Gazeteler de bunu artık öğrendi. Gazetede "boş" yer kaldığında, "reklam" değeri olduğu için "sağlık ve tıp" ortamına ilişkin haberleri yayınlıyorlar. Çünkü sağlık artık "para" getiren bir alan.
Sayıları az da olsa artık "sağlık" alanında uzmanlaşan gazeteciler de var bu ülkede. Onlar hem "sağlık ve tıp" hem de "gazetecilik" alanının ilkelerini gözeterek haberlerini, yazılarını yazmaya çalışıyorlar.
Yaklaşık 8-10 yıldır bir "hekim", sağlık alanından birisi olarak bu sürece katkıda bulunan birisi olmanın onurunu ve keyfini de yaşıyorum. Onların çoğu bir şekilde işbirliği yaptığım insanlar.
Bu grubun dışında "sağlık-tıp" haberi yazan başka gruplar da var. Bunlardan birisi de, haberlerinin başında ya da sonunda "haber merkezi" yazanlar. Çoğunun, anlık kişisel olaylar dışında, bu "alan"la doğrudan ilgileri yok. Önlerine geleni yazıyorlar. En zor iş onların ki. Ama "gazetecilik" adına en çok sorunlu olanlar da onlar.
Bu durumdan hemen hiç bir gazete ya da yayın organı "muaf" değil. Hepsinde de bu tür haberleri sıklıkla görüyoruz.Bu yazım onlardan bir örnek üzerine. Kimseyi "kötülemek", "kınamak" gibi bir niyetim yok. Bir "okur-yazar" tepkisi benimki....
Bilimsel tıp ya da alternatif tedavi yöntemleri
Artık "haftada bir" okuduğum Cumhuriyet gazetesinin 10 Nisan tarihli nüshasının "sağlık" üst başlıklı 7. sayfasındaki dört haber var. Bunların hepsinin sağlık gazeteciliği açısından ele alınıp tartışılacak yanları var ama içlerinden birisinde gerçekten çok önemli yanlışlar var.
Haberin üst başlığı "Alternatif tedavi yöntemleri". Asıl başlığı da "Hindistan'dan Pancha Karma".
Daha bu başlıkta sorunlar başlıyor. "Bilimsel tıp" dışı yöntemleri bilimin bir "seçenek" olarak görmediğini, en azından bu konuda tartışmalar olduğunu herkes biliyor. Haberi yazan bu tartışmada bir sonuca varmış: "Pancha Karma alternatif bir tedavi yöntemidir."
Bu kararı gazetenin "İstanbul Haber Merkezi" vermiş, konuyu açıklığa kavuşturmuş. Peki bu kararı almayı sağlayan kanıtlar ne? Onları da "tek tarafın görüşü" olarak haberin içinde görüyoruz.
Haberin ilk paragrafı şöyle:"Alternatif bir tedavi yöntemi olan Ayurveda ve Pancha Karma, 'Hayatımızı nasıl sağlıklı yaşarız' sorusuna buhar banyoları, bitkisel yağlarla yapılan masajlar ve beden tipine uygun beslenme biçimleri ile yanıt bulmaya çalışıyor."
Burada bir "dönüş" seziliyor: Başlıkta hastalıkların "tedavisi" denmiş ama burada hastalıklardan "korunma"dan söz edileceğini düşünüyoruz. Bu ilk cümlede başka bir yöntemin de bir anlamda reklamı araya sıkıştırılıyor: "Ayurveda".
Dile getirilen yöntemler de "yaşamın sağlıklılığına" yardımcı olabilir; ama yaşamı asıl sağlıklı kılan "doğru ve dengeli beslenme, iyi barınma koşulları, temiz su içme ve kullanma, kötü alışkanlıklardan uzak olma, bulaşıcı hastalıklardan korunma, bunun için aşılanma ve bağışıklığı yükseltme, barış ve demokrasinin varlığı, açlık yoksulluk, sefalet çekmeme" gibi unsurlardır.
Haberin ikinci paragrafı bir "bilgilendirme" bölümü. "Ayurveda" ve "Pancha Karma"nın ne olduğunu anlatıyor.
Önce "Ayurveda" ele alınmış: "5 bin yıllık bir tarihe sahip olan Ayurveda, yaşlanmayı yavaşlatıyor, fazla kiloları eritiyor, cildi gençleştiriyor, ölümle sonçlanan hastalıklara yol açan toksinleri vücuttan söküp atıyor, bağışıklık sistemini güçlendirerek sağlıklı ve genç kalmayı sağlıyor."
Gazetecinin görevi...
Bir tanıtım broşüründen alıntılandığı anlaşılan bu sözcükleri bir bilim insanı, dahası az buçuk bilimsel bilgiyi özümsemiş birisi söylemiş olamaz.
Kuşkusuz bir "gazeteci"nin bilim insanı olması gerekmiyor. Ama onun elinde "gazetecilik" mesleği var. Bu meslek ona, bilgiye ulaşmayı görev kılıyor. Okuduğu broşürü yorumlayacak bilgisi olmayabilir, ama gazeteciliğin "bilgiyi ikinci bir kaynaktan doğrulama" kuralı gereği, burada yazdıklarını bir başka uzmana sorması gerekiyor.
Paragrafın ikinci bölümünde de bu kez "Pancha Karma"ya ilişkin bilgiler veriliyor:"Pancha Karma yani 'Beş İşlem' yöntemiyle de 5 aşamada bitki buharları ve şifalı özler karıştırılmış yağlarla yapılan özel masajlar sonucu yumuşatılan toksinler vücuttan atılıyor."
Haberi yazan sevgili "Haber merkezi", "toksin" sözcüğünün ne anlama geldiğini de bilmiyor anlaşılan. Eğer haberciyseniz bilmediğiniz bir sözcüğü haberinizde kullanmanız gerekirse en azından açıp bir sözcük açıp onun ne olduğuna bakarsınız. Sizin yerinize biz yapalım bunu: "TOKSİN: a. Fr. Canlı organizmalarda görülen ağı." (Türk Dil Kurumu Sözlüğü 7. Baskı, 1983)
Yani bir çeşit zehir. Zehirler genellikle "yumuşatılması" gerekmeyecek fiziksel formda maddelerdir. "Kıymık" ya da "tel" gibi "yumuşatılması" gereken herhangi bir zehir yoktur.
Haberi okumayı sürdürelim: "Bitki masajı, köpükleme, alın masajı, burun masajı, yüz tedavisi (yine "tedavi sözcüğü buraya dikkat!), bel ve boyun masajı gibi bölümleri bulunan Pancha Karma uygulamasında, kişinin tipine, yakalandığı hastalıklara ve kişilik özelliğine göre farklı bölgelere farklı yağlar damlatılarak masaj yapılıyor."
Şimdi bu paragrafı biraz farklı bir niyetle ve hınzırca bir kere daha okuyun. Eğer bu haberi bir mizah dergisinde okusaydım, çok hoşuma giderdi...
"Google"da bir tarama ve....
Böylelikle gerekli bilgiyi aldık; şimdi de biraz haberin içeriğini kuvvetlendirmek gerekli. Bakalım söylenenler doğru mu ve bunu nerede kontrol edebiliriz. Başka bir deyişle söylersek asıl haber burada başlıyor.
"Üç yılı Pancha Karma eğitimi olmak üzere 10 yıllık bir medikal eğitim alan Pancha Karma Uzmanı Satish ve eşi Prerna Arora, yaklaşık 2 yıldır Türkiye'de Pancha Karma'yı uyguluyor."
Okur bu bilgiden sonra artık güvenle bu konuya yönelebilir. Ama bana birazcık "gazetecilik" merakı bulaştığı için merak edemeden duramıyorum. Aklıma gelen bazı sorular var:
* Bu 10 yıllık medikal eğitim acaba bilimsel ve formel bir tıp eğitimi mi?
* Bu kişilerin bunu belgeleyecek herhangi bir "resmi", "kabul edilmiş" bir belgesi var mı?
* Pancha Karma denilen yöntemin öğrenilmesi için "üç" yıl yeterli mi?
* Bunun eğitimi nerelerde veriliyor, kimlere veriliyor? Eğiticileri "nasıl" yetişiyor? Eğitim "araştırma"lardan "üretilmiş" bilgilere dayanır; bu bilgilere ulaşmak için nasıl araştırmalar yapılıyor?
* Neden bu kişiler Türkiye'ye gelmişler, Hindistan'da sağlıklı yaşam sürdürmek isteyen kimse kalmamış mı, yoksa Türkleri çok mu sevmişler de kendilerine taa Hindistan'dan buralara atmışlar? Başka birileri yok muymuş da onlar gelmişler?
Bu soruların yanıtları haberin içinde yok. Oysa en azından merak ve "internet" denilen olanak insana bu bilgilerden bazılarına ulaşma olanağı tanıyor.
Ben "Google" arama motoruyla interneti taradım. "Pancha Karma" için 4 bin 930 sonuç, "Satish Arora" için de 146 sonuç çıktı. Tüm web sitelerine bakamadım ama, "Satish Arora" adı birden fazla kişide var. Bunlardan birisi bilgisayar teknolojisiyle uğraşan bir kişi, diğeri de ünlü bir "otel restoranı şefi". Her ikisini birlikte aradığımda ise herhangi bir kayıt olmadığını gördüm.
Irak savaşının "zihinsel" çözümü
Yine de biz sürdürelim okumayı:"Tanı Eğitim Merkezi işbirliği ile yürüttükleri seminerler çerçevesinde de Pancha Karma'yı insanlara anlatan Satish Arora, ruhumuza, zihnimize ulaşabileceğimizi ve zihnin bize hizmet etmesi gerektiğini söylüyor. Zihnimizin sürekli düşüncelerle dolu olmasının da bize zarar verdiğini ifade eden Arora, 'Bütün sorunlar zihinden kaynaklanıyor. Bu nedenle zihnimizi iyi tutumalıyız. yaptığımız herşeye konsantre olun; su içiyorsanız sadece su için, doğayı izliyorsanız sadece gözlerinizle değil zihninizi de başka düşüncelerde kurtararak, zihninizi de katarak doğayı izleyin' diyor."
Okur olarak buradan aldığımız iki bilgi var. İlki bu kişiler bir "merkez"le birlikte çalışıyorlar. Yalnız "tedavi" değil "bilgilendirme" yoluyla da çalışıyorlar.
İkincisi bizim sağlıklılığımızı bozan her şey zihnimizden kaynaklanıyor. Onu bir boşaltsak gerçekten sorun filan kalmayacak. Bu paragrafı okurken Nazım'ın metafizik düşünceye karşı yazdığı "Behey Berkeley" şiiri aklıma geldi. Sevgili "haber merkezi" nin bu şiirden de haberi yok anlaşılan. "Bütün sorunlar zihinden kaynaklanıyor" cümlesini oraya yazarken "yahu Irak savaşının ya da sefaletin yarattığı sağlık sorunlarını da mı" diye sormayı aklına getirmiyor.
Bu paragrafın ardından uzmanın beslenme üzerine söylediklerine yer verilmiş:
"Beslenmenin önemine değinene Arora, kısa beslenme önerileri de veriyor: 'Besinlerinizi taze alın. Yemeklerinizi pişirip dolaba koymayın; yiyeceğiniz kadar pişirin. Çünkü pişirilip dolaba dolaba konmuş yemek enerji kaybına uğrar. Dolapta pişirilmemiş yiyecek bizim için çoğunlukla tazedir. Yemekten önce ve sonra su içilmemesi gerekiyor. Çünkü yemekten çnce içilen su mide asidini alır götürür. Sindirim yavaşlar yemek midede bayatlar. Suyun yemekten sonra içilmesi halinde ise mide enzimleri idrarla atılır ve yine sindirim zorlaşır. Yemekle birlikte az su içebilirsiniz.'"
Bir beslenme uzmanı değilim. Ama genel tıp bilgimle burada söylenenlerin hiç birisinin bilimsel olmadığını iddia edebilirim.
Pişmiş yemeğin pişme yöntemine göre bazı vitaminleri ve mineralleri, dışardan alınması zorunlu olan yapı taşlarını yitirmesi söz konusu olabilir. Yemeğin bayatlaması da mümkündür. Ama pişen yemeğin dolapta beklerken enerji kaybetmesi diye bir şey olamaz. Bir yiyeceğin vereceği enerji ile besin değeri birbirinden ayrıdır.
"Paran varsa, ulaşabilirsin"
Haberin son paragrafı da "tanıtım"ın ötesinde bir reklam niteliğinde: "Ağrı, uykusuzluk, depresyon, migren, sinüzit, boyun bel fıtığı ve artrit, hafıza sorunları, saç ağarması, saç dökülmesi, görme bozukluğu, göz alerjisi, mide asidi, gaz, ülser, iştahsızlık gibi sorunlara çözüm bulan ve zayıflama, toksinlerden arınma, Hindistan sihirli güzellik programlarını içeren Pancha Karma tedavi ücretleri ise 500 milyon ile 1 milyar 200 milyon lira arasında değişiyor."
Paragrafın ilk bölümünde tanımlananlar kuramsal olarak birbirinden çok farklı durumlar ve süreçler; birbirlerine benzerliği ve ilişkisi hemen hiç yok. Bunların içinde sağlıklılıkla ilgili olan durumların hepsine birden çözüm olabilecek bir yaklaşım söz konusu olamaz.
Tüm bunları da geçiyorum "Hindistan'ın sihirli güzellik programlarının" habere konu olan sağlıklı yaşamla ne ilişkisi olabilir sizce?
Son cümle ise okuru bilgilendiriyor: "Tüm bunları yapmak isterseniz cebinizde 500 milyon ile 1.2 milyar arasında paranız olsun" diyor. Yani bunlar "satılık" ve gazeteci aslında "reklam" yapıyor. "Paran varsa ulaşabilirsin."
"Okur, tepki verir"
Yazıyı bütünüyle değerlendirecek olursak şunları da söyleyebiliriz.
* Bu bir haber değil bir reklamdır. Mevcut gazetecilik kural ve ilkelerine göre reklamların reklam oldukları açıkça belirtilmelidir. Belirtilmezse bu kusurlu bir davranış olur. Eğer bu bir karşılık alınarak yapılmışsa o zaman da suç olur.
* Eğer bu kişiler gerçekten "hekim" iseler, ikinci bir kuraldışılık daha vardır: Hekimlerin reklamı yapılamaz. Bu da hekimlik kurallarına göre "kusurlu", "yanlış" ve yapanı "sorumlu kılan" bir davranıştır. Eğer hekimin bunda katkısı ve payı varsa gazeteci dışında hekimin de en azından mesleki otoritesi yani tabip odası tarafından cezalandırılması gerekir.
* Önemli kural ihlâli de bu kişiler hekim olmadıkları koşul için söz konusudur. Ülkemizde hekim olmayanların "tedavi" uygulamaları yasalarda açıkça yer almış bir suçtur. Bu; hekim olsalar bile hekimliklerini usulüne göre sağlık otoritesi tarafından onaylatıp çalışma ruhsatı almayanlar için de söz konusudur.
* Ayrıca yine mevcut yasalara göre Türkiye'de hekimlik yapma yetkisi yalnız bu ülkenin vatandaşların tanınmış bir ayrıcalıktır. Yabancı uyruklu bir hekim kendi başına hekimlik yapamaz. Bu yasa hükmünün doğruluğu yanlışlığı, uygulanırlığı ayrı tartışma konusudur.
* Bir gazeteci yasaya açıkça aykırı bir durumu ya da tutumu öneremez, ya da yapılması doğrultusunda destek anlamına gelen tutum ve davranışlarda bulunamaz. Bu da ayrıca bir suç oluşturur. Basın özgürlüğü de bunu içermez.
* Her mesleği uygulayan kişi bu arada gazeteci de mesleğinin kural ve ilkelerini korumak, gözetmek zorundadır. Kamuoyunu yanlış, eksik bilgilendirmek, birey ya da toplumda olumsuz etkiler ve sonuçlar doğuracak haberler yayınlamaktan kaçınılması gereklidir.
* Tıpkı resmi kamu görevlileri gibi gazeteciler de bir kamu görevi yapmaktadırlar. Bir haberci eğitimi eksik olduğu için, bilgi ve deneyimi yetersiz olduğu için yanlış yapabilir. Ama bir gazetede deneyimli ve eğitimli muhabir, gazetenin haber müdürü, sorumlu yazı işleri müdürü vb. üst kademe sorumlularının bir görevi de bu habercilerin yaptıklarının kontrolü ve onların iş içinde eğitimidir.
Böyle bir haberin aslında bir "okul" olan Cumhuriyet'te yer alması da önemli bir durumdur. Şu anda düzenli "okur"u olmasam da bildiğimce yanlışı göstermek ve uyarmak benim için de bir görev olduğundan bu yazıyı yazıyorum.
Unutulmaması gereken bir nokta da şudur: "Okur" ne verilirse alan bir insan değildir. Okur tepki verir. En büyük tepkisi de o gazeteyi okumamaktır. Bu "tepki" doğru anlaşılmalı ve gereği ona göre yapılmalıdır. (MS/BB)