Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray meydanında yılın ilk eyleminde, açıklamalarına “2017’deki ilk buluşmamıza yine katliamların ve yeniden uzatılan OHAL’in gölgesinde giriyoruz” diye başladı, açıklamayı okuyan Maside Ocak gözaltına alındı.
Galatasaray meydanında 615. kez bir araya gelen Cumartesi Anneleri/İnsanları, bugün Güçlükonak katliamında öldürülenleri andı.
Katliamda babasını ve amcasını kaybeden Emine Kaya, Kürtçe yaptığı konuşmasında “Sadece barış istiyorum” dedi.
“Demokratik değerler temelinde inşa”
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un hazırladığı açıklamayı, 21 Mart 1995’te İstanbul'da polisler tarafından gözaltına alınıp öldürülen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak okudu.
Açıklamada, Olağanüstü Hal koşulları ve hukuksuzluklar eleştirildi:
“Peş peşe gelen ve ağır kolektif travmalara yol açan katliamların yarattığı yıkım ortamındayız… Bir katliamın yasını tutamadan bir başka katliama uyanıyoruz. Ölümleri sıradanlaştıran, nefret, kin ve linç kültürünü besleyen kanlı bir kaosun içindeyiz.
“Hükümetin yürüttüğü çatışmacı siyasetin yarattığı bu kaostan çıkmanın tek yolu Türkiye’nin demokratik değerler temelinde yeniden inşasıdır.
“Yaşadığımız bu yıkım, denge ve denetim mekanizmalarından yoksun başkanlık sistemi ile, hukuksuzluğu olağanlaştıran OHAL uygulamaları ile, içeride ve bölgede savaş politikaları ile aşılamaz.
“Bütün enerjisini, başkanlık sistemine, muhalifleri susturmaya yöneltmiş olan devlet, tüm enerjisini herkesin yaşam hakkını garanti altına alma yükümlülüğünü yerine getirmeye yöneltmelidir.
“Hükümet bu toprakları katliamlara açık hale getiren çatışmacı politikalara son vermelidir.”
Güçlükonak’ta 11 kişi öldürüldü
Açıklamada, Güçlükonak katliamında yitirilenler anıldı, adalet talep edildi:
“1996 yılının 10-12 Ocak tarihleri arasında askerler, Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Çevrimli ve Yatağan köylerine baskın yaptı. Abdullah İlhan, Ahmet Kaya, Ali Nas, Neytullah İlhan, Halit Kaya ve Ramazan Oruç’u gözaltına aldı.
“Gözaltına alınan köylüler, Taşkonak Jandarma Taburu’na götürüldü. İşkenceyle sorgulanarak öldürüldü.
“15 Ocak 1996 tarihinde Koçyurdu köy muhtarı ve aynı zamanda korucu olan Mehmet Öner’i arayan jandarma, gözaltındakileri serbest bırakacaklarını, onları almak için bir minibüs göndermelerini istedi. Durumdan şüphelenen Korucular Hamit Yılmaz, Abdülhalim Yılmaz, Mehmet Öner ve Lokman Özdemir, sürücü Ramazan Nas’ı yalnız göndermemek için 56 AH 320 plakalı minibüsle Taşkonak Jandarma Taburu’na gitti.
“Taburdakiler yalnız minibüs sürücüsünün gelmesini bekliyordu. Sürücü ile birlikte gelen dört korucu hesapta yoktu. Tanık bırakmamak için dört korucu da öldürüldü ve daha önce öldürülen altı köylü ile birlikte, 10 kişinin cesetleri minibüsün koltuklarına bağlandı, başlarına da çuval geçirildi.
“Ramazan Nas’ın kullandığı minibüs jandarmanın kontrolünde askerler tarafından trafiğe kapatılan yola çıktı.
“Minibüs bir noktaya gelince aracın içindeki jandarmalar inerek uzaklaştı. Yolu kesen özel tim, önce minibüsü silahla taradı. Attıkları roketler sonucu minibüs ve içindeki 10 ceset kömür haline geldi. Kaçmaya çalışan minibüs sürücüsü de taranarak öldürüldü.
“Adeta kül olmuş bedenler, ailelere teslim edilmedi. Üzerinde kimliklendirme çalışması yapılmadan, dini vecibeler yerine getirilmeden güvenlik güçlerince toplu halde gömüldü.
Genelkurmay hakkında suç duyurusu
“16 Ocak 1996’da Genelkurmay Başkanlığı, Ankara’dan Güçlükonak’a getirilen gazetecilere PKK’nin yolcu minibüsüne saldırdığını söyledi, gazeteler ve televizyonlar katliamı böyle haberleştirdi.
“Genelkurmayın açıklamasındaki çelişkiler nedeniyle, İstanbul’da “Barış İçin Bir Araya Çalışma Grubu”nun çağrısıyla, sivil toplum kuruluşlarının üyelerinden oluşan bağımsız bir heyet kuruldu.
“Güçlükonak’a giden heyet, hazırladığı raporda ‘Katliamın birkaç askerin yapamayacağı kadar büyük bir organizasyon gerektirdiği ve bölgede görev yapan bütün askerlerin komplonun parçası olarak emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini’ belirtilerek Genelkurmay Başkanlığı aleyhinde, ‘toplu cinayete azmettirme ve haber alma özgürlüğüne müdahale’ iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.
“Gerçekler bu kadar ortadayken yapılan tüm başvurular sonuçsuz kaldı. AİHM’e taşınan davada Türkiye etkin soruşturma yapmadığı için mahkûm oldu.
“Katliamdan 13 yıl sonra dönemin bakanlarından Adnan Ekmen yaptığı itirafta: ‘Olayı araştırınca arkasından devlet çıktı. PKK’nın değil, JİTEM’in işiydi, söyleyemedik’ dedi.”
Açıklama, “Güçlükonak’tan Ortaköy’e tüm katliamların sorumlulardan hesap sorma hakkımız var; bu toprakları katliamlara açık hale getirenler hesap versin” sözleriyle sona erdi. (AS)
* Fotoğraf: Twitter.