Haberin İngilizcesi için tıklayın
Gazeteci Sedef Kabaş, 21 Ocak’ta TELE 1'de Uğur Dündar’ın sunduğu ‘Demokrasi Arenası’ programına katıldı. Programda “Çok meşhur bir söz vardır. Taçlanan baş akıllanır diye. Ama görüyoruz ki gerçek değil. Ya da tam tersi bir söz vardır. Büyükbaş hayvan bir saraya girdiği zaman o kral olmaz. O saray ahır olur” dediği için hedef gösterildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Adli Yıl Açılış Töreni'nde yaptığı “Yeni düzenlemeyle, sırf ifade almak üzere gece yarısı gözaltına alma, otelde, havalimanında yakalama gibi işlemlere son verdik” açıklamasına rağmen gece 02.00'da sularında gözaltına alındı. Aynı gün tutuklandı.
Cumhurbaşkanına hakaret (TCK 299) suçlaması yöneltilen Kabaş bu nedenle yargılanan ve tutuklanan tek gazeteci değil.
Önderoğlu: Türkiye yasayı kaldırmaya yanaşmıyor
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi ve bianet Medya Gözlem Raportörü Erol Önderoğlu’nun tuttuğu verilere göre AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’ten 1 Ocak 2022’ye kadar en az 70 gazeteci, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla hapis, ertelemeli hapis ve para cezasına mahkum edildi.
Yüzlerce gazeteci yargılandı. Geçmişte Hüsnü Mahalli, Ozan Kaplanoğlu, Kazım Kızıl gibi isimler bir süre tutuklu kaldı. Önderoğlu’na göre iktidar, Avrupa Konseyi’nin çağrılarına rağmen TCK 299’u kaldırmaya yanaşmıyor.
Yanaşmadığı gibi de Önderoğlu’nun söylemiyle “Yıldır ne yazık ki yürürlükten kaldırmaya yanaşmadığı bu düzenlemeyi, tam dokunulmaz ve partili Cumhurbaşkanının demokratik tartışma ortamını provoke edecek bir araca dönüştürdü. Ortada yargı bağımsızlığı bırakmayan bir yönetim altında, Adalet Bakanlığı da, TCK’nın 299. maddesinden yargılama için adeta bir onay mercii haline geldi.”
"Toplumu hizaya getirilmesinin bir aracı"
Cumhurbaşkanının, her bir yurttaş gibi her hakaret iddiasına tazminat davası açabileceğini anlatan Önderoğlu TCK 299’un araçsallaştırıldığını söylüyor.
“Ancak bırakın tazminatı, gazetecilerin sabahın erken vakitlerinde gözaltına alınmaları ve tutuklanmaları, bu suçlamanın kamuoyu önünde eleştiri ve suçlama getirenlere karşı bir ders verme aracı olarak araçsallaştırıldığını gösteriyor. Aslında ‘Cumhurbaşkanı'na hakaret’ prosedürü ve onu izleyen keyfiyet, günlük hayatta toplumun hizaya getirilmesinin bir aracı gibi işliyor.
“Bunu örneğin geçmişte yine gazeteci Hüsnü Mahalli'nin kısa süreli olarak tutuklanmasıyla yaşadık. Ne yazık ki ‘Kimse otel odalarında gözaltına alınmayacak’ diye yasal reformları müjdeleyen Cumhurbaşkanı, davet edilse kendisi pekala karakola gidecek gazetecilerin sabah 2'de gözaltına alınması, bırakın gözaltıyı yetkin olmayan bir hakim tarafından tutuklanmasında oralı olmuyor. Siyaset bu kadar yargıyı zehirlemişken de kimse, ‘AİHM'de son yılda tutuklu gazeteciler yönünden sekiz kez mahkum olduk, bu işe bir son verelim’ demeye yanaşmıyor.”
Molu: Avrupa suç olmaktan çıkardı
İnsan Hakları Hukukçusu, Avukat Benan Molu’ya göre TCK kapsamında birden fazla hakaret suçunu düzenleyen madde var.
En genel haliyle de hakaret TCK’nin 125’inci maddesinde suç olarak tanımlanmış durumda. Kamu görevlisine karşı, manevi değerlere karşı işlenen şeklinde alt başlıkları var.
Molu bütün Avrupa Konseyi ülkelerinin ‘kişiye özel’ hakaret yasalarını kaldırdığını, suç olmaktan çıkardığını söylüyor.
Avrupa Konseyi ve AİHM’nin bir hakaret varsa, kişinin şeref ve itibarını zedeleyecek bir durum varsa tazminat üzerinden giderilmesini istediğini belirtiyor. Avrupa’nın artık “Bu ceza mahkemelerinin işi değil” dediğini söylüyor.
Türkiye’de Cumhurbaşkanına hakaret davalarında önceki cumhurbaşkanlarına kıyasla giderek artan bir istatistik görüldüğünü belirten Molu “Hatta Avrupa Konseyi’ndeki diğer ülkelerle kıyaslandığında karşılaştırılamayacak kadar çok kullanılıyor bu durum Türkiye’de. Eşi benzeri görülmemiş bir kullanımı var diyordu Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komisyonu Komiseri Dunja Mijatović. Dolayısıyla burada bir susturma ve cezalandırma amacı var. Yasa eleştiriyi önleme ya da eleştiriyi yapacak kişiyi bundan caydırma amacı taşıyor” diyor.
"Siyasetçinin eleştiriye tahammül etmesi beklenir"
Türkiye’de hakaret suçunu düzenleyen maddelerdeki farka dikkat çeken Molu şöyle konuşuyor:
“Cumhurbaşkanına hakaret TCK 299. maddeyle birlikte diğer hakaret suçlarından ayrılmış. Bu Anayasa Mahkemesi’nin de diğer uluslararası kuruluşların da ‘yanlış’ olarak tanımladığı bir şey.
“Bir kere bir siyasetçinin -illaki Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı olmasına da gerek yok- her şeyden önce sıradan bir vatandaşa göre eleştiri eşiğinin daha yüksek, daha geniş olması gerekiyor.
“Dolayısıyla Sedef Kabaş gibi eleştiri kapsamında kalan açıklamalar suç olamaz. Nefret söylemi, şiddete teşvik gibi bir şey olmadığı müddetçe siyasetçinin bu eleştiriye tahammül etmesi beklenir. Bu yerleşik bir içtihat.”
"AİHM’in Şorli kararından sonra hukuki değil"
Molu, siyasetçilerin kendisini bir suçun öznesi haline getirdiği yasalarda AİHM’nin daha önce çeşitli biçimlerde ihlal kararı verdiğini söylüyor. Sonrasında ise Vedat Şorli kararı hatırlatıyor.
TIKLAYIN - AİHM'in ilk 'Cumhurbaşkanına hakaret' kararından 'ihlal' çıktı
Ancak Şorli kararı Türkiye’ye gelene kadar Avrupa’dan düzinelerce benzer karar çıktığını söylüyor:
“AİHM benzer kararların hepsinde tek başına bir kişi; cumhurbaşkanı, kral, kraliçe ya da devlet başkanı, artık sıfatı neyse kişinin böyle bir sıfatı haiz olduğu için ona ayrı bir statü verilmesinin hukuken doğru olmadığını, kişilere bu nedenle ceza verilemeyeceğini belirtiyor.
“Burada meselenin kendisi ‘o içerik neydi ne değildi, ifade özgürlüğünün kapsamına giriyor mu girmiyor mu’ tartışmasından öte bu kişilere ayrı bir suç düzenlemesi yapılması. AİHM Şorli kararında ve daha önceki kararlarında ‘Hayır, böyle ayrı bir statü getirilemez, ayrı bir suç kabul edilemez’ diyor. Özellikle Şorli Türkiye kararından sonra bu tür davaların açılması da hukuki değil.”
TIKLAYIN - BİA Manifest: TCK 299 Kaldırılmalı
Türkiye'de Cumhurbaşkanına hakaret yargılamalarıErdoğan'ın cumhurbaşkanı seçildiği 2014'ten bu yana Türkiye'de 160 binden fazla kişiye Cumhurbaşkanına hakaret soruşturması açıldı. 35 binden fazla soruşturma kamu davasına döndü. Açılan davalarda 38 binden fazla kişi ve binden fazla çocuk yargılandı. Dava sayısı Erdoğan'ın ilk 4 yıllık görev süresinde Abdullah Gül dönemine göre 19,5 kat ve yüzde 2 bin 52 artış gösterdi. Açılan davalarda 12 bin 881 kişi mahkum edildi. 3 bin 625 kişiye hapis cezası verildi. Hapis cezaları verilenler arasında 10 da çocuk bulunuyor. Sadece 2020'de 'Cumhurbaşkanına hakaret' suçlamasıyla 45 bin soruşturma başlatıldı ve bu soruşturmalar sonucunda 9 bin 773 kişiye dava açıldı. 10 Ocak'ta yayınlanan ve Ekim-Kasım-Aralık aylarını kapsayan BİA Medya Gözlem raporuna göre sadece bu dönemde 22 gazeteci ve karikatürist bu suçlamayla karşı karşıya kaldı. bianet'in 24 Ocak'ta yayınladığı yıllık Medya Gözlem Raporuna göre ise de Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014'ten 1 Ocak 2022'ye kadar en az 70 gazeteci "Cumhurbaşkanı'na hakaret"ten hapis, ertelemeli hapis ve para cezasına mahkum edildi. TIKLAYIN - Haberciden özgürlük mücadelesi, yargıdan umut ışığı |
Cumhurbaşkanına hakaret (TCK 299) TCK’nın 299. maddesinde tanımlanan Cumhurbaşkanına hakaret suçunu işleyen kişi bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılıyor. Suçun alenen işlenmesi halinde verilecek ceza altıda bir oranında artırılıyor. Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması Adalet Bakanlığı’nın iznine bağlı. Ancak Adalet Bakanlığı izni tamamen prosedür olarak görülüyor ve raporlara göre hakkında izin verilmeyen kimse olup olmadığı bilinmiyor. |
TIKLAYIN - Erdoğan'ın 'yok' dediği davaları Bakanlığın istatistikleri yalanladı
(HA)