararından sonra da ifade ettiğimiz gibi bu dava kadınların görkemli mücadelesi ile esasen kazanılmıştır. Ülkenin geleceğine talip olan tüm muhalif partilerin ,demokratik kitle örgütlerinin ve geniş halk yığınların içselleştirerek sahip çıktığı Sözleşme, hak mücadelesinin simgesel bir unsuru haline gelmiştir. Ondan vazgeçilmeyecektir. Bu sonuç, kadınların eseridir. Elbette hukuk mücadelemiz de devam edecektir. Şuna inanmak gerekir ki hak, mutlaka alınır.”
Ne olmuştu?
Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 20 Mart 2021 Cumartesi İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak feshedildiğini duyurdu. Fesih kararı 23 Mart 2021 Pazartesi günü Avrupa Konseyi’ne de bildirdi.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada “Fesih kararının” nedeni olarak “Sözleşme’nin eşcinselliği meşrulaştırıyor olması” iddia edildi.
Kadınlar, 20 Mart’tan beri Türkiye’nin birçok ilinde İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaya devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi hakkında
Tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açıldı ve ilk imzalayan ülke Türkiye oldu. Sözleşme 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi.
Sözleşme, ''kadına yönelik şiddet'', ''aile içi şiddet'', ''kadına yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet'', ''kadın'' kavramlarını tanımlıyor.
Uluslararası alanda kadına yönelik ve aile içi şiddetle ilgili ilk bağlayıcı belge olma özelliğini taşıyan sözleşme şunları içeriyor:
İstanbul Sözleşmesi psikolojik şiddet, ısrarlı takip, fiziksel şiddet, tecavüz, zorla evlendirme, kadın sünneti, kürtaja zorlama, zorla kısırlaştırma, tecavüz ve taciz dahil cinsel şiddet olmak üzere kadına yönelik şiddetin tüm türlerini kapsıyor.
Sözleşme çerçevesinde ev içi şiddet, aynı evde yaşıyor olsun ya da olmasın mevcut ya da eski eş ya da partnerler arasında yaşanan her türlü şiddet edimini içerecek şekilde kadının korunmasını esas alıyor.
Kadınları konumlandırırken "aile" olmayı, evlilik birliği içinde bulunmayı ya da aynı evi paylaşıyor ya da paylaşmış bulunmayı gerektirmiyor.
Sözleşmenin getirdiği yükümlülükler öncelikle devlet görevlilerine yönelik. Devlet kendi adına hareket eden görevlilerinin İstanbul Sözleşmesi'nin gereklerini yerine getirmesini sağlamak zorunda.
Devletlerin sorumluluğu bununla sınırlı değil. Şiddeti gerçekleştiren ister kadının sevgilisi ister kocası ister babası ister patronu olsun, yani kim olursa olsun şiddetin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, zararın tazmin edilmesi yükümlülüğü de devlete ait.
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri...
TIKLAYIN - 7 Soru, 7 Yanıt: İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Getiriyor?
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi nedir, ne değildir?
TIKLAYIN - “İstanbul Sözleşmesi 4 partinin de ortak fikriydi”
(EMK)