"Dağa Tırmanmak" söyleşi dizisi kapsamında avukat ve yazar Fethiye Çetin ile oyuncu Arsinée Khanjian bir araya gelerek kişisel yolculuklarını anlattılar.
Anadolu Kültür ve Civilitas Vakfı'nın düzenlediği, ilki Berlin'de ikincisi İstanbul'da ve sonuncusu Erivan'da yapılacak dizide, Ermenilerin ve Türklerin, aileleri Anadolu'dan ayrılmak zorunda kalanların ve Anadolu'da yaşayanların karşılıklı önyargılarının değişmesi ve birbirini anlaması amaçlanıyor.
Cezayir Toplantı Salonu'nda yapılan söyleşiyi Osman Kavala, "Siz hiç dağa tırmandınız mı?" sorusuyla açtı.
"Annemin eldivenlerini Ararat'a gömdüm"
Kanada'da yaşayan Lübnan doğumlu ve Atom Egoyan'ın Ararat filmindeki "Ani" rolüyle tanınan Arsinée Khanjian aldı ilk sözü.
"Büyükannem ve büyükbabam Osmanlı devleti vatandaşıydı. Ben de Beyrut'ta doğdum. Dağa tırmandım; hem de Ararat'a. Kendi tercihleri dışında başka yerlerde doğmak zorunda kalan insanların kimliğini inşaası için bu çok önemli. Ararat'a tırmandıkça hakika ve adaleti o dağın tepesinde buldum. Genç yaşta ölen annemin eldivenlerini ve Erzurum doğumlu büyükannem ile büyük babamın resimlerini o dağa gömdüm."
Hikaye anlatma sırası anneannesinin Ermeni olduğunu çok geç yaşta öğrenen ve bunu "Ananem" kitabında anlatan aynı zamanda Hrant Dink davasının da avukatı, insan hakları savunucusu Fethiye Çetin'de.
"Elazığ doğumluyum, küçük yaşta müslüman olan anneannem ve dedem ile yaşamaya başladım. Sonra da sosyalist oldum. Bir gün anneannem beni dizine oturttu ve daha önce hiç duymadığım bir hikayeyi elleriyle eteğindeki pislikleri temizlemek istercesine yaptığı hareketlerle anlattı. Sanki dokuz yaşında tüm yaşadıklarını elleriyle süpürüyordu. Ben anneanneme inandım; o doğruyu söylüyordu."
"Onun süpürdüklerini omzuma yükledim"
Khanjian soruyor; "Neden hepinizin anneannesi Ermeni, peki dedeler nerede?"
"Ararat'ta tanıştığım birçok Kürt rehber yanıma gelip, anneannelerinin Ermeni olduğunu söyleyip biraz da buna sevinmemi beklediler. Ama ben şaşkınlıktan ne diyeceğimi bilemiyordum. Çünkü söyledikleri tüm gerçeği kanıtlıyordu; o anneanneler zorla evlendirilmişti. Ve tek bir Ermeni dede yoktu."
"Şimdi iki kimliğim var; rahat konuşabiliyorum" diyen Çetin, ilk başlarda sosyalist olan arkadaşlarıyla dahi kendi hikayesini paylaşmanın ne kadar zor olduğunu anlattı.
"Korku değildi ama kendi oluşturduğumuz tabuları yıkamıyorduk. O suskunluğun bir parçası olarak da inkar politikasını taşıyorduk. Bu yüzden artık sorumluluk taşıyorum. Anneannem eteğinde süpürdüğü yükleri omuzuma yüklemişti; ben bu yükü gelecek kuşaklara devretmek istemiyorum."
Kavala soruyor: "Derdini anlatmada sinemanın yeri ne?"
Khanjian, soykırım ile ilgili binlerce kitap olduğunu ancak yaşananları sanat yoluyla ifade etmeyi tercih ettiğini söylüyor: "Ararat'ı çektiğimizde Türkiye'de bu film propoganda olarak algılandı. Oysa bu film soykırımı anlatmıyordu. Ana teması Türkiye'de devam eden inkar politikasıydı." (NV)