Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
Danıştay 10. Dairesi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın fesih ettiği ve 1 Temmuz itibariyle geçerliliğini kaybedecek olan İstanbul Sözleşmesi'yle ilgili açılan davaları karara bağladı.
Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi'nin feshine ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı'nın iptali ve yürütmesinin durdurulması taleplerini 2'ye karşı 3 oyla reddetti.
Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İYİ Parti'nin de olduğu siyasi partiler ile çok sayıda sivil toplum kuruluşlarının da bulunduğu tüzel ve gerçek kişiler tarafından Danıştay'a çok sayıda dava açılmıştı.
Danıştay sitesinde paylaşılan karar metninde, davacı kısmı boş bırakılırken, kararın tebliğini izleyen günden itibaren 7 gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna itiraz yolunun açık olduğu belirtildi.
TIKLAYIN - Fesih hukuka aykırı, gerekçesi meçhul
TIKLAYIN - Danıştay İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmeyi iptal etmeli
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi'nin tüm maddeleri
TIKLAYIN - Türkiye kadınlarla açıkça savaşan bir ülke haline geldi
TIKLAYIN - İstanbul Sözleşmesi feshi sonrası neler yaşanıyor?
3 üye: Fesih Anayasa'ya aykırı değil
Daire kararının gerekçesinde üç üye Cumhurbaşkanının, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabileceğini savundu.
Milletlerarası antlaşmaların sona erdirilmesinin (feshinin) Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesinin hukuken mümkün olduğunun anlaşıldığı ifade edilen gerekçede, şöyle denildi:
"Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanağını teşkil eden 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme" ibaresine yönelik Anayasa'ya aykırılık iddiası oy çokluğuyla yerinde görülmemiştir."
Topuz: Çekilme Cumhurbaşkanı'nın yetkisinde değil
Karara karşı oy veren üyelerden İbrahim Topuz, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının Cumhurbaşkanın yetkisinde olmadığını ifade ederek şerhinde şu gerekçelere yer verdi:
"TBMM tarafından Anayasa'nın 90. maddesinin 1. fıkrası kapsamında çıkarılan uygun bulma kanununa bağlı olarak onaylanan milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Anılan antlaşmaların feshedilmesine ilişkin işlemlerin Cumhurbaşkanının yürütme yetkisinde olmayıp, TBMM'nin yasama faaliyetine ilişkin olması nedeniyle, Anayasanın 104. maddesinin 17. fıkrası uyarınca Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile düzenlenmesi mümkün değildir."
"Anayasa'ya aykırı, iptali için AYM'ye başvurulmalı"
Topuz, Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının dayanağını teşkil eden 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 3. maddesinin 1. fıkrasında yer alan "bunların hükümlerinin uygulanmasını durdurma ve bunları sona erdirme" ibaresinin Anayasa'nın 6., 7., ve 104. maddesinin 17. fıkrasına aykırı olduğunu belirterek, "Bu aykırılıkların iptali istemiyle görev ve yetki alanında olduğu için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına karar verilmesi gerekir" dedi.
"Cumhurbaşkanı'na yetki için Meclis kanun çıkarmalı"
Topuz, sözleşmeden çekilme kararının Cumhurbaşkanı'nın yetkisinde olabilmesi için TBMM tarafından kanun çıkartılması gerektiğini ifade ederek, sözleşmenin onaylanmasına ilişkin (6251 sayılı) kanunun TBMM tarafından yürürlükten kaldırılmadığına dikkat çekti.
Saraç: Hukuka açıkça aykırı
Karşı oy kullanan diğer Danıştay Üyesi Ahmet Saraç da şerhinde, "Hukuka açıkça aykırı işlemin yürütülmesi halinde telafisi güç ve imkansız zararlar doğacağı anlaşıldığından, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararının yürütmesinin durdurulması gerekmektedir" dedi.
"Kararda hukuka uyarlılık yok"
Dava konusu Cumhurbaşkanı kararında yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca hukuka uyarlık bulunmadığını belirten Saraç, özetle şöyle dedi:
"Dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilen sözleşmenin onaylanmasına ilişkin 6251 sayılı Kanun'un TBMM tarafından yürürlükten kaldırılmamış olması veya dava konusu Cumhurbaşkanı Kararı alınmadan önce sözleşmenin sona erdirilmesinin uygun bulunduğuna ilişkin yeni bir kanun çıkarılmamış olması nedeniyle, dava konusu Cumhurbaşkanı Kararında yetkide ve usulde paralellik ilkesi uyarınca hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır." (KÖ)