AKP iktidarı, toplumda yükselen “İsrail’le ticari ilişkiler sonlandırılsın” talebine daha fazla kayıtsız kalamadı ve bugün 54 ürün grubunun İsrail’e ihracatını kısıtlama kararı aldı.
Ancak bu karara kolay gelinmedi.
Ticaret Bakanı çıkıp “Kamu kurumları, devlet şirketleri asla İsrail firmaları ile ticaret yapmıyor” dedi; kamu kurumu Eti Maden’in bor ihracatının belgesi çıktı.
“İsrail’e silah ve mühimmat satmıyoruz” dedi; ancak savunma sanayinin önemli bir unsuru olan çeliğin ihracatında baş alıcı İsrail. Öyle ki ihtiyacının yüzde 65’ini Türkiye’den sağlıyor.
Yetmiyor. Türkiye, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana en fazla sebze-meyve ithal ettiği ülkeler arasında da ilk sırada yer alıyor.
Buna karşın söylemde dikiş tutmayınca, zora başvuruldu. Konya Valiliği, “İsrail’le ticaret Filistin’e ihanet” yazılı pankartı ‘provokatif’ sayıp, eylemde bunu taşıyanlar hakkında soruşturma başlatıldığını açıkladı. İstanbul Ticaret İl Müdürlüğü önüne yürümek isteyen Filistin İçin Bin Genç üyeleri darp edilerek, ters kelepçe takılarak gözaltına alındı.
AA’nın “İsrail’le ticaret” savunusu
Türkiye’nin resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı (AA) ise bir süredir İsrail’le ticareti meşrulaştırmaya çalışan, bunun Filistin halkının lehine olduğunu öne süren haberleriyle dikkat çekiyor.
Filistin’e gönderilen malların İsrail üzerinden geçiş yaptığını, Filistin’e yapılan ticaretin TÜİK verilerinde ‘İsrail’ olarak göründüğünü öne sürüyor.
İsrail’le ticaretin boyutu verilerle sabit. Peki ya Filistin’le ticaretin verileri? Evet, TÜİK’te Filistin’le yapılan ticaretin de verileri bulunuyor. Çünkü halihazırda iki ülke arasında yapılmış bir serbest ticaret anlaşması bulunuyor. Ayrıca sanayi ürünleri için vergi uygulanmıyor.
TÜİK’in “Dış Ticaret İstatistikleri (Özel Ticaret Sistemi)” veritabanında, “625” ülke koduyla Filistin’le yapılan ticaretin verilerine ulaşmak mümkün. 2023 yılında Filistin’e 60’tan fazla ürün grubunda yaklaşık 123 milyon dolarlık ihracat yapılmış.
Buna rağmen, “İstatistiklere yansıyan verilerde Filistin’e yapılan ticaretin hemen hemen tamamı İsrail olarak görünüyor” diyor AA. Ancak 2023’te İsrail’e yapılan ihracatın küsuratı bile Filistin’e yapılandan daha fazlaydı: 5 milyar 173 milyon 906 bin 234 dolar.
“Filistinli tüccar, Türkiye’den çelik ve diğer ürünlerin ithalinin Filistinliler için önemini değerlendirdi” başlıklı haberde ise “işgal altındaki Batı Şeria’nın en büyük çelik tüccarı” Mahmud el-Veher ile Balavi Şirketler Grubu yöneticisi Abid el-Veher ile konuşmuş AA muhabirleri. “Türkiye’den ithal ettiğimiz çelik 130 bin ile 150 bin ton arasında” diyor Mahmud el-Veher.
Peki Türkiye’nin en fazla çelik ihracatı gerçekleştirdiği ülke olan İsrail’e ne kadar ürün yolluyoruz? 2023’te bir önceki yıla göre yüzde 32.8 azalışa rağmen 1.2 milyon ton. Üstelik bugün “İsrail’e satılan çelik, aslında Filistin’e gidiyor” haberi yapan AA, düne kadar “İsrail’in çelik tercihi Türkiye oldu” haberi giriyordu.
AA’nın haberlerini, İsrail’le ticaret meselesini ve Türkiye’nin bu süreçteki konumu Filistin diasporasından Daher Kanaani ile konuştuk.
“İsrail’le ticaretin azalması, Filistin’e destek için değil”
Türkiyeli yetkililer her fırsatta İsrail’e ihracatın ‘önemli oranda’ azaldığını söylüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bugün işgal devleti, Filistin halkına karşı bir soykırım harekâtı yürütüyor ve bunun için tüm gücünü seferber etmiş durumda. İşgal devletinin savaş kabinesi tarafından yürütülen bu harekât oldukça maliyetli. Ve bu süreçlerde ülkelerin ekonomisi doğal olarak değişir. İçerideki ekonomik dengeler dahil normal bir ticari süreç işlemez. Her şey savaş odaklıdır. Her şey askeri makinenin işlemesine odaklıdır.
Dolayısıyla bu süreçte azaldığı iddia edilen İsrail'le ticaret, Türkiye’nin veya Türkiyeli firmaların isteğiyle değil, işgal devletinin yürüttüğü savaş sürecine bağlı olarak gelişmektedir. Çünkü ne bir firmadan ne de bir yetkiliden “Saldırılar nedeniyle ticareti durdurduk”, “Saldırılar olduğu için çimento göndermiyoruz” ya da “Soykırım olduğu için yatırımlarımızı çekiyoruz” gibi bir çıkış geldi. Yani kısacası, Türkiye ve İsrail arasındaki ticaretin azalması durumu, Filistin halkının lehine bir duruş olarak gelişmedi.
İkincisi; bugün işgal devletinin, Filistin halkına karşı yürüttüğü soykırımın boyutlarını medyada görüyoruz. Ama 30 bini aşkın insanın öldürüldüğünü, 10 bine yakın insanın kayıp halde olduğunu, 70 binin üzerinde insanın yaralandığını, abluka altındaki yüz binlerce insanın aç, susuz ve elektriksiz kalmış olduğunu unuttuk bile.
“Türkiye bir tür ‘grev kırıcı’ rolünde”
Hastanelerin yoğun olarak bombardıman altında kaldığı, yaşam için tüm koşulların imha edildiği ve ağır kuşatma nedeniyle insani yardımların bile gidemediği bir Gazze’den söz ediyoruz. Bu süreç içerisinde İsrail’e yaptırım uygulamak dışında Filistin’e herhangi bir fiili desteğin sunulamayacağını herkes biliyor.
Bugün Filistin halkının yanında gerçek bir duruş sergilemek adına neler yapılıyor? Yemen, işgal devletinin tüm gemilerinin veya işgal devletine gidecek olan tüm gemilerin Kızıldeniz’den geçişine izin vermeyerek Filistin halkına destek sunuyor.
İşgal devletine ambargo ve yaptırım uygulamadan, yürüttükleri soykırım harekâtından geri adım atmasını sağlamak mümkün değil. Çünkü işgal devleti başta ABD olmak üzere, Batı ülkelerinden her türlü lojistik desteği zaten alıyor.
Türkiye’nin isteği dışında, İsrail’in kendi iç mevzusundan dolayı azalmış ticaretin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü Türkiye, bugün Yemen’in işgal devletine karşı uyguladığı ablukanın kırıcısı rolünü de oynamaktadır. Yani Türkiye bir tür ‘grev kırıcı’ rolündedir.
Yemen halkı bugün ABD ve İngiltere’nin saldırılarına maruz kalıyor. Yemen de tüm saldırılara rağmen direnişi sürdürüyor. Neden? Çünkü Filistin halkıyla dayanışma göstermek, işgal devletine destek hattının kesilmesi için bunu yapıyor ve şöyle diyorlar: “Bu savaşı devam ettirecekseniz size pahalıya mal olacaktır. Biz bu hattı hedef aldıkça ekonominiz işlemez hale gelecektir.” Yani aslında işgal devletinin ekonomisine büyük bir darbe indirerek Gazze’deki savaşı sürdürmesini engelleme yolunda önemli bir adım atmış oluyorlar.
Filistin halkı bugün Yemen’in kendilerine sahip çıktığını düşünüyor. Ama Filistin halkı Türkiye’nin kendilerini sırtından vurduğunu da görüyor. Türkiye, bugüne kadar işgal devletine karşı bir ambargo uygulamış olsaydı Gazze’deki soykırım süreci sürdürülemez hale gelirdi. İşgal devleti ucuz gıda bulamazdı. Gıda fiyatları artardı. Petrol daha da pahalı hala gelirdi. Çünkü tüm bunları çok uzak yerlerden temin etmek zorunda kalırlardı. O nedenle İsrail’e ticaretin azalmış olması aslında hiçbir şey ifade etmiyor.
“AA suyu bulandırıyor”
Türkiye’nin resmi haber ajansı AA’nın İsrail’le ticaret meselesi ve Filistinli tüccarlarla yaptığı haberler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bugün Türkiye’de, İsrail’le tüm ilişkilerin kesilmesi, askeri ambargonun uygulanması ve işgal devletine yaptırım uygulanması talebi ilk defa bu kadar gür ve yüksek bir şekilde dillendiriliyor.
İsrail’de yatırımları olan Türkiyeli sermaye sahiplerine, işgal devleti ile ilişkilerden nemalanan ve hatta bu savaş sürecinde daha da zenginleşen şirketlere göz yuman Türkiye’deki iktidar, “İsrail’le ticareti kes” talebi nedeniyle bugün hiç olmadığı kadar sıkışmış durumda.
Ancak bir yandan da buna yanıt üretme peşindeler. Anadolu Ajansı’nın bu kapsamda yapmış olduğu haberleri gerçekten büyük bir üzüntüyle okuyoruz. Çünkü Anadolu Ajansı bugün bir yandan Gazze’de süren soykırımın görüntülerini tüm dünyaya ulaştırırken, diğer yandan Türkiye’nin işgal devletiyle sürdürdüğü ticareti meşrulaştırmaya çalışıyor. Suyu bulandırıyor.
Bir süredir anlatılan sahte bir hikâyeyi, “Bu ticareti aslında Filistin için yapıyoruz” sahtekarlığının devamını getiriyorlar.
Filistin işgal altında bir ülke olmasına rağmen yapmış olduğu anlaşmalar sayesinde ticari verileri ayrı olarak tutuluyor. Kodları da ayrı. Yalnız şunu da söylemek gerekir. Bugün Türkiye’den Gazze’ye giden herhangi bir ürün yok.
Peki şu anki konu nedir? Biz şu an normal koşullar altında sadece Filistin’in işgalini tartıştığımız bir dönemden bahsetmiyoruz. Şu an Filistin’de, Gazze’de bir soykırım yaşanıyor. İnsanlar öldürülüyor, açlıktan ölüyor. İvedilikle müdahale edilmesi gereken, Uluslararası Adalet Divanı’nın da artık gündeminde olan, tüm dünyanın gözü önünde bir soykırım var. Bu aşamadayız bugün.
Ve dolayısıyla asıl mühim olan soru da şu: Gazze’ye ne gidiyor? Sorunun cevabını da verelim: Hiçbir şey gitmiyor.
Anadolu Ajansı’nın haberindeki infografide Aşdod Limanı’na giden ürünler sanki Gazze’ye gidiyormuş gibi gösterilmiş. Yani o kadar sahte ve mide bulandırıcı bir şey ki bu, Türkiye’nin doğru adım atmasının karşısında duran neredeyse bir Siyonist propaganda diyebiliriz buna.
“AA’nın konuştukları yerli işbirlikçiler”
Bir de Anadolu Ajansı’nın servis ettiği haberde yer alan Batı Şeria’daki iş insanlarına gelelim… Nasıl bir topluluktan bahsediyoruz?
Filistin’de Hamas dahil tüm direniş örgütlerine karşı duran Abbas yönetiminin, işgal devletiyle yapmış olduğu anlaşmalar sayesinde işleyen bir ekonomik sistem var. Bu ekonomik sistemden faydalanan Filistinli tüccarların, Filistin halkını temsil ediyormuşçasına sunuluyor olması kadar rezil bir habercilik durumu olamaz.
Bu tüccarların hepsi işgal devleti ile işbirliği içerisinde hareket ediyor. Hatta ve hatta bu tüccarların bazıları zamanında Batı Şeria’nın etrafında örülen apartheid duvarının çimentosunu da temin etmişti. İşgali mümkün kılabilen, işgalin ortağı olan sözde ‘Filistinli’ bu tüccarların, Filistin halkını temsil ediyormuş gibi sunulması kabul edilemez.
Bugün İsrail Gazze’de soykırım işlerken, işgal altındaki topraklarda da bu şahıslar aracılığıyla kurumsallaşıyor. İşgal devletinin ‘munassık’ (Arapça, koordinatör) adlı yetkililerinin, bu kişilerle kurduğu koordinasyona ‘revabıt’ (Arapça ‘rabıta’ kelimesinin çoğulu, ‘bağlar’) deniyor.
İşgal devleti, Gazze Şeridi’ndeki bazı kentlerde de ‘revabıt’ kurmaya çalışmış ve direniş buna hemen müdahale etmişti. Bunlar çok fazla konuşulmuyor ama bu mesele Filistinler için çok önemli. Çünkü işgal devleti Filistin’de direnişi kırmak için yereldeki bu işbirlikçilere de güveniyor.
Görüyoruz ki, Anadolu Ajansı’nın seçmiş olduğu ve işgal ordusunun ‘munassık’ı ile ilişkili olan bu tüccarlar, bizzat işgal devletinin suç ortağı olan ve ondan almış olduğu sertifikaları gururla sergileyen kişilerdir.
Aslında İsrail’le ticaretin kesilmesi gerektiğinin yeni bir kanıtını gözler önüne sermiş olmasından dolayı Anadolu Ajansı’na teşekkür etmemiz gerekiyor. Çünkü Filistinliler için yapıldığı öne sürülen bu ticarete kimlerin aracılık ettiğini ve bunun kimlere fayda sağladığını çok net görmüş olduk.
“Filistin halkı büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor”
Türkiye ile İsrail arasında devam eden ticari ilişkilere dair haberler Filistin’den nasıl görülüyor? Filistin halkı, bu konuda ne düşünüyor?
Bugün Filistin halkı, işgal devletine karşı boykot çağrıları yapıyor. Bunu gerçekleştiren Yemen’i, Malezya’yı, Kolombiya’yı kutluyor. İşgal devletiyle ilişkileri kesen, onunla ticareti durduran ve işgal devletinde hayatı zorlaştıran ülkelere saygıyla bakıyor. Bugün Filistin halkı, İsrail’e karşı soykırım davası açan Güney Afrika’ya ve bu davaya resmi olarak katılan ülkelere büyük saygı duyuyor.
Ancak bir yanda işgal devletine en çok meyve-sebze ihraç eden ülkeler olurken, diğer yanda Gazze’ye paraşütle veya tırlarla yardım gönderen Ürdün’e veya Türkiye’ye saygıyla bakılmıyor.
ABD’yi düşünün. ABD bile Filistin’e en çok yardım eden ülkelerden sayıyor kendini. Filistin halkının, ABD yardım getiriyor diye ona saygıyla bakmasını mı bekliyoruz? Filistin halkına karşı soykırımının böyle mi durdurulacağını düşünüyoruz?
Elbette, işgal devletinin soykırım harekâtını askeri olarak destekleyen ABD’nin suç ortaklığı, Türkiye’den daha fazla. Ama Türkiye’nin bugün net olarak işgal devletine petrol, demir-çelik, çimento ve gıda göndermeyi sürdürmesini işgal altındaki Batı Şeria’nın ticaretine zarar gelmemesiyle açıklamak kadar saçma bir politik argüman olamaz.
İnsanlar bu soykırım sürecinde yanında duracak ülkeler arasında Türkiye’nin de olacağını hesap ederek aslında önemli bir güç sahibi olduklarını zannediyorlardı. Bugün ise Türkiye’nin Filistin halkını sattığını düşünüyor insanlar. Ticareti ve bölgesel çıkarları için. Ve o nedenle Filistin halkı büyük bir hayal kırıklığı içerisinde ve Türkiye’yle iyi ilişkileri olan partiler dahil olmak üzere, Türkiye’nin bu pozisyonunu savunamaz hale gelmiş durumda.
Peki ne yapmalı? Bugün işgal devletine karşı gücü olan herkes yaptırım uygulamak durumundadır. Ticari, diplomatik, askeri ilişkileri tamamen keserek ve ambargo uygulayarak bunu yapmalıdır. Bugün tüm Filistin halkının, özellikle Batı Şaria’daki Filistin halkının talebi de budur.
“Hiç kimse İsrail’e karşı boykotun meşru olmadığını söyleyemez”
Filistin halkının boykot hakkındaki düşüncesi nedir? Başta ticaret olmak üzere İsrail’e karşı boykot çağrılarını nasıl gerekçelendiriyorsunuz?
Ürdün’deki eylemleri örnek verelim. İşgal devleti ile ilişkilerin kesilmesi, Yemen’in uygulamış olduğu ambargonun ardından Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Ürdün üzerinden kurulan alternatif kara hattının durdurulmasını istiyor Ürdün halkı. Bakın, hiç kimse çıkıp da “Bunlar Batı Şeria’ya gidiyor” diye bir şey demiyor. Çünkü işgal devleti bunu alıyor ve içeride istediği şekilde döndürüyor. Birazını Filistinlilere satıyor. Vergilerini kendi topluyor zaten. Yani işgal devleti zaten bütün Filistin’i yönetiyor.
Gazze’deki soykırımı engellemeye çalışanlar ise Filistin Yönetimi çevresindeki tüccarları düşünerek hareket etmiyor. O nedenle bugün hiç kimse “İsrail’le ticaret Filistin için yapılıyor” diyerek işgal devletine karşı boykotun meşru olmadığını söyleyemez.
Türkiye’den giden petrol kesilmiş olsaydı, demir-çelik, çimento ve dikenli tellerin ihracatı dursaydı… Ticaret verilerinde belli ki gizli tutulan askeri araç parçaları da var. Tüm bunlar kesilse ve ambargo uygulansaydı işgal devleti bu savaşı aynı rahatlıkla sürdüremeyecek hale gelirdi.
“Serbest ticaret anlaşması derhal iptal edilmeli”
Ne yazık ki Türkiye çok geç kaldı. Ve ne yazık ki Türkiye şu an artık Gazze’deki soykırımın ortağı olarak tarihe geçeceği bir noktada bulunuyor. O yüzden bunun telafisi çok zor olacak. Ama yine de yapılabilir bir şey olduğunu düşünüyoruz: İşgal devleti ile diplomatik ilişkiler kesilmeli. Serbest ticaret anlaşması derhal iptal edilmeli. İşgal devletine karşı askeri ambargo kararı net bir şekilde deklare edilmeli.
İşgal devletine destek olabilecek mahiyette tüm enerji, petrol, çelik yani ordunun kullanacağı, kullanma ihtimali olan herhangi bir şeyin gidiyor olması şu an Türkiye devleti tarafından yasaklanmalı. Bunlar, Gazze’deki soykırımın sürdürülmesini sağlayan bir mesele olarak görülmelidir.
Yaptırım böyle olur. Hem işgal devletini besleyip hem de “Bunu Filistin halkı yaşasın diye yapıyoruz” diyemezsiniz. O yüzden bugün çok kritik bir eşikteyiz. Dün Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada tedbirler alınacağını duyduk. Bu tedbirler yukarıda bahsettiğim taleplerin aşağısında kalırsa hiçbir anlamı olmayacaktır. Dolayısıyla işgal devletine herhangi bir yaptırım yapılmamış anlamına gelecektir.
(VC)