Cumhurbaşkanı olmayı çok istedi Abdullah Gül. Bugün oldu. Daha adının aday olarak geçtiği günlerden itibaren eşi Hayrünnisa Gül'ün türbanı mesele oldu. Gül'ü Milli Görüşçü siyasi geçmişi, şimdi ait olduğu parti itibariyle "laik cumhuriyetin en yüksek temsil makamına" uygun görmemek yaygın bir tavırdı. Hala da öyle.
Aslında bu tür tepkiler, laikliğin henüz vuku bulmamış "kaybı"ndan duyulan korkuyla birlikte "Cumhurbaşkanlığı"nın yurttaşlar nezdindeki sorgulanamazlığında bağlıydı.
bianet defalarca cumhurbaşkanlığının aslında kendisinin sorunlu olduğunu yazdı. Burada bir kez daha yinelemek gereksiz.
Laikliğin karşısında duran "somut tehlike" varsayılmanın bütün olumsuz etkilerini Nisan'dan beri yaşıyor Gül. Bir Dışişleri Bakanı, hatta bir eski Başbakan, her sabah güne medya tarafından bir tür "aşağılanmayla" başlıyor.
"O makam Gül'e yakışmaz", "Son kale", "Büyükanıt konuştu konuşacak", "27 Nisan e-muhtırası" derken...
22 Temmuz'da genel seçimler oldu. AKP birinci parti olarak iktidarını pekiştirerek çıktı seçimden. Gül büyük bir dayanıklılık testinden geçti.
Bitmedi. Seçimden sonra Gül yeniden aday oluncaya dek, ordu-hükümet gerilimi azalmadı, Gül'ün adaylığına karşı olduğu düşünülen tereddütlü, koyu atmosfer seyrelmedi.
Neyse aday oldu ve işte seçildi.
Peki ya Hayrünnisa Gül?
Bu arada Hayrünnisa Gül hep bir adım gerideydi. Zira onun "first lady"liğe heves etme, etmeme; bu konuda yüksek sesle konuşmak isteme, istememe gibi bir hakkı yoktu.
Gerçekten de Hayrünnisa Gül bütün bu süreç içinde "edebini" bozmadı. Abdullah Gül'le daha 15 yaşındayken evlendiği, istediği halde "okuyamadığı" haberlerine rağmen soğukkanlılığını yitirmedi. Ses etmedi.
Belki de hiç sevmiyor böyle şeyleri. Ama onun "Abdullah, gel vazgeç, yaşamımıza böyle devam edelim" deme hakkı da olmadı.
Abdullah Gül bu akşam yemin törenine oğullarıyla katılacak. Karısı ve kızı olmayacak, ama çok memnun halinden, pek buruk görünmüyor. Yemin töreninde giyeceği takımı Sarar'dan sipariş etmiş
Gül'ün cumhurbaşkanlığına "itiraz etme"nin üstü örtülü bir yolu olsun diye söylemiyorum ama, öyle sanıyorum ki Gül bir kere olsun "Eşimin yok sayılacağı yerde ben olmam" demedi. İçinden bile demedi.
"Kadınları örtülü-örtüsüz diye ayırmak yanlış" dedi ama "Cumhurbaşkanı adayı benim, eşim değil" gibi cümleler de kurdu.
Ona değil, bana bakın" dedi yani. Ordu baskısını karşılamak, dengeleri gözetmek kadar hassas davranmadı eşi hakkında.
Bu tartışmalar sırasında Gül eşinin kendisine “Ben sana ayak bağı oluyorum, biraz uzaklaşayım mı” dediğini aktarmış ve
“Ben bundan çok etkilendim. Bu olabilecek bir şey mi? Ailemizle bu konudan çok rahatsızız" demişti.
Kimse Hayrünnisa Gül'ün, Gül ailesinin yaşadıklarını rağmen bile olsa "ayakbağı oluyorum" ifadesini kullanıyor olmasını sorgulamadı.
Gül cumhurbaşkanı olmayı belki herşeyden çok istedi. Çelebilik yapıp, "eşim yoksa ben de yokum" demektense cumhurbaşkanı olmayı seçti. (NZ)