Fotoğraflar: Ali Dinç/Evrim Kepenek (arşiv)/bianet
“Failler belli, kayıplar nerede?” diyerek İstanbul Beyoğlu’ndaki Galatasaray Meydanı’nda yıllardır oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri/İnsanları, Beyoğlu Kaymakamlığı’nın “yasak kararı var” demesi üzerine engelleniyor.
Üstelik, bu konuda Anayasa Mahkemesi’nin iki ayrı hak ihlali kararı var. Yani Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın eylemlerinin engellenmesi bir hak ihlali. Engellenmemeli.
29 Temmuz Cumartesi Günü de kayıp yakınları, ellerinde karanfillerle Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapmak istedi ancak bir kez daha polisin engellemesi ile karşılaştı. En nihayetinde 47 kişi gözaltına alındı. Bu haftaki eyleme kadın örgütleri de destek verdi.
*Cumartesi Anneleri/İnsanları, alana grmek isterken CHP Beyoğlu ilçe binasından da Ahmet Kaya'nın "Beni Bul Anne" şarkısı ve/veya Selahattin Demirtaş'ın sözlerini yazdığı "Diren Anne" şarkıları çalınıyor.
Peki hemen her hafta yaşanan ve hak ihlallerinin de bir çok rapora yansıdığı bu anlardan, sonra ne yaşanıyor? Cumartesi Anneleri/İnsanları kaç saat gözaltında kalıyor? Gözaltında neler yaşanıyor?
En baştan söyleyelim ki özellikle havanın çok sıcak olduğu son haftalarda hak savunucuları otobüslerde saatlerce kelepçeli bir şekilde bekletiliyor. Ardından sağlık kontrolünden geçiriyorlar ve Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülüyorlar.
Onlar Emniyet Müdürlüğü’nde ifade verirken, geride kalan hak savunucuları da Beyoğlu’ndaki İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi’nde gözaltındakilerin serbest bırakılmasını bekliyor.
“Anneleri hiç bırakmadım”
Bu hak savunucularından biri de Yüksel Karadeniz. “Ben uzun zamandır direkt eylemlere katılamıyorum fakat çemberin dışından arkadaşlarıma destek veriyorum” diyor. 1995’ten beri Cumartesi Anneleri’nin yanında. “O günden beri anneleri hiç terk etmedim. Sonrasında da İHD üyesi oldum” diyor.
Geçmişten günümüze Cumartesi Anneleri’nin mücadelesini anlatan Karadeniz’e göre, bugünlerdeki baskı çok daha fazla:
Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız, 700. haftadaki polis saldırısı sonrası İHD'de açıklama yapıyor. Tarih: 25 Ağustos 2018
“1999’dan sonra bize biber gazı atmaya başladılar. Astım hastalığım vardı. Her hafta alınıyordum. O zaman gazeteciler de bizimle mücadele ediyor ve alınıyordu. Sonrasında 10 yıl ara verildi. 2009’da baktık anneler yeniden toplanıyor biz de yine mücadeleye dahil olduk.”
Her hafta hak savunucularının gözaltına alınmasına tanık olmak oldukça insanı geren bir durum. Karadeniz, “Her hafta ağlıyorum. Özellikle Hanife anneye çok üzülüyorum. Onun mücadelesi bizim mücadelemiz. Ayrıca Besna Tosun’un gözü önünde babasını almışlar. Babası demiş ‘Beni yok edecekler’. O bunu unutamıyor, biz de yanlarındayız…” diyor.
“Karanfil bırakmak bile yasak”
“Geçen hafta çok kötü oldum gözaltı aracında. Araçları çok kötü kullanıyorlar” diyor insan hakları savunucusu Meryem Bars, 2000 yılından beri İHD üyesi. Cumartesi Anneleri/İnsanları’na ilk müdahale edildiği bir güne tanık olunca bu mücadeleye de dahil olmuş:
“O gün annelerin beyaz tülbentinin yere düşmesi beni çok etkiledi. Polislerin onların oraya buraya itmesi çok ağrıma gitti. Sadece çocuklarını, yakınlarını arayan bu insanlara yapılanlar beni çok üzdü ve dedim ki ‘ben uzaktan bakan değil yanlarına gidip mücadele eden olacağım’. Ondan sonra da onların yanında oldum, birlikte oturma eylemleri yaptık. Yaz kış demedik Galatasaray Meydanı’nda oturduk. Fakat son dönemde orada oturmamız yasak. Karanfil bırakmamız bile yasak.”
“Kimse çocuğunu beklemiyor artık, bir mezar yeri istiyor”
Her hafta gözaltına alınan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nı beklemek onun için de oldukça büyük bir hak ihlaline tanık olmak demek.
“Bu hafta sağlık sorunlarım yüzünden benim dâhil olmama izin vermediler ama inanın onları burada beklemek çok daha zor. Anneler sadece kemik arıyor artık hiçbir anne bu saatten sonra evladının kapıyı çalıp geleceğini beklemiyor. Çiçek koyacak bir mezar yeri istiyor bu insanlar. Bunun için mücadele ediyor ancak bu mücadeleyi bile onlara zehir ediyorlar.”
"Haklı olduğumuz için vazgeçmiyoruz"
*Galatasaray Meydanı/Hanım Tosun konuşuyor. Yıl 2015
“Gözaltındaki anneleri beklemek nasıl bir duygu?” soruyoruz kayıp yakını, hak savunucusu Hanım Tosun’a. Hanım Tosun’un eşi, Besna Tosun’un babası Fehmi Tosun 19 Ekim 1995’te İstanbul Avcılar’daki evinin önünde gözaltına alındı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
Hanım Tosun, “Yıllardır her türlü sert hareketi deniyorlar. Her şeye rağmen bizi durduramıyorlar. Bize engel olmadılar, olamadılar. Biz haklı olduğumuz için mücadelemizden de geri adım atmadık. Biz yıllardır meydanda açıklamamızı okuduk, kimseye hakaret etmedik. Ama nedense son yıllarda eylem yapma hakkımız Anayasal hakkımız engelleniyor. O zaman siz kendi haklarınızı kurallarınızı uygulamayacaksınız neden varsınız? O zaman sadece polis devleti olsun. Kendi koyduğunuz yasaları uygulamıyorsunuz. Biz haklı olduğumuz için mücadeleden de vazgeçmeyeceğiz” diyor.
Tosun, sadece kendi haklarının değil İstiklal Caddesi’nden geçen herkesin haklarının engellendiğini söylüyor:
“O gün bu caddeyi o kadar meşgul ediyorlar ki yoldan geçenleri turistler herkes rahatsız oluyor. Buna hakları yok. Bizim yüzümüzden bütün caddeyi kapatıyorlar. Herkes mağdur oluyor. Biz yıllardır bu mücadeleden vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz…”
Besna Tosun gözaltı çıkışı böyle karşılanıyor.
Gözaltına alınanların, serbest bırakılmasını beklemek sadece bir “bekleme” değil. Mesela bu arada başka bir eylem daha yapılıyor. İHD Hasta Mahpuslar Komisyonu örneğin hapishanelerdeki hasta mahpusların sesini duyurmak için İHD’nin sokağında açıklama yapıyor. Caddeden araçlar geçtiği için açıklama kimi zaman kesintiye uğrasa da mesaj çok güçlü çıkıyor: “Hasta mahpuslar serbest bırakılsın…”
İnsan hakları savunucusu Sebla Arcan, gözaltından çıkanları karşılıyor.
Gün akşama evrilirken, yaklaşık, beş saatlik ifade işlemi, sağlık kontrolleri rutinlerinin ardından İHD’nin sokağında alkış kopuyor. Gözaltına alınan Cumartesi Anneleri/İnsanları serbest bırakılıyorlar. Hak savunucuları birbirlerine sarılırken geride mücadele kararlılığı ve “Beyaz tülbent yere düşmesin” mesajı kalıyor.
Cumartesi Anneleri / İnsanları, Galatasaray Meydanı'nda. Ailelerin avukatı Eren Keskin konuşuyor. Yıl: 2014
TIKLAYIN - Bitmedi bekleyişim, azalmadı umudum
TIKLAYIN - Hanife Yıldız: Oğlumun Yaşamı, Benim Annelik Hakkım Alındı
Fotoğraf: Evrensel
Hanife Yıldız hakkındaHanife Yıldız'ın oğlu Murat Yıldız 19 yaşındayken gözaltında kaybedildi. Murat Yıldız, İzmir Bornova'da havaya bir el ateş ettiği iddiasıyla aranıyordu. Annesi Hanife Yıldız polislerce rahatsız ediliyor, Bornova Özkanlar Polis Karakolu'nda görevli komiser Ramazan Kaya ise Murat Yıldız'ı ifadeye çağırıyordu. 23 Şubat 1994'te Hanife Yıldız, Avukat Fatma Yercan ile birlikte oğlunu Bornova Özkanlar Karakolu Asayiş Şubesi'ne götürüp polis memurları Tahir Şerbetçi, Şah İsmail Öztürk ve komiser Ramazan Kaya'ya teslim etti. Hanife Yıldız o günü, "Adaletsizlikten habersiz ana oğul hata yapıp kapınıza geldik, cezamız neyse adaletli şekilde verilsin dedik" diye anlatıyor. Oğlunun İstanbul'a götürüleceğini öğrenen Hanife Yıldız, İstanbul'a onlarla birlikte gitmek istese de polisler ondan yol parası da alarak, anneden habersiz Murat Yıldız ile İstanbul'a gitti. Ertesi gün oğlunu sormaya gittiğinde "Kartal'da arkadaşlarımızın elinden kaçmış, Murat'ı arıyoruz, bulamıyor" cevabını aldı. Murat'ın teslim edilmesinden iki gün sonra onu İstanbul'a götüren polis memurları Hanife Yıldız'a "Otobüsle yola çıktık. Feribot seyir haindeyken Murat tuvalete gitmek istedi. Tuvaletin önünde kelepçelerini çözdük ve Murat denize atladı, yüzüp kurtulmuştur" dediler. Hanife Yıldız'ın Gebze Savcılığı'na başvurularına rağmen oğlundan bir daha haber alınamadı. Gebze Savcılığı'nda süren soruşturmada 5 yılda 5 savcı değişti ve keşif kararı Murat'ın kaybedilmesinden beş yıl sonra uygulandı. Keşif raporunda "polislerin gözaltındaki Murat'ın kelepçelerini tuvalet boşluğunda değil de küpeştede açtıkları için Murat'ın denize atlamasından kusurlu bulundukları" belirtildi. Polislere sadece 1 lira 18 kuruş para cezası verildi. |
(EMK/AD)