Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 709. Hafta eylemi de Galatasaray Meydanı’nın yasaklanması nedeniyle İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak’ta gerçekleşti.
Cumartesi Anneleri/İnsanları, 25 Ağustos Cumartesi günü 700'üncü haftaya katılım çağrısı yapmış ve farklı toplumsal kesimlerden çok sayıda kişinin desteğini almıştı. Ancak, polis, Beyoğlu Kaymakamlığı'nca eyleme izin verilmediğini ifade ederek, gruplara çok sert bir şekilde müdahale etmişti.
TIKLAYIN - Cumartesi Anneleri 709'uncu Hafta
Anneler o günden sonra sessiz oturma eylemlerini İnsan Hakları Derneği'nin bulunduğu Çukurluçeşme Sokak'a taşıdı. İlk haftalarda bu sokaktan Galatasaray'a yürümek isteyen annelere polis müdahale etti, sonraki haftalarda İHD'nin kapısında dar bir alanda açıklama yapılabilidi.
Biz gazeteciler de o günden beri o sokaktan hiç ayrılmadık.
Bu haftaysa, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın haberinin yanında bir de bizim gibi dokuz haftadır orada görev yapan polislerin haberini yapmak istedim.
Önceki hafta polisler tarafından engellenen gazetecilerle konuşmuş, onların ne hissedip yaşadıklarını aktarmıştım. Bu kez eylemin diğer tarıfında duranlarla, yani engellemekle görevlendirilenlerle konuşmaktı niyetim. Ancak, hiç biri benimle konuşmak istemedi; belki diğer haftalarda konuşurlar...
TIKLAYIN – Cumartesi'nin Gazeteci Tanıkları: Bırakın da İşimizi Yapalım
“Her hafta burada olmak onlara ne hissettiriyor?”, “Annelerin sözlerini duyuyorlar mı?”, “Ne düşünüyorlar?”, “Buraya ek mesaiyle mi geliyorlar?” gibi sorularım vardı ancak allem ettim kallem ettim hiçbirini konuşturamadım.
Elimde olsa o sokağın kaldırımlarını, duvarlarını, elektrik direklerini dahi konuşturmak istiyordum aslında.
Sonra biranda aklıma sokağın esnafı geldi.
Ne de olsa, yaklaşık dokuz haftadır bu sokakta saat 10:00 ila 14:00 arası yaşananlar farklılık gösterdi. Esnafın hayatı bu değişiklikten nasıl etkilendi?
Çukurluçeşme Sokak’ta bazısı Cumartesi günleri bizim için adeta bir basın merkezine dönen ve bilgisayarlar ve kameralarımızı güvenle bıraktığımız kafeler, bir tantunici, bir bakkal ve bir de kadın kuaförü bulunuyor.
Soluğu sokağın en başındaki bakkalda alıyorum. “Bizim işlerimiz açıldı doğrusu, su, selpak satışımız arttı” diyor. “Peki, anneler buradan gitsin mi?” sorumuzu da, “Yok, gitmesinler” diyerek yanıtlıyor ilgisizce.
“Cumartesi Meydanı’na gitseler olmaz mı?”
Onun yanından ayrılıp tek tek bütün kafeleri dolaşıyorum. Sokağın hemen başındaki kafenin sahibi, “Birinin bizim de fikrimizi sorması güzel” diyerek espri ile başlıyor söze. “Ama” diyor, “İşlerimiz çok etkilendi. Sokağın başında polis gören bu sokağa girmiyor. Annelerin kendisini ifade etmesi gerek. Cumartesi Meydanı’na gitseler daha iyi olmaz mı?” diye soruyor.
Onun yanından ayrılıp diğer kafeleri tek tek geziyorum. Hiçbiri adını vermek istemiyor ama söylemleri neredeyse aynı:
“Dükkanın önünde polisi gören içeri girmiyor. İşlerimiz çok azaldı. Müşteriler gelmiyor. En fazla iş yaptığımız gün olan cumartesileri iş yapamaz olduk. Bizim bu sorunumuzun çözülmesi gerek.”
"Zabıtalar kontrolleri arttırdı"
Sokağın en sonunda önünde masaların olduğu kafenin sahibiyse daha da dertli:
“Önceden zabıtalar gelip bizi kontrol etmezdi. Her Cuma zabıta geliyor dükkanların önüne masa koymayın diye uyarıyorlar. Belgelerimizi kontrol ediyorlar. Bizim ticari işlerimiz aksadı. Biz annelerin eski yerlerine gitmesinden yanayız.”
Çukurluçeşme Sokak’taki esnafın sorunları çözülüp çözülmeyeceği bir muamma ancak Cumartesi Anneleri’nin/İnsanları’nın kaybettikleri yakınlarını aramaktan vazgeçmeyeceği kesin. (EMK)