Haberin Kürtçesi için tıklayın
Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’nda 23 yılı geride bıraktı.
27 Mayıs 1995’te “Kayıplarımızı istiyoruz” diye çıktıkları meydanda 23 yıl sonra aynı taleple bir aradalardı.
Saat 20.00’de Galatasaray Meydanı’nda yapılan etkinlikte kayıpların fotoğralarının yanında mumlarla 23 yazısı yazıldı. Eyleme Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Ali Şeker ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili adayı Ali Kenanoğlu’nun da aralarında olduğu isimler katıldı.
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın ortak açıklamasında 27 Mayıs 1995'ten beri her Cumartesi saat 12.00'de dile getirilen talepler yinelendi:
* Cezasızlık ve adaletsizlik üreten bu sistemin bütününde köklü yasal, idari ve adli değişiklikler yapılsın!
* Cezasızlık politikasına son verilerek, insanlık suçları ve bu suçların failleri görünür kılınsın!
* Devletin kaybettiği evlatlarımızın akıbeti açıklansın ve failleri yargılansın!
* Hakikat ve adalet hakkımız yasal güvence altına alınsın!
* Türkiye, yıllardır imzalamaktan kaçındığı Birleşmiş Milletlerin Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Sözleşmesini imzalasın!
Emine Ocak: Evladını arayan ilk ben değildim, son olsun istedim
Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, sağlık sorunları nedeniyle katılamadığı eyleme gönderdiği ve Maside Ocak’ın okuduğu mektupta “Sağlık sorunlarımdan dolayı bugün aranızda değilim ama aklım, yüreğim sadece bugün değil her zaman Galatasaray’da yan yana gelenlerle” dedi.
“Biz bir Hasan kaybettik. Hasan’ımı gözaltına alıp işkence yaparak bizden aldılar. Hasan ilk değildi. Evladını arayan ilk ben değildim. Son olsun istedim. Hiçbir evlat işkence görmesin, öldürülmesin. Hiçbir anne evladını kimsesiz mezarlarda aramasın istedim.
“3-4 kayıp yakını, ailem ve bizi destekleyenlerle birlikte tam 23 yıl önce buraya geldik. Bu meydan okul oldu hepimize. Bu medyan mezar oldu mezarsız annelere. Bu meydanda dertlerimizi söyledik. Bu meydanda birbirimize sarıldık. Bu meydanda her bir araya gelişimiz, bizim için umuttur.
“Biz bu meydanda toplandığımız için anneler evlatlarına sarılabiliyor. Ama bizim bulunmayı bekleyen daha çok kayıbımız var. Bizim evlatlarımızı gözaltında kaybedenler hala elini kolunu sallayarak geziyor. İşte bu yüzden biz bu meydandan vazgeçmedik, vazgeçmeyeceğiz.
“Burada birlikte oturduğum arkadaşlar beni/bizi bırakıp gözleri açık gittiler. Ben onların yerine de soruyorum şimdi, ‘evlatlarımıza ne yaptınız?’ Bana cevap verin, bize yer gösterin, çocuklarımız nerede?
“Galatasaray bizimdir. Evladını, eşini, babasını, kardeşini, dedesini, ninesini arayanlarındır. Kaybedilen evladın, eşin, kardeşin, anne babanın mezar yeridir. Tüm kayıplarımızın bir mezarı olana kadar, herkese, her kapıya, her meydana adalet gelinceye kadar susmuyorum ve unutmuyorum.
“Sizde unutmayın. Sakın susmayın. Susarsak, unutursak adalet hiç gelmeyecek.”
"Adalet arayışını çocuklarımıza bırakıyoruz"
##CumartesiAnneleri23Yılında https://t.co/xEGWBUYCO2
— Cumartesi Anneleri (@CmrtesiAnneleri) 27 Mayıs 2018
Mektubun okunmasının ardından kayıp yakınları söz aldı:
Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız: 23 yıldır sesimizi ülkeyi yönetenlere duyuramadık. Sözün bittiği yerdeyiz. Artık bizden sonra konuşacak gençler olacak.
Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren'in kardeşi İkbal Eren: 23 yıl annelerimiz “Evlatlarımız nerede?” diye sordular. Bu mücadeleyi annelerimizden aldık. Biz sorduk yıllarca “Yakınlarımıza ne yaptınız?” diye. Şimdi bu adalet arayışını çocuklarımıza bırakıyoruz. Kemiklerimiz bulununcaya dek vazgeçmeyeceğiz.
"Sonuçlanmadıkça çocuklarımla devam edecek"
Gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya'nın kızı Serpil Taşkaya: Adil bir toplumda huzur ve barış içinde bir arada yaşamın yolu geçmişle yüzleşmekten ve hesaplaşmaktan geçiyor. Bunun yolu da kaybedilen sevdiklerimizin akıbetini öğrenmek ve faillerinin ortaya çıkmasıyla geçiyor. Biz 23 yıldır bunu anlatmaya çalıştık. 23 yıldır bu meydanda bahanemle başlayan ve annemle devam eden ve üçüncü kuşak olan benle devam eden süreç, bu meydanda ben nasıl büyüdüysem, sonuçlanmadığı müddetçe çocuklarım ve torunlarımla devam edecek. 23 yıldır bizi burada bir araya getiren tek şey sevdiklerimize duyduğumuz sevgidir. Sorumlular yargılamanın müddetçe burada olmaya devam edeceğiz.
"Bu mücadeleye ses verin"
Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kışı Besna Tosun: 23 yıl önce bugün annelerimiz kayıplarımızı istiyoruz bir daha kimse gözaltında kaybedilmesin diye bu meydana çıktı. 23 yıl sonra bugün ikinci kuşak olarak bu mücadelenin devamcısı olarak bizler bu meydandayız. 23 yıldır sadece kaybedilmek istenen sadece bizim yakınımız değil toplumun vicdanıdır diyoruz ve toplumun vicdanına sesleniyoruz; bu mücadeleye siz de ses verin bir daha hiç kimse gözaltında kaybedilmesin.
Bize bu mücadeleyi öğreten annelerimize söz veriyoruz. Nasıl ki yaptıkları kötülükler, cezasızlık iktidardan iktidara devrediyor ve sürüyorsa bizde de bu mücadele kuşaktan kuşağa sürecek. 23 yıldır aynı acıyla başlarını yastığa koyuyor annelerimiz. Söz veriyoruz, sizler rahat bir uyku uyuyana dek bizler direnmeye devam edeceğiz. Sesimizi duyurabildiğimiz her alanda onların katil olduğunu ve bugünkü iktidarın ve bundan öncekinin ve bundan öncekinin… her gelenin onları cezasızlıkla koruyarak insanlığa karşı işlenmiş suçu onların da işlediğini söyleyeceğiz. Onların faillerini cezasızlıkla koruyan ve ödüllendirenlerden de hesap soracağız.
"23 yıl önce Galatasaray'a çıktık"
Cumartesi oturmaları, Emine Ocak'ın oğlu Hasan Ocak'ın 21 Mart 1995'te gözaltına alınması ve 55 gün sonra işkenceyle öldürülmüş bedeninin Kimsesizler Mezarlığı'nda bulunmasıyla başladı. 27 Mayıs 1995 Cumartesi günü saat 12.00'de kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları "Gözaltındaki kayıplar son bulsun, kayıpların akıbeti açıklansın, sorumlular bulunsun ve yargılansın" talebiyle ilk kez oturma eylemi yaptı.1995-1999 yıllarında her Cumartesi aynı saatte aynı taleple talebiyle Galatasaray Lisesi önünde oturdular. 10 yıllık aradan sonra 31 Ocak 2009'da Cumartesi oturmaları yeniden başladı. |
İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve TİHV adına ortak açıklamayı Cumartesi İnsanlarından Sebla Arcan okudu.
Açıklamada şu ifadeler öne çıktı:
"Bizler, devletin güvenlik güçlerince gözaltına alınarak kaybedilenlerin aileleri ve insan hakları savunucuları olarak, 23 yıl önce bugün 27 Mayıs 1995 tarihinde 'Kayıplarımızı İstiyoruz!' diyerek Galatasaray’a çıktık.
"Galatasaray’a çıktık çünkü, Türkiye’de yüzlerce kişi güvenlik güçlerince gözaltına alınarak kaybedilirken, gözaltında kaybedilenlerin varlığı inkar edildi. Bu suçun fail ve sorumlu konumunda olan kamu görevlilerine yasal, yargısal ve idari koruma sağlandı. Kayıp ailelerinin hak arama kanalları tamamen kapatıldı. Hakikate ve adalete ulaşmaları engellendi. Gözaltında kaybedilenler unutuluşa terk edildi.
"Türkiye'nin demokratikleşmesini de engellediler"
"Gözaltında kaybetmeyi suç olmaktan çıkaran zihniyet, yalnızca adaletsizlik üretmekle kalmadı, aynı zamanda toplumu zehirleyerek ortak bir adalet duygusunun oluşmasını da engelledi. Yine bu zihniyet, fail kamu görevlisi olunca, yurttaşın öldürülmesinin ve yok edilmesinin suç sayılmayacağı algısını yarattı. Güvensizlik ve korku üreten bu politik iklim toplumu suskunluğa sürükledi.
"Kayıpları aramanın kaybedilme nedeni olduğu bu korku ve suskunluk ortamında 'Yaşanan inkarı ve adaletsizliği kanıksamak da inkar ve adaletsizliği üretmek kadar utanç vericidir; Kanıksamıyoruz! Susmuyoruz! Unutmuyoruz!” diyerek Galatasaray’a çıktık. Tüm baskılara, polis şiddetine, gözaltılara ve tutuklamalara rağmen kaybedilen evlatlarımızdan ve Galatasaray’dan vazgeçmedik. Gözaltında kaybetme gerçeğini gündemde tutmak için ülkenin en uzun erimli barışçıl eylemini sürdürmekte ısrar ettik.
"Bugüne kadar temel hak ve özgürlüklerine sahip çıktıkları için, Kürt, Süryani ya da Keldani doğdukları için, sosyalist oldukları için evlatlarımızı düşmanlaştırarak onlara yönelen gözaltında kaybetme dahil her çeşit devlet terörünü cezasız bırakan siyasi iktidarlar, hakikatlerin ortaya çıkarılması ve adaletin sağlanması talebimize kulaklarını tıkadı. Bu durum yalnız bizim adalete ulaşmamızı engellemekle kalmadı, aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesini de engelledi.
"Yok edilmek istenen insanlığın vicdanıdır"
"Galatasaray’a çıkışımızın 23. yılında bir kez daha ilan ediyoruz; hakikat ve adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz! Biliyoruz ki, biz vazgeçersek evlatlarımız asıl o zaman kaybolacak. İnsanlık onuru asıl o zaman yara alacak.
"Galatasaray’a çıkışımızın 23. yılında bu topraklarda yaşayan herkese sesleniyoruz: Yok edilmek istenen yalnızca evlatlarımız değil, insanlığın vicdanıdır. İnsanlık onurunu hedef alan bu suç karşısında susmayın! Kayıplar mücadelesini destekleyin. Hakikat ve adalet talebimize sesinizi katın." (BK)
* Fotoğraf: ETHA