Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) 23. Dönem 5. Yasama Yılına başlaması dolayısıyla Meclis bahçesindeki Atatürk Anıtı önünde tören düzenlendi. Törene, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları Bülent Arınç ile Cemil Çiçek, TBMM Başkanlık Divanı üyeleri, grup başkanvekilleri, milletvekilleri yanısıra Meclis bürokratları katıldı.
Yeni yasama yılının açılış konuşmasını Cumhurbaşkanı Abdullah Gül yaptı. Gül'ün konuşmasından satır başları şöyle:
"Çoğunluğun yetkisi sınırsız değil"
- Modern temsili demokrasiler, politikaları belirleme ve uygulama yetkisinin çoğunluğa ait olduğu yönetim biçimleridir. Ancak, çoğunluğun yönetim yetkisinin sınırsız olmadığı da bir gerçektir. Modern demokrasiler, aynı zamanda çoğunluğun iktidarının temel hak ve hürriyetleri korumak amacıyla sınırlandırıldığı anayasal demokrasilerdir.
Seçim barajına gönderme
- Öncelikle vurgulamak istediğim husus, TBMM'de siyasi temsilin derinleştirilmesinin ve çeşitlendirilmesinin sağlanmasıdır. Ülkenin tüm önde gelen siyasi akımlarının temsil edilmediği bir Meclis, eksik bir Meclis olacaktır. Temsilde çoğulculuğu sürdürürken siyasi istikrarın sağlanması bütün siyasetçilere düşen önemli bir sorumluluktur. Bu konudaki temel yaklaşım terörle demokratik haklar konusunu ayırmaktır. Sorunu bölücü terörden ayırarak çözmek zorundayız.
- Eski siyaset dili, yeni, dinamik, hoşgörülü bir siyaset diliyle yer değiştirmelidir. Kullanacağımız yeni dil, diyalog ortamının oluşmasını ve neticesinde Türkiye'nin önem arz eden meselelerinin ortak bir anlayış ile çözülebilmesini kolaylaştıracaktır.
- Farklı bakış açılarını 'kutuplaşma' olarak görmek, olgunlaşmamış bir demokratik anlayışın tezahürüdür. Bu farklılıklar, dışlama, tahkir etme, yok sayma, kültürel bölünme değil, tam tersine demokratik zenginliğin bir göstergesi olarak alınmalıdır.
TSK'ye mesaj
- Demokrasi karşıtı plan ve programlara millet adına TBMM tek bir ses olarak karşı çıkmalıdır. Anayasa ve kanunlarla verilen görevlerin dışına taşanlar söz konusu olduğunda, bütün kurumların bunlara derhal müdahale etmeleri gerekir. Bu tip durumlar ortaya çıktığında ise bunlar üzerinden kurumlara yönelik yıpratıcı tavırlar alınması bir başka büyük yanlıştır. Söz konusu olan güvenlik güçleri ise onların yıpratılmasının sonuçları daha da vahim olur.
Yargı bağımsızlığı
- Geride bıraktığımız süreçte en sert tartışmaların yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığı etrafında sürdürüldüğünü ve bir saflaşma ortaya çıktığını gördük. Bu ortamın en büyük riski, 'adalet'in işleyişinde küçük de olsa bir sapma veya aksamanın ortaya çıkma ihtimalidir.
- Bu konudaki hassasiyet, siyasetçilerden olduğu gibi tarafsızlığını ve adalet konusundaki titizliğini, beyanları ve tutumlarıyla da göstermek zorunda olan yargı mensuplarından da beklenmektedir.
- Yargının iş yükünün fazlalığı ve bunun adaletin tecellisinde yol açtığı gecikmeler, bütün vatandaşlarımızı etkileyen en önemli sorunlar arasında yer almaktadır. Yargılama sürecindeki gecikmelerin, sebebi ne olursa olsun, tutukluluğu fiili bir mahkûmiyet durumuna dönüştürmemesi gerekir.
Kürt sorunu
- Kürt sorunu bugün ne yazık ki terörle iç içe geçmiş vaziyettedir. Bu konudaki temel yaklaşım terörle demokratik haklar konusunu ayırmaktır. Sorunu bölücü terörden ayırarak çözmek zorundayız.
- Güvenlik güçlerimize ve vatandaşlarımıza yöneltilen tek bir silah bile olduğu müddetçe, bunun cevabı en sert şekilde verilecektir. Sorunun demokratikleşmeyle ilgili boyutunun muhatabı da çözüm zemini de TBMM'dir.
- Daha fazla demokrasi, daha fazla çoğulculuk siyasi sorunların çözüm yöntemidir. Devletin birliği ve bütünlüğü temel siyasi perspektifimiz ve tartışmaya açık olmayan ilkemizdir. Çare etnik odaklı siyaset dili değil, daha fazla demokrasidir. (BB/EÖ)