Türkiye’de genç kategorisinde değerlendirilebilecek seçmen sayısı yaklaşık 19 milyon. 2011 seçimlerinde ise 4,5 milyon genç seçmen ilk kez oy kullanacaktı. Ancak bu yeni seçmenlerin yalnızca 2 milyonu sandığa gitmişti.[1] Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçimleri söz konusu olduğunda, hem seçmen büyüklüğü hem de Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu görüp görmeyeceğinde adayların genç seçmenleri ne ölçüde sandığa gitmeye ikna edebileceği önemli bir mesele olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye’de ilk defa Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek. 12. Cumhurbaşkanı seçimleri önümüzdeki Pazar günü gerçekleşecek. Cumhurbaşkanı adayları seçim sürecinde kendi resmi sitelerinde, birçok haber programında ve çeşitli sosyal medya hesaplarında seçim kampanyalarını yürütüyorlar. Seçim yasakları gelene kadar devam edecek seçim kampanyalarında adaylar; sosyal, toplumsal, ekonomik ve Türkiye’nin ‘değerleri’ ilgili birçok konu hakkındaki hassasiyetlerini, plan ve projelerini dile getiriyorlar. Peki Cumhurbaşkanı adaylarının söylemlerinde gençler nerede duruyor? Adaylar genel geçer söylemlerinin ötesine geçip genç seçmenlerine hitap etme kaygısı taşıyorlar mı?
Seçim süreci boyunca daha farklı bir Türkiye’ye ulaşmanın hayalini vurgulayan Cumhurbaşkanı adaylarının ileride hayata geçirilmesine onay verecekleri her türlü politikanın gençlik üzerinde doğrudan kalıcı bir etki bırakacağını söyleyebiliriz. Çünkü gençler yaşadıkları dönemin önemli sosyo-ekonomik ve kültürel koşullarından, değişime uğrayan her türlü üretim ve bölüşüm politikalarından etkilenirler.[2]
Üstelik gençler seçim kampanyalarının yalnızca bir sene öncesinde 31 Mayıs 2013 tarihinde Gezi Parkı’nda başlayıp Türkiye’nin önemli bir bölümüne yayılan Gezi Parkı Protestolarında siyasi gündemin merkezine oturmuşlardı. Yıllar yılı yapılan ‘apolitik gençlik’ eleştirilerine rağmen Gezi Parkı Protestoları ile birlikte belirgin birer siyasi aktörler olduklarını gösteren gençler, yakın tarihte de Türkiye için oldukça büyük önem taşıyan olayların da baş aktörleri oldular.
Dolayısıyla gençler hem oy potansiyeli olarak, hem de içinde yer aldıkları siyasi hareketlerle halihazırda Türkiye’nin siyasi aktörlerinden biri. Peki Cumhurbaşkanı adayları bir siyasi aktör olarak gençlerle nasıl iletişim kuruyorlar? Gençler adayların kurmayı vaat ettikleri yeni ülkenin ve öncüsü olmaya söz verdikleri değişimin neresindeler?
Yazılı medya ve Cumhurbaşkanı adaylarının kampanya siteleri üzerinden gerçekleştirdiğimiz incelemenin sonucuna göre kampanya sürecinde özel olarak gençliğe vurgu yapan adaylar Recep Tayyip Erdoğan ve Selahattin Demirtaş.
Erdoğan ve "iyi gençlik"
İzlediği politikalardan ve Gezi Parkı Protestoları süresince tutunduğu tavırdan yakinen tanıdığımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kampanyasında ‘gençlik’ devlet imkânları seferber edilerek inşa edilecek bir toplumsal grup olarak karşımıza çıkıyor. Erdoğan’ın kampanyasında ‘iyi gençliğin’ yaratılması için yapılanlar ve yapılacaklar şöyle sıralanıyor:
“Teknolojiyi iyi kullanabilen, kendi diline hâkim, en az bir yabancı dili iyi konuşabilen, gelişime açık, yaratıcı fikirlere sahip bir gençliği yetiştirmek için 12 yıl boyunca etkin politikalar ürettik ve icraata geçirdik. Bunların takipçisi olacağız.”
“Gençlerimizi alkol, uyuşturucu ve diğer zararlı alışkanlıklardan korumak için gerekli tedbirleri her zaman aldık, kararlılıkla almaya devam edeceğiz.”
“Seçme hakkını verdiklerimize seçilme hakkını da vermeliyiz. Bunun için gençlerimizin seçilme yaşını 18’e düşürmeliyiz.”
“2023 yolunda milli ve manevi değerlerine bağlı, ahlâklı, etkin, girişimci, donanımlı, evrensel değerler ile kendi tarihinden aldığı değerleri harmanlamayı bilen bir gençlik tasavvur ediyoruz. Ülkemizi yarınlara taşıyacak olan gençliğimiz.”
Erdoğan’a göre; “Cumhuriyetimizin 100. yılında gençliğimiz, tarihinden aldığı güç ile insanlığa ve ülkesine huzur, barış, refah ve kardeşlik getirmelidir. Dünyanın yaşatmakta güçlük çektiği erdem bilincini gençlerimiz sergilemelidir. Bölgesinde örnek olan öncü Türkiye’yi örnek gençlerimiz inşa edecektir.” [3]
Yine Vizyon Belgesinde yer alan Din-Devlet İlişkisi başlığı altında ise Devletin yerine getirmesi gereken ahlaki yükümlülüklerin olduğu, bu yükümlülükler doğrultusunda gençliğin de korunması gerektiğine vurgu yapılıyor. [4]
Erdoğan’ın kampanyasında gençler toplumsal yatırımın hedef grubu, kötülüklerden korunmaya muhtaç bir kesim ve yeni Türkiye’nin geleceğe taşıyıcıları olarak karşımıza çıkıyor. Kampanyadaki gençlik tahayyülü kesinlikle ‘tekçi’. Gençler arasında herhangi bir farklılık var sayılmadığı gibi, böylesi bir farklılığa yer bırakılacağına ilişkin de herhangi bir emare yok. Erdoğan’ın makbul genci hem evrensel, hem milli; bir yandan da donanımlı bir girişimci. Erdoğan’ın kampanyasında gençlerin bugün için önlerini açacak tek vaat seçilme yaşının 18’e indirilmesi. Gençlerin toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarına bu kadar sert saldırıların olduğu bir dönemin ardından bu vaat ise gençler için de demokrasinin yegane adresinin sandık olacağı bir geleceğe işaret ediyor.
İhsanoğlu'nun nadir açıklaması
Büyükşehirlerdeki genç seçmenlerinin ve gençlik kolu üyelerinin önemli bir bölümü Gezi Parkı Protestolarında yer alan CHP’nin ve gençlerini Gezi’den geri çağıran MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu gençliğe söylemlerinde hemen hemen hiç bir özel bir vurgu yapmıyor. İhsanoğlu’nun kampanya sürecinde gençliğe ilişkin nadir açıklamalarından biri şu sözleri:
“28 Şubat’ta gencecik kız çocuklarımıza sıkmabaş diye bağıranlar vardı. Ben buna karşı dokuz çocuğun yanında durdum, makamım elimden alındı. Ben öğrencilerime sıkmabaş diye hakaret ettirmem. Okuma hakkının elinden almasına izin veremezdim. Gün geçti yeni bebekler doğdu. Ülkeleri için sokağa çıktılar. Dün nasıl yanındaydım, bugün de yanındayım. Ben talebelerime, gençlerime çapulcu dedirtmem. Ali İsmail Korkmaz da onlardan biriydi. Onun da tüm kaybettiğimiz canların da ruhu şad olsun. Elbette her yerde her zaman bu gibi demokratik gösterileri suiistimal etmeye çalışan gruplar olacaktır. Şurada 1000 kişi toplansa, önce su satan esnaf, sonra polis, sonra o küçük gruplar. Devletin görevi sapla samanı ayırmaktır.”[5]
İhsanoğlu’nun bu sözlerini kendisini siyaset üstü bir konuma çekmeyi hedeflediği seçim kampanyasının doğal bir uzantısı olarak okumak mümkün. İhsanoğlu bir yandan geçmişte yükseköğrenim haklarını savunan başörtülü genç kadınların, bir yandan yakın tarihte özgürlüklerini savunan Gezicilerin yanında olduğunu belirtiyor. Bunu yaparken ise kendisini gençlerin hamisi şeklinde konumluyor. Gençlere kötü sözler ettirmeyeceğini vurguluyor, ancak bu iyi niyetinin de suiistimal edilmemesi gerektiğini not ediyor. İhsanoğlu’nın “gençlerime çapulcu dedirtmem” çıkışı bir yandan gençlere “ben Erdoğan değilim” mesajı verirken, gençlerin “çapulcu” olmanın anlamını nasıl değiştirdiklerini görememiş olması Gezi Parkı Protestolarına katılan gençlerin diline ne kadar hakim olduğuyla ilgili soru işaretlerini artırıyor.
Demirtaş için gençler "yeni yaşam müjdecisi"
Seçimin en genç adayı Selahattin Demirtaş’ın kampanyasında ise gençlere yönelik söylemler önemli bir yer tutuyor. Kampanyanın sloganlarından biri şu: “Yeni yaşam çağrısı gençtir!”[6] Demirtaş’ın Yeni Yaşam Çağrısı’na göre gençler “Yeni Yaşam’ı müjdeleyen” kişiler. Demirtaş’ın gençlik tahayyülü ise şöyle: “Yerleşik kalıplara, ezbere ve kendini memleketin sahibi zannedenlere karşı bir isyan.”[7] Demirtaş aynı zamanda gençlerin karşı karşıya olduğu iktisadi ve siyasi sorunlara da değiniyor ve gençlerin “işsizlik, baskı ve yoksullukla” terbiye edilmeye çalışıldıklarını belirtiyor. Kurmayı hedeflediği ‘Cumhur Meclisi’nin içerisinde yer alması planlanan gençlik meclisleriyle Demirtaş, siyasetin ve hayatın her alanında gençliğin aktif katılımının sağlanacağını ve gençlerin örgütlenmesinin önündeki tüm yasal engellerin kaldırılacağını belirtiyor. “Gençlerin siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının etkin şekilde yürütülmesi devletin yükümlülüğünde olacağına” dikkat çekiyor[8] ve “gençliğin sorunlarıyla uğraşmak yerine gençliği bir asayiş sorunu olarak görenlere” karşı olduğunu ekliyor.
Demirtaş’ın kampanyasında kullandığı söylem gençler için özgürlük ve eşitlik vaadi içeriyor. Bir yandan gençlerin karşı karşıya olduğu iktisadi ve siyasi sorunlara değinirken, bir yandan da bunların çözümünde gençlerin siyasi bir aktör olarak tanınması Demirtaş’ın “gençlik perspektifine” en yakın aday olarak belirlemesine katkı sağlıyor. Demirtaş’ın gençlerin siyasi örgütlenmelerinin önünü açma taahhüdü ve kamunun karar alma mekanizmalarında gençlere yer açma vaadi gençlik katılımı açısından umut verici. Söylemine bakıldığında Demirtaş protestolarda yer alan gençlere net bir biçimde seslenen tek aday. Ancak Demirtaş’ın gençliği Türkiye solunun gençlik tahayyülüne paralel biçimde isyanla eşlemesi, bir yandan gençliği böylesi bir karşı koyuşa davet olarak görülebilecekse de diğer yandan hitap ettiği gençlik kesimini de daralttığı da söylenebilir. Biliyoruz ki isyan etmeyen ya da edemeyen, hatta isyan etmeyi olumsuzlayan önemli büyüklükte bir gençlik de mevcut. Onlara bu dil ne ölçüde hitap edebilir ya da bu çağrıya bu gençler ne ölçüde ses verirler, orası meçhul.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu ve bu sonucun gençlere yansıması ne olur bilinmez. Ancak Türkiye’de gençlerin siyasi ve sosyal haklarının daha fazla gündem edilmesinin zaruri olduğu açık. Demirtaş’ın kampanyası bir ölçüde buna katkı sağlıyor. Peki çözüm nerede? Yentürk, Kurtaran ve Nemutlu “Türkiye’de Gençlik Çalışması ve Politikaları” kitabında “herhangi bir politika sürecinde öznenin, kendisini doğrudan veya dolaylı olarak ilgilendiren herhangi bir konuya bizzat katılımı, ilgili konunun içeriğini ve çerçevesini belirleyen en önemli unsurlardan biri”[9] olduğuna dikkat çekiyorlar. Bizce çözüm siyasilerin gelecek tahayyülleri içine sıkıştırılmış gençlerin bugüne ilişkin sorunlarını korkusuzca ifade edebilecekleri bir siyasi sistemi kurmakta. Böyle bir siyasi sistemin üreteceği gençlik politikaları bir yandan gençleri istedikleri yaşamları sürdürebilecek özerk bireyler olarak güçlendirecek, bir yandan da sosyal hakları için siyasi haklarından mahrum bırakmayacak[10] ve farklılıklarını yok saymaksızın tüm gençlere hizmet edecektir. (GZ-VY/HK)
[1] http://www.milliyet.com.tr/gencler-kime-oy-verdi-/hamdi-turkmen/ege/yazardetay/09.07.2011/1412151/default.htm
[2] Nurhan Yentürk, Yörük Kurtaran, Gülesin Nemutlu. Türkiye’de Gençlik Çalışması ve Politikaları. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2012. Sf.7
[5] http://t24.com.tr/haber/vicdani-reddin-ne-oldugu-bilmiyorum-kurtce-eve-hapsedilmemeli-kurtaj-icin-dinin-tespit-ettigi-olculer-vardir,264643
[9] Nurhan Yentürk, Yörük Kurtaran, Gülesin Nemutlu. Türkiye’de Gençlik Çalışması ve Politikaları. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2012. Sf.9
[10] Volkan Yılmaz ve Gülşah Sezer, Üniversite Öğrencilerinin İmkansız Tercihi: Siyasi Haklar mı? Sosyal Haklar mı?, Gençlik Çalışmaları Değerlendirme Notu, No: 2/2013.
Gülşah Sezer, Volkan Yılmaz - İstanbul Bilgi Üniversitesi Gençlik Çalışmaları Birimi |