* Çizim: Zulal
Altısı tutuklu 20 sanıklı Cumhuriyet davasının ikinci duruşması dosyası İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen ana davayla birleştirilen tutuklu Cumhuriyet muhasebe çalışanı Emre İper'in savunmasıyla başladı.
İper, "ByLock kullanıcısı olduğu" iddiasıyla "terör örgütü üyeliği" suçlamasıyla 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapsi istemiyle yargılanıyor. 12 gün gözaltında kalan İper 18 Nisan'dan beri tutuklu.
İper savunmasında gözaltına alınış sürecini anlattı, "Bylock kullanıcısı olduğu" iddiasını reddetti. per'in avukatı Abbas Yalçın ByLock uygulamasının kullanılışına dair teknik bilgileri verdi ve İper'in ByLock kullanıcısı olmadığını söyledi.
TIKLAYIN: Cumhuriyet Davasında İkinci Duruşma
"Bizden çok dışarıdaki sevdiklerimiz çekiyor"
İper'in savunmasında şu ifadeler öne çıktı:
"Her şeyden önce bana her zaman destek olan, bu zor durumda bütün yükü sırtlayan sevgili eşime. en zor zamanında annesini kaybettiğinde yanında olamadığım için beni affetmesi dileğiyle sonsuz teşekkürler.
"Beni doğuran, her zaman iyi bir insan yetiştirmeyi hedeflemiş, çocuklarımın gerçekten hem annesi hem babası olarak babaannelik görevini gereğinden fazla yapmış, büyük üzüntüsünü hiçe sayarak “Sen oradan çıkıncaya kadar ölmeyeceğim.” diyerek hayata meydan okuyan sevgili anneme sonsuz teşekkürler.
"Hiç bir şey anlamadan bensizliğin acını gözyaşlarıyla yaşayan titreyen, seslerine özlemleri sinen sevgili çocuklarıma sonsuz teşekkürler.
"Bu söylediklerim aslında yabana atılacak şeyler değil. Ergenekon’dan beri yaşanan benzer tutuklamalar belki bir kitap, belki bir tez konusu olması gereken hüzünlü ve öfkeli yaşam hikayelerini barındırıyor. Şunu biliniz acıyı bizden çok dışarıdaki sevdiklerimiz çekiyor. Istırabı, zorluğu üzüntüyü onlar bizden fazla yaşıyor.
"Bu tutuklama istemini ve kararlarını verenler, somut delilleri doğru bir şekilde ve hızlıca incelemeden karar verirler ise aileler bakımından çok büyük bir keder yumağı oluşturuyorlar. Bu ailelerin yaşadıkları zorluklar ve haksızlıklar bir kitap olursa ve bu okutulursa sanırım sorumlu kişiler daha net ve adil karar almak için, delilleri daha hızlı araştırmak için ellerinden geleni fazlasıyla yaparlar. Bu benim savunmama geçmeden önce iletmek istediğim dileğimdi."
"Her şeyin ortaya çıkacağına inanıyordum"
"Cumhuriyet iddianamesinde adımın ve telefonumun kodlanarak yazıldığını gördüğümde başıma böyle uzun bir tutukluluk döneminin geleceğini hiç düşünmemiştim. Telefonumda da böyle bir programın olmadığına kesin emindim ve layıkıyla yapılan bir incelemeden sonra her şeyin ortaya çıkacağına inanıyordum.
"İfademde var ama size de kısaca gözaltına alınmamdan öncesini anlatmak istiyorum. Gazetemizle ilgili soruşturmanın iddianamesi olduğu söylenen bir metin 3 Nisan’da önce haberlerde yer aldı, hemen sonra da bize ulaştı.
"Davada suçlananlardan biri olan Günseli Özaltay’la 10 yıldan fazla bir zamandır, aynı bölümde, gazetenin muhasebe bölümünde aynı odada birlikte çalışıyoruz. İddianame gelince tüm muhasebe bölümü doğal olarak önce mesai arkadaşımız, müdürümüz Günseli Hanımla ilgili bölüme baktık. Günseli Hanımla ilgili bölümlerden birinde adımın “y.e.i” şeklinde rumuzlandığını ve cep telefonu numaramın bir bölümünün yazıldığını gördüm.
"Burada Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında hakkımda bir soruşturma yürütüldüğü ve telefonumda Bylocke diye bir program tespit edildiği yazıyordu. Bunu görür görmez gazetemiz yönetim kurulu başkanı Orhan Erinç beye ve hukuk servisine durumu bildirdim. Zira hayatım boyunca Bylocke adlı programla ilişkilendiren terör örgütüyle hiçbir ilişkim olmadığı ve olamayacağı gibi, telefonumda da böyle bir programın olması mümkün değildir. Gazetemizin avukatları Tora Pekin ve Abbas Yalçın, hemen telefondan imaj almamı ve mahkemeye başvurarak bir uzmana telefonda ne olup olmadığını tespit ettirmem gerektiğini söylediler.
"Bunun üzerine gazetemiz bilgi-işlem sistemi yöneticisi Yusuf Güler’e giderek telefonumdan imaj almasını istedim. Bilmiyorum gerçek bir suçlu böyle mi yapar?
"Ama ben kaçmadım, tek delil olan telefonumu da denize atmadım. Tam aksine telefonumda böyle bir şey olamayacağına emin olduğum için kanıt toplamak için elimden geleni yaptım.
"Yusuf bey hem imajı aldı, hem de bunu yaparken Bylock adlı programa dair bir yükleme olmadığını söyledi.
"Ben bu konuda mahkemeye başvuramadan gözaltına alındım.
"ByLock kullanıcısı olmadığım açıktır"
“Bilirkişi Koray Peksayar telefonda ByLock rastlanmamıştı dedi Emniyet raporu da ‘ByLock vardır’ diyemiyor.
"Benim bir ByLock kullanıcısı olmadığım açıktır. Bu nedenle iddianamede belirtilmiş olan ‘mesajlaşma programını telefonuna yükleyerek sisteme dahil olmuştur’ ifadesi yanlış bir ifadedir. Gerçeğe tamamen aykırıdır.
"Telefonumda ByLock yoktur. Hiçbir mesaj da yoktur. Emniyet de böyle bir mesaj içeriğinin olmadığını yazmıştır. ByLock suçlaması haksızdır.
"DAR Beğenmedi'nin Darbe ile ilişkililendirilmesi zorlama"
"Tweette yazmış olduğum 'elbise DAR Beğenmedi' ifadesindeki 'DAR' ve beğenmedi kelimesindeki 'BE' hecesini büyük yazarak oluşturmuş olduğum DARBE kelimesinin 15 Temmuz darbesi ile ilişkilendirilmesi tam bir zorlamadır.
"Buradaki amaç seçilmiş kişi olan Sayın Davutoğlu’nun Pelikan dosyası ile medyaya da konu olan AKP başkanlığından alınma sürecine yapılmış bir göndermedir.
"Bu durumun Sayın Davutoğlu’na yapılmış bir darbe gibi görülmesi görüşü tek başıma benim de değildir. Eklerdeki haberlerde de görebileceğiniz gibi üç muhalefet aynı görüşte ifade bildirilmişler ve bunlarda başına yansımıştır. Benim Tweetim durum tespitinin tekrarlanması ile ilgilidir.
"Canım ülkem' diye söze başladım"
"İddanameye konu olan ikinci tweettim ise 15 Temmuz Darbe girişin yaşandığı gece 16.07.2016 saat 01.14’de yazmış olmaya başladığım tweetlerdir
"Birincisi her halde ülkesini sevmeyen birisi olsa 'Canım ülkem' diyerek söze başlamaz ve ülkemizin geçirdiği zor durumları anlatmak için 'neler gördün' demez
"İkincisi 'sanal darbeler ve oyundan darbeler' ile burada anlatılmak istenen aslında darbe olgusuna karşı olduğumdur.
"Sanal darbeler derken e-muhtıralardan, 28 Şubat’lardan, partilere karşı yürütülen kapatma davalarından bahsetmeye çalıştım.
"Oyundan darbeler lafı ise 70 ve 80 ihtilallerine göndermeydi. Sağcı-solcu, alevi-sunni gibi oyunlarla bizi bölmeye çalışmalarının sonucunda, askeri cuntaların başa gelmesiyle elde ettiği güçleri anlatmaya çalıştım.
“Düşün her seferinde kim güçleniyor' lafı da bu durumların sadece tek bir kaybedeni olduğunu onunda ne yazık ki halkımızın olduğunu anlatmak amacı güdüyordu.
“Evet şu an darbe edebiyatı her kanalda' lafı ise o ana kadar yaşanan kaousu anlatan, basın yayın organlarından gelen farklı açıklamaları içeriyordu.
“Yarın yeni bir ülkeye uyanacağız eskisinden daha kötü ve daha acı' ile de ifade edilmek istenen eğer darbe girişimi başarılı olursa ülkenin büyük bir buhrana sürükleneceğini ve Fetöcü cuntanın bir intikam olgusuyla ülkeyi mahvedeceğini açıklamak istedim. “Demokrasi sonumuz olmaz umarım” ifadesi de bu durumdan duyulan üzüntüyü pekiştirmek amacıyla kullanılmıştır.
“Eski hinler şimdi cin olmuşlar' cümlesi ise Fetöcüleri nasıl gördüğümün en güzel kanıtı aslında. Hinin Türkçe sözlük anlamı 'Zekasını hile yapmakta kullanan, kurnaz, açıkgöz kimse' demektir. Bu kişiler cebren ve hile ile vatanın bütün kalelerine girmişlerdir. Şimdi ise cin olarak ülkeyi yok etmeye çalışmışlardır.
“Kim kimin inine girdi kazanan kim?' soru cümlesi ile de bu hinlerin Ergenekon ve Balyoz davaları sonucunda gördüğümüz gibi Adalet Sistemine, mualif gözüken ve bu yapıya karşı olan firmaların mali yönden ablukaya alınıp ve cezaya çaptırılması ile mali sisteme ve darbe kalkışması yapmak için askeriyeye nüfus ettiklerini ve buralarda en yüksek mentebelere ve rütbelere ulaştıklarını belirtmek içindir.
“Anladın mı Türkiye?' soru cümlesi ise bu gibi tarikatların ve ya cemaatlerin güçlendiğinde her türlü kötülüğü yapacaklarını ve sonunda zarar göreninde Türkiye olacağını anlatmak içindir.
"Aslında satır satır anlatmaya çalıştığım şeyler somut şeylerdir. Bu ülkede yaşayan her insanın anlayabileceği gerçekleri göz önüne sermektedir.
"Organik bağım olmadığı belgelendi"
"Fikir özgürlüğü kapsamında da hiçbir suç içermemektedir. Hiç kimseye hakaret ve tehdit yoktur. Hiçbir gurubu övmek ve destek vermek yoktur. Hatta eklerde sunduğum 15 Temmuzdan çok önceki kimi facebook ve twiter paylaşımlarımda da fetöcüleri bir terör örgütü olarak gördüğüm açıkça ortadadır.
"Son olarak Cumhuriyet gazetesinin 02.06.2017 tarihli nüshasında yer alan 'Sorumlu Benim' başlığı altında ilk sayfada diğer Cumhuriyet çalışanları ile birlikte listede benim adımın da olduğu belirtilmiş ve bununla bir terör örgütüyle bağlantım olduğu yolunda bir suçlama getirilmiştir.
"Gözaltında evimden alınan CD, flaş disk ve bilgisayarda da herhangi suç unsuruna rastlanmamıştır. FETÖ/PDY örgütünden hiç kimseyle irtibatlı olmadığım onlarla hiçbir organik bağım olmadığı belgelenmiştir.
"El bombaları çalıştığım cama geldi"
"Sonuç olarak anlaşılacağı üzere benden de Fetöcü çıkmaz. O terör örgütünün de en çok zararını gören insanlardan da biriyim. Arkadaşlarım ve ailemden insanlar da onların kurdukları kumpas davalarında yargılandılar. Ben Cumhuriyet'te çalışmaya devam ettim.
"Onların gazete binasına attırdıkları el bombaları benim çalıştığım cama geldi. Ben Cumhuriyet'te çalışmaya devam ettim
"Beni FETÖ'den bir gün tutuklu tutmanızdansa ömür boyu sorgusuz sualsiz tutmanızı tercih ederim. Utanç verici bu davadan beraatimi talep ediyorum."
Avukat Yalçın: Emre İper, ByLock kullanıcısı değildir
Çizim: Zulal
İper'in avukatı Abbas Yalçın ByLock uygulamasının kullanılışına dair teknik bilgileri verdi. “Suç aleti olduğu iddia edilen Emre İper’e ait IMEI numaralı [seri numaralı] telefon içerisinde Bylock uygulaması yoktur. Dolayısıyla dosyaya sunulan kanıtlarda hata olması kaçınılmazdır” dedi.
"Bilgisayar teknolojileri uzmanı Koray Peksayar, Emre İper’in cep telefonunun, dosyaya da sunduğumuz imajını inceledi ve bu telefona Bylock programının yüklenmediği, yüklenip silinmiş olsaydı bunun izinin olacağını, böyle bir izin de olmadığını mütalaasında açıkladı. Emniyet telefonu inceleyip bir rapor sundu. Raporda programın yüklenmesine dair tek bir cümle dahi yok.
“Son derece saygın ve bilinen bir uzmanın raporuna ilişkin hiçbir eleştiri, bilimsel/teknik itiraz, tartışma yok. Niye yok? Çünkü Emre İper’in telefonunda ByLock yok.
"Eğer bir şey yoksa ama siz illa ki şüphe yaratmak isterseniz, ‘var’ ya da ‘yok’ demezsiniz. Konu yokmuş gibi davranırsınız, üzerini örtmeye çalışırsınız. Belki birileri size inanır. Emniyet raporu aynen böyle yapmış. Siz inanmayın. Siz suç aleti olduğu söylenen ve aylardır biri beni doğru dürüst incelesin diye çalan elinizdeki cep telefonuna inanın. Size şunu söyleyecek: Emre İper, ByLock kullanıcısı değildir.”
Adli Bilişim Uzmanı Koray Peksayar de sanık tanığı olarak mahkeme başkanının ByLock'a ilişkin sorularını yanıtladı. (EA/BK)